1

11.4K 317 344
                                    

Sıcak bir gün,kalabalık bir şehir,uğruna mücadele ettiğimiz geçiçi amaçlar yüzünden omzumuza binen bir yük,aptal sorumluluklar ve en önemlisi; öleceğimizi bildiğimiz halde yaşamaya devam etmek. Bunların hepsi doğmuş olmanın verdiği getirilerdi ama karşılığında tüm hayatımızı götürüyordu.Kulağa oldukça saçma gelse bile yaşadığımız nadir güzellikleri düşünerek bütün bu saçmalığa katlandığımızı da biliyordum.

Mesela sokakta kalmasını istemediğim için evimde baktığım,her gün aynı heyecan ile beni bekleyen köpeğimin umutlarını yok edemezdim. Onun mutluluğu benim de mutluluğumdu ve ben o nadir güzellik adına bu yaşama katlanıyordum.

Garsonluk yapmanın verdiği yorgunluk,ayak uçlarımdan sırtıma kadar tırmandığında sıkıntı ile inledim. Sadece haftasonları çalışmama rağmen çok fazla yoruluyordum ve bunların hepsi kira parasından kendi payıma düşeni ödemek içindi. Her seferinde memnuniyetsiz müşterilere yapmacık gülümsemeler dağıtmak,söyledikleri gülünç şikayetleri dinlemek,şefin verdiği yemekleri ışık hızında dağıtmak çok fazla gelse de sızlanmadan görevimi yerine getiriyordum.

Bu durum bazen sadece ev arkadaşımın yerinde olmak istememe sebep oluyordu. Zengin sevgilimin parası ile hiç çalışmadan payımı ödemek,yorgunluk yerine aşk kazanmak,ilgi görmek falan. Ama popülerlik uğruna kendi karakterimi de alçaltmazdım elbette,bu yüzden bu kadar uğraş veriyordum zaten.

"Asosyal kızımız da eve geldi!"

Elimdeki anahtarı her zamanki yerine,yani kaseye koyarken ev arkadaşıma karşılık gözlerimi devirdim. Bana 'asosyal' demesinden nefret ediyordum fakat o bunu söylemekten vazgeçmiyordu. Ben sadece insanları sevmiyordum,hepsi buydu.

"Çok acım April,yemekte ne var?" diyerek konuyu değiştirdikten sonra üzerimdeki montu da çıkardım. Askılığa ilerlediğim sırada salonumuza göz atıyordum.

"Pizza söylemiştim bebeğim. Hâlâ sıcak olmalı."

Etrafın düzenli olması şaşırmama sebebiyet verse dâhi koltukta oturan Niall'ı görmek benim için yeni bir gelişme değildi. Zaten ne zaman eve girsem bu ikisini beraber yakalamam değişmeyen bir kural gibiydi. April nerede,Niall orada. Ama komik olan şu ki,benim köpeğim ben gelene kadar odamdan çıkmıyordu. O bile bu ikisine katlanamıyor olmalıydı.

"Öyleyse pizzamı alıp odama geçiyorum. Size iyi eğlenceler." dedim hızlı adımlarımı mutfağa yönlendirirken. Niall beni farketmesine rağmen herhangi bir tepki göstermemişti. Bu duruma alışık olduğumdan dolayı fazla kafama takmadım.

"Ah bu arada,Adelynn,akşam partiye gideceğiz gelmek ister misin? Hani insanlarla tanışmaya falan karar verirsin belki?"

Pizza kutusunu tezgahın üstünden aldığım sırada tek yapmak istediğim en yakın arkadaşıma karşılık orta parmağımı göstermekti. Onun davet ettiği aptal partilere gitmeyi bırak,duymak bile istemiyordum. Yaşamak için arkadaş ortamına ihtiyacım yoktu,bir erkek arkadaşa da ihtiyacım yoktu. Köpeğim bana yetiyordu.

"Gelmeyeceğim April." dedim net bir tavır takınarak. Kapının eşiğinde dikiliyor oluşunu görmezden gelip yanından geçtiğimde maalesef ki peşimi bırakmamıştı. Ben odama girene kadar takip etti.

"Hadi ama,parti Harry Styles'ın evinde olacak! Herkesin geleceğine eminim!"

Ah,partiye çağırdığı yetmiyormuş gibi sürekli ortak dersimizin bulunduğu,Niall'ın en yakın arkadaşı olan o karaktersiz insanın adını da geçiriyordu konuşmasında. Kusmama çok az kalmıştı.

"Sen gidip Niall ile ilgilensene,ben asosyalliğim ile mutluyum." dedim ve kapıyı suratına kapatıp yatağıma doğru ilerledim. Homurdanışını duymuştum ama gram umrumda değildi,yatağımın altından çıkıp bacaklarıma atlayan bu sevimli şey April'dan daha çok ilgimi çekiyordu.

Bad DecisionsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin