-Bölüm 5-

32 9 1
                                    

-Bir önceki bölümde-

...ARYA'DAN...
"Ne özelimiz varmış seninle? Ya benim seninle ne özelim olabilir? Yeni tanıştık farkında mısın?" Tae kolumu tuttu ve ayağa kalktı "Gidelim. Sunuda ben sana yardım ederim." Tae kolumdan çekti ve yürümeye başladık. Fatih bağırıyordu "TAE HO!".

Tae Ho, kolumdan çekerek Fatih'ten uzak bir yere götürdü. En sonunda kolum acımaya başladığı için "Kolumu bırakabilirsin." dedim. O da kolumu sıktığını fark etmiş olacak ki hızlıca elini çekti. Bir süre konuşmadan karanlık ve dar sokakta yürümeye devam ettik. Tae Ho bir anda durdu. Yüzüm Tae Ho'nun sırtına resmen iz çıkacak şekilde yapıştı. ''Ya sen nasıl bir hayvansın duracağım diye haber versene!''. Bıkmış bir şekilde iç çekti ''Arya senin kafan iyi mi? Hangi insan duracağı zaman 'ben duruyorum haberin olsun' der?''  Gözlerimi devirdim.  Aman ya! Olan oldu işte. ''Hem neden durdun ki sen bir anda?" Heyecanlı bir şekilde ''Sahile gidelim!'' dedi. Bu çocuk muhtemelen gerizekalı. Ya hayır bu saatte kim sahile gider. Bak yine diyelim ki gidiyoruz sahile, neyle gidiyoruz acaba? Ayrıca oraya gitmek -tabi eğer şanslıysak- en az 1 saat sürer. 1 saat boru mu? 1 SAAT ARKADAŞLAR. Otobüsle falan da gitmeyi düşünüyorsa rüyasında görür, hiç uğraşamam ben. ''Arabayla gideceğiz.''

BİSMİLLAHİRAHMANİRAHİM 

Nasıl bildi ya benim bunu düşündüğümü. Ben korkmaya başladım, yazmayı burda bitir.. 

Her neyse.

''Kimin arabasıyla?'' Bu çocuğun kendine ait arabası olduğunu düşünmek imkansız. Manyak bu. Kaza falan yapar. Ben bunun sürdüğü arabaya binmem. Daha bu genç yaşımda içimden ölme isteği gelmiyor yani. ''Babamın arabasıyla.'' Al ya al işte. Adamcağızın arabasını alıp kaza yapacak. Hayır bir de araba güzel bir şeyse falan. Acıdım babasına. Şimdiden özür diliyorum kendisinden. ''Ya adamın arabasını niye alıyorsun? Sen kaza yaparsın. Rahat bırak arabayı.'' Tae Ho tam bir şey söyleyecekken telefonum titredi.

1 YENİ MESAJ;

KİMDEN; HYUN SHIK

Nerdesin? Korkuyorum. Hemen gel.

Rahatlamış bir şekilde nefesimi bıraktım. Sonra Tae Ho'ya dönüp ''Yaaa, biliyor musun evde de beni bekliyorlarmış. Sahile de başka bir zaman gideriz, üzülme." Tae Ho, sinirlenmiş bir şekilde hızlı hızlı yürümeye başladı. Eh, ben de arkasından takip edecek değildim ya. Kendisi bilir canım, bana ne. Arkasından kusma sesine benzer bir ses çıkarttıktan sonra onun yürüdüğü yönün tam tersine yürümeye başladım. O değil de, eve buradan gidilmiyor ki. Neyse biraz yolu uzatmış olurum sadece. Şu salakla -Tae Ho olduğunu herkes anlar bence- aynı yere gitmektense birazcık daha yürürüm. Hem yürümek bir spordur ve spor faydalıdır arkadaşlar.

Sonunda eve vardığımda saat geç olduğu için kapıyı hafifçe tıklattım. Kapıyı açan Hyun Shik'in suratını görünce bir şey oldu sandım, gerçekten ama gerçekten çok korktum. ''Neyin var? Bir şey mi oldu? Hasta mısın?" diyerek Hyun Shik'i soru yağmuruna tuttuktan sonra bir an durdum. Cevap vermesini bekledim. ''Sana bir şey oldu sandım! HASTA OLDUM BENİ HASTA ETTİN!'' durdu, sinirli bir şekilde nefes aldı "Bir yere gidiyorsun tamam, bu kadar geç gelinir mi?! BARİ GELECEĞİN SAATİ SÖYLESENE!'' Sinirliyken bile komik duran tek insan Hyun Shik olmalıydı sanırım ''Tamam abi, bundan sonra söylerim sana.'' Hızlıca arkasını döndü ve sinirli bir sesle ''Geç oldu, git uyu. Bir daha böyle şeyler yapma Arya ya. OF!'' Sanki annesi pamuk şeker almasına izin vermeyen çocuklar gibi kollarını önüne bağlayıp, atarlı adımlarla odasına gitti. Ben de odama gidip uyumaya karar verdim.

