6. Bölüm

30 9 3
                                    

Fabrikalar ve arabalar kentteki bütün oksijeni yok etti. Temiz bir nefes bile alamıyorum. Para babaları yaptılar yapacaklarını; daha fazla para kazanmak için dünyanın ciğerini kuruttular. Böyle çevreci değildim eskiden ama son zamanlarda işlediğim yoğun günahlar yüzünden insanlığım bu yönde pekişti sanırım. Saat öğlen 4'te Orhan zenci mahallelerinden birine gidip beş tane kız çocuğunu ve ailelerini ayarlamıştı. Bense Sonny'nin en güvendiği iki adamıyla viski içiyordum. Hoşlarına gidecek şeyler konuştum; yeni alacağım Camaro'dan, sahip olduğum kadından ve geçenlerde kazandığım (aslında kazanmadığım) büyük paralardan bahsettim. İlgilerini çekmiştim ve beni dinlememeleri için hiçbir neden yoktu. Sonuçta ben binlerce kilometre uzaktan gelmiş ve ona rağmen bu şehirde nüfuz sahibi olmuş biriydim; saygıyı hak ediyordum. Yarım saat sonra Orhan, sanki çok büyük bir haber almış gibi yanımıza geldi. Üzülerek bakıyordu Sonny'nin adamlarına. İçimden "Orhan tam bir şerefsizsin; nasıl da oynuyorsun" dedim. Orhan adamların suratına hem üzgün hem de sinirli bir şekilde bakarak ve kamçı gibi bir küfürle lafa girdi. "Böyle düzeni sikerim! İnsanlar parası var diye herkese ve her şeye sahip olabileceklerini sanıyorlar. Fakir bir mahalleden geliyorum, mahalledeki zavallı insanlar büyük bir adamın çocuklarına zorla el koyup tecavüz etmesinden dert yandılar bana. Sapık herif, çocukların ailelerine biraz para verip kafalarına silah dayayarak istediğini yaptırıyormuş. Zavallı çocukları aldıktan sonra da bir kulübeye götürüp beceriyormuş!". Orhan işini o kadar güzel yapıyordu ki ağzım açık izledim; hatta ben bile sinirlendim. Sonny'nin adamları işledikleri onlarca cinayete rağmen donup kaldılar. Sıra bendeydi, hemen atladım; "Orhan kim bu adam? Bulalım ve cezasını keselim!". Orhan suratıma bakıp kısa bir es vererek; "İsim vermiyorlar, mahalledekiler gerçekten çok korkmuş." dedi. Sonny'nin adamları öfkelerini ve erkekliklerini göstermek için; "Söyleyecekler ve o adamı bulacağız!" dedi. Her şey beklediğimden daha başarılı ilerliyordu. Orhan biraz düşünmüş gibi yapıp yerinden kalktı; biz de onunla beraber kalkıp arabaya doğru yürüdük. Sonny'nin adamları silahlarını çektiler; gerekirse silah zoruyla öğreneceklerdi adamın ismini. Acaba bu herifin kendi patronları olduğunu öğrenince suratlarının ifadesi nasıl olacak çok merak ediyorum. Yirmi dakika sonra mahalleye ulaştık. Herkes burnundan soluyordu ve küfürler havada uçuşuyordu. Orhan'ın plan dahilinde seçtiği ailelerin yanına gittik; Orhan'ı görünce mevzuyu anladılar ve hemen konuya girdiler. "Orhan Bey lütfen ısrar etmeyin çok korkuyoruz bizi öldürürler!" Orhan biraz kekeleyip sözü Sonny'nin adamlarına bıraktı. Adamlar öfkeli bir şekilde silah gösterip "Söyleyin yoksa biz öldürürüz sizi! Şehrimizde böyle sapıkları barındırmayız!" diyerek tehdit ettiler aileleri. Silahı görünce korkan zenciler Orhan'a korkuyla baktılar; ben de korkmuştum plan bozulacak diye ama Orhan olayı toparladı. "Söyleyin şu piçin adını ve işini halledelim!". Ailelerin arasından yaşlıca bir adam "Sonny diye bir kabadayı. Şerefsiz herif hayatımızı mahvetti!" Sonny'nin adamları bunu duyunca sendelediler ve yüzleri bembeyaz oldu. Ben de şaşırmış gibi yapıp adamlara döndüm ve "Beyler duyduklarımız hakkında bilginiz var mı?" diye sordum. Adamlar bana döndüler ve "Ne olursa olsun biz böyle bir şerefsizin emrinde olamayız!" dediler. Bu ikisinin böyle ahlaklı olmaları beni oldukça şaşırttı doğrusu. Başka bir şey söylemeden dördümüz de arabaya bindik. Yol boyunca kara kara düşünen Sonny'nin adamlarına rahatlamaları için içki teklif ettim; kabul ettiler. Raslov'un mekanına gittik ve dört tane cin söyledik. Adamlar üçüncü rauntta biraz daha açıldılar ve konu hakkında konuşmaya başladılar. Eminlerdi kendilerinden; bu işi çözeceklerdi. 

Ertesi gün buluştuğumuzda Loressa'yı iki gündür görmediğimi ve onu özlediğimi farkettim. Güzeller güzeli Loressa'm. Neyse şimdi romantizmin yeri değil. Müzik yapmayı çok özledim. Ankara'dayken yaptığım bir kaç iş vardı. Neyse bunun da zamanı değil. Sonny'nin adamlarıyla ayda bir kere kulübeye gittiğini ve kimsenin içeride ne olduğundan haberi olmadığını konuştuk. İkna olmuşlardı; artık kesinlikle Sonny'i bitireceklerdi. Planı yapmaya başladık. Onlar, bir mekanın tahsilat sorunu çıkardığını ve Sonny'le konuşmak istediklerini söyleyip açık alana çekeceklerdi. Söyledikleri yere gitmeyip şehrin dışında bir ormanlığa geldiklerinde Sonny durumu anlayacaktı ve tam o esnada biz ortaya çıkacaktık. Kısa bir konuşma yapıp ona izin vermeden kurşunu beynine yollayacaktım.

Sonny'nin adamlarından uzun boylu olan Sonny'le konuşup yanına da ortağını alarak yola koyuldu. Biz Orhan'la erketeye yatıp bekledik. Araba uzaktan gözüktü ve geldiler. Aşağı indiklerinde biz de yerimizden çıkıp onlara doğru yürüdük. Sonny beni görünce şaşırdı ve konuşmak istedi. Adamlar Sonny'i susturdu. Karşısına dikilip konuşmaya başladım. Ondan intikam aldığımı düşünüyordu. Öyleydi de aslında ama kelimeleri dikkatli seçerek adamları da şüphelendirmemem gerekiyordu. "Dünya büyük bir pisliğin içinde ve sen bu pisliklerin en kötüsüsün! Yaptıklarını hepimiz biliyoruz şerefsiz herif! Sen bu iğrenç dünyanın en kokuşmuş cesedi olacaksın. Ve tek bir nefes daha alamayacaksın!" BAM! Sonny yere devrildi ve dördümüz birden günahlarımızdan arınmış gibi derin bir nefes aldık. Sonny'nin adamları çok yüce bir iş yaptıklarını düşünüyorlardı ama sadece benim kuklam olmuşlardı.

Hamle ve ZirveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin