Son bir kaç gündür olduğu gibi kahvaltı kokusuyla uyandım. William her sabah kahvaltı hazırlamaktan üşenmiyordu. Benimde şikayetim yoktu. Kapı açılınca gözlerimi kapattım. Yatağa yüklenen ağırlık ve bana dolanan kollarla gözlerimi araladım. Yanağımı hafifçe öptü.
- Kahvaltı hazır Tanrıça'm...
Uzanıp onu yatağa çektim.
- Kahvaltının öncesinde tatlı yemek ister misin?
William beni kollarına alıp öptü. Üstündeki t-shirtü hafifçe sıyırdım. Anında beni durdurdu.
- Dea...
Elinden kurtulup t-shirtünü hızlıca çıkardım. O daha ne olduğunu anlamadan dudaklarına yapıştım. Beni durdurmasına fırsat vermeden pantolonunun önünü avuçladım. İnledi. Ve beni anında uzaklaştırdı. Elim hala ordaydı ve penisinin sertleştiğini hissedebiliyordum.
- William, beni reddetmek...
Başka tarafa baktı.
- Kahvaltı hazır...
Sesindeki sertlikle irkildim. Kapıdan hızla çıktığında kelimenin tam anlamıyla feleğim şaşmıştı. William Robinson... Az önce hayatının hatasını yaptın...
William kolunu omzuma atınca sinirli sinirli sıyrıldım. Tatil köyünün kulübündeydik. Ve ona burayı zindan edecektim. Gözüme kestirdiğim sarışına doğru ilerleyip onu kendime çekip öptüm. William'ın kısık gözlerle beni izlediğinin farkındaydım. Çocuğu köşede bir gölgeye çekip pantolonuna uzandım. Tam o sırada belime dolanan kollar beni çekip çocuktan uzaklaştırdı. William beni çekip kulübün diğer tarafına çekerken çocuk şaşkın şaşkın etrafına bakınıyordu. Ne salakmış. William öfkeyle beni karşısına alırken ofladım.
- Ne halt yediğini zannediyorsun Dea? Aptallık etmeyi bırak!
Tokadı geçirdim. Şaşkınlıkla yanağını tutarken bana baka kaldı.
- Eğer bir daha benimle böyle konuşursan seni doğduğuna pişman ederim!
Öfkeyle kulüpten çıkarken tırnaklarımı avucuma geçirdim. Aptal herif! Hırsla göl kenarına konmuş şezlonglara gittim ve kıvrıldım. Kulüpten ve William'dan uzaktım...