-----

''Kalksana ya, tabi gece geç yattın şimdi de uyanamıyorsun. Hala sinirliyim sana. Çabuk kalk.'' Hyun Shik'in atarlı sesiyle uyandım. 

Gerçekten ama gerçekten sinirlenemiyordu bu çocuk. Ya sinirleniyor da, görseniz! O kadar tatlı ve komik bir şey oluyor ki. Hyun Shik sinirlenince korkamıyorum bile.

''Hala sinirli misin? Özür dilerim, abi.'' diyerek 6843958 defa göz kırptım. Sanırım biraz işe yaradı. ''Yalakalık sevmem, affedildin. Hadi hazırlan okula gitmemiz lazım daha.'' Hyun Shik odamdan çıktıktan sonra giyinmek için dolabımı açtım. 

NE GİYİCEM BEN YA?

Fark ettim de, çok fazla kıyafetim varmış aslında ama ben açgözlülük yapıyormuşum. 

Sonunda bir kıyafet seçip giydikten sonra Hyun Shik ile okula gidebildik. Gözlerimle okulu resmen tarayarak Tae Ho'yu bulmaya çalışıyordum. Gerçi dünden sonra bana biraz sinirli olabilir. Ama ben Arya'yım Aryaaa. Kendimi hemen affettiririm ne de olsa. Hyun Shik yanımdan gittikten sonra gerçek anlamda okulu taramaya başladım. Kaç kere merdivenlerden inip çıktım bilseniz. Ha, bir kere de düştüm ayrıca. Yo Eun'ın iğrenç ötesi gözlerinin önünde hem de. En sonunda en üst katta Tae Ho'nun sesini duyabildim. Birazdan sevinçten yerlere kapanıp ağlamaya başlayacaktım. SO-NUN-DA! Gerçi, onu bulmuş olmam da bu verdiğim çabaya değdi mi bilmem. Ne de olsa beni tersleyecek birazdan. Tae Ho'nun sesine doğru ilerledim. 

*REHBERLİK SERVİSİ* 

''Hiç şaşırmadım." İstemeyerek -aslında çok da isteyerek- konuşmalarını dinlemeye başladım. Bu manyak yine ne yapmış olabilir? Birini öldürmüştür belki de. Hayır yani ben beklerim Tae Ho'dan, Tae Ho çünkü bu.

''Bunun zor bir karar olduğunu biliyorum, Tae. Ama bu şekilde devam edemezsin.'' Konuşan kişinin yüzünü göremesem de Tae Ho olmadığı kesindi, o zaman rehber öğretmenidir diye düşünerek dinlemeye devam ettim. Öğretmen de konuşmasına devam etti ''Ne olursa olsun her zaman yanındayım, öncelikle bunu bilmeni istiyorum. Ve unutma, senin yanında olan tek ben değilim.'' nefes aldı ''Pek çok kişinin yanında olduğunu bil. Ayrıca, bunu gelip bana anlattığın için teşekkür ederim. Açıkçası kendimle gurur duydum.'' Hafifçe güldü ''Çok çabuk umutsuzluğa kapılıyorsun, bir hastalığın varsa ne olmuş? Herkesin bir hastalığı var değil mi? Hem neden her doktorun dediğine inanıyorsun? Bu şekilde olmayabilir de.'' Öğretmenin cümlesi biter bitmez Tae Ho kahkaha attı. Öyle bir güldü ki ağzından salyaların fışkırdığına eminim. Hayvan işte ne olacak. ''Birisi size 6 ay ömrünüz kaldı dese, gerçekten hayatınız değişmez mi? 6 ay sonra ölmediniz diyelim, 7. ayı çıkarabileceğinizden bile şüphe duyarak rahatça yaşayabilir miydiniz?'' Bu sefer daha insanımsı bir şekilde güldükten sonra devam etti ''Bu deneyimi şu an yaşayan birisi olarak söylüyorum, bunu yapamazsınız. Hayır, rahatça yaşayamazsınız. Hiçbir şey bilmiyormuş gibi hayatınıza devam edemezsiniz. Olmaz!'' Bu sefer gerçekten yüksek denilebilecek bir ses tonuyla bağırıyordu. Öğretmen, sanırım onu sakinleştirmeye çalışıyordu ''İşte bu yüzden tedavi olmalısın.'' Ağlama sesi. Tae Ho'nun sesi. Birisi burnunu çekiyor. Sanki Tae, ağlıyor?

Meteor.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin