Çantamı oflayarak çekerken yan yan William'a baktım.
- Bu çok gereksiz...
Hafifçe gülümsedi.
- Değil...
Sinirli sinirli çantama asıldım.
- Bana güvenmiyorsun!
İç geçirdi.
- Benim yerimde sen olsan kendine güvenir miydin?
Gözlerimi kaçırdım.
- Hayır...
Merdivenlerin tepesine varmayı başardığımızda beni kendine çekip öptü.
- Sana yanlızca bu konuda güvenmediğimi bil ama...
Omuz silktim. İddia boyunca beni gözaltında tutmak istediği için onun evine taşınıyordum. Aslında bu benim içinde iyiydi. Bir yere kadar yani. Sürekli onunla başbaşa olmak ona karşı hissettiğim şehveti dürtüler açısından hiçte hoş olmayacaktı. Ama başka bir erkekle yatma fikrine kaymamada engel olacaktı. Yüzde elli daha iyi yani. William beni bir kapıya doğru yönlendirdi.
- Odan...
Sözünü kestim.
- Birlikte kalmayacak mıyız?
Tereddütle koridorun sonundaki odaya baktı.
- Senin için zor olmayacaksa...
Odaya doğru ilerledim.
- Olmaz...
Odadan içeri girince ilk göze çarpan şey dört direkli yataktı. Kendimi yatağa atarken gülümsedim. Hayatımda yattığım en rahat yataktı. William gülümseyerek yatağın ucuna ilişti. Onu yatağa çekip göğsüne yattım. Elleri saçlarımda dolandı. Uzanıp onu öptüm.
- Sevgilim...
Sahte bir kızgınlıkla kaşlarımı çatıp parmağımı tehditkarlıkla salladım.
- Bana sevgilim deme! Daha bana güvenmiyorsun bile...
Sahte kızgınlığımı bir an ciddiye aldı ardından sırıttı.
- Yani sana güvenseydim buna itirazın yoktu?
Dil çıkardım. Anında uzanıp alaycılık emaremi öpücüğe dönüştürdü. Ayrıldığımızda derin bir nefes aldı.
- Yanlızca benim olduğuna inanamıyorum...
Omuz silktim.
- Farketmezki hala büyük bir sevgililer arası güven problemimiz var...
Uzanıp beni sertçe öptü. Belkide birileriyle çıkmak o kadarda kötü değildir...