Bir önceki bölümde
Bir süre sıranın üstünde yattıktan sonra içeriye Fatih'in girdiğini gördüm. Hemen başımı kaldırdım. Ben başımı kaldırınca Tae Ho da ani bir tepki verdi. Sonra Fatih'i gördü tabi. Eliyle selam verdi ama şaşırmış gibiydi. Kızlar gelip hemen yanına koştular. Adını falan öğrenmeye çalıştılar sanırım. Her neyse, umarım bu popülerlik işi artık Fatih'e geçer ve ben de rahat edebilirim.
--------------------------------------------------------
Fatih hemen arkamda olan sıraya geçti. Omzuma dokunan bir el hissedince hemen arkama döndüm. ''Merhaba Arya.'' Gülümsedim. ''Merhaba Fatih.'' Bu kısa görüşmeden sonra ders başladı. Herkes Fatih ile tanıştıktan sonra öğretmen ''1 hafta içinde herkesten bir sunum yapmasını istiyorum. Grup halinde yapacaksınız bu sunuyu. Sunu konusu su kaynakları olacak. Herkes bir arkadaş seçsin ve bana söylesin lütfen.' ' Ben kimle olacağımı bilemiyordum ama muhtemelen Hyun Shik ile olacağım. Çünkü Hyun Shik ile aynı anda birbirimize bakmamız ve sırıtmamız bunu gösteriyordu. Hyun Shik elini kaldırıp benim adımı söylemek için hazırlanırken Fatih ''Ben Arya ile olmak istiyorum. Ne de olsa aynı yerden geliyoruz.'' Öğretmen gülümsedi. ''Haklısın ben de bunu düşünüyordum. Öyleyse ikinizin adını buraya yazıyorum''. Hyun Shik ile yeniden birbirimize baktık. O da elini indirdi. En sonunda Tae Ho ve Yo Eun -evet dün saçımı yolan kız-, Hyun Shik ve Hyun Su grup oldular. Ne harika değil mi? Arkamı döndüm. Fatih kıvırcık, sarı saçlarını düzeltmeye çalışıyordu. Sinirli bir şekilde ''Keşke bana da sorsaydın.'' dedim. Ellerini saçından yavaşça çekti. ''Gerek var mı?'' Ne demek gerek var mı? Acaba kendisini ne sanıyor olabilir ki? Yine kızların kötü bakışlarını üzerimde hissettim. Evet Arya, bittin sen. Gerçekten beni yorucu günler bekliyor. Önce Tae Ho'dan dolayı saçlarım yolundu ve acaba şimdi Fatih yüzünden ne olacaktı? Hala sinirli bir şekilde Fatih'e bakıyordum. O da kafasını ellerinin üstüne koymuş gülümseyerek bana bakıyordu. Evet gerçekten çok komik ben de gerçekten çok eğlendim yani. ''Öyleyse bugün akşam okulun yanındaki parkta buluşalım. Araştırmanı iyi yap.'' dedi. Ne? Ya hayır sen ciddi misin? Aslında filmlerde böyle psikopat çocuk tiplemesi oluyor ya, işte o da aynen böyle birisi. Tae Ho anlamıyordu çünkü Korece veya İngilizce konuşmuyorduk. Fısıldayarak sordu ''Ne diyor?'' Bıktığımı belirtmek için at sesine benzer değişik bir ses çıkarttıktan sonra sessizce ''Akşam benimle okulun yanındaki parkta buluşmak istiyor. Sunu için.'' Bunu söyledikten sonra gözleri kocaman açıldı. Şaşırmış gibi. Sonra yeniden eski haline döndü. Cevap vermedi. Okul çıkışında eve gitmek için çantamı topluyordum. Herkes çıktıktan sonra başıma Fatih dikildi. Ona 'yine ne var' gibi baktım. ''Görüşürüz.'' dedi. Cevap vermedim. Çünkü görüşmek istemiyorum. Aslında, Fatih hakkında hiçbir fikrim yoktu. Eğer Hyun Shik ile olacağımız grubu bozmasaydı onunla iyi anlaşabileceğimizi bile düşünmüştüm. Tam sınıftan çıkarken telefonum titredi. Mesaj.
-Canım ne yapıyorsun? Avustralya nasıl?-
Tabi ya! Ben onlara söylemedim ki burada olduğumu. Ne yapmalıydım? Ablama söylemeli miydim?
-Çok güzel burası gerçekten!-
Evet söyleyemedim. Biraz daha bekledikten sonra söylemeyi düşünüyorum. Ablamla biraz havadan sudan konuştuktan sonra bahçede beni bekleyen Hyun Shik'in yanına gitmek için sınıftan çıktım. Yo Eun koridorda karşıma çıktı. ''Senin sırrın ne? Halbuki bizden fazlan yok. Mesela eksiğin falan var.'' Gözlerimi devirdim. ''Yine ne var? Saçlarımı mı yolacaksın?'' Kollarını göğsünde birleştirdi. ''Sadece sırrını soruyorum. Biz o kadar onların peşinde koşarlarken neden hepsi sana geliyor merak ediyorum.'' Of ne erkekmiş be. Erkekler yüzünden resmen başım belaya giriyor sürekli. Aslında hiçbirisiyle de ilgilenmiyorum. Bu başıma gelenler nedir yani? Arkadan Hyun Shik'in sesini duydum. ''Geliyor musun?'' Kızların hepsine tek tek baktıktan sonra ''Sonra görüşürüz.'' dedim. Ama umarım sonra görüşmeyiz. Hatta mümkünse herhangi bir zaman dilimi içerisinde görüşmeyelim. Hızla Hyun Shik'in yanına gittim. Yürüyerek eve gittim. Akşama kadar sunu ile ilgili araştırmalar yaptım. Hepsini toparladıktan sonra hazırlanıp Hyun Shik'in yanına gittim. ''Ben çıkıyorum. Fatih ile buluşup sunu hazırlayacağız.'' Hyun Shik bir an tepkisiz kaldı. Sonra odasına girdi. Açıkçası bir şey söylemesini bekliyordum. Evden çıktım. Yürürken sanki takip ediliyordum. Evet evet, kesinlikle takip ediliyordum ama açıkçası arkamı dönmeye de cesaretim yoktu. Bekledim. Yürümeye devam ettim. Ara sıra durdum. Ben durunca o da duruyordu. Bir anlık gelen cesaretle arkamı döndüm ve bağırdım "Kimsin?" Tae Ho'yu görünce şaşırdım "Tae?" O da bana şaşkınlıkla bakıyordu. Sanırım yakalanmayı beklemiyordu. "A-Arya, ben.." ,derin bir nefes aldı "Arya, ben senin için eendişelendiğimden geldim." Endişelenmek ve Tae. Aradaki uçurumu görebiliyor musunuz? Çünkü ben gayet iyi görüyorum. "Endişelendin mi? Nasıl yani?" Gözlerimi kocaman açtım. Tae bana doğru birkaç adım attı "Bu doğru Arya, evet senin için endişeleniyorum ve bu bende ilk defa oluyor. Demek istediğimi anlıyor musun? Sanırım ben..." Hayır hayır. Ne diyeceğini biliyordum. Bu nedenle cümlesini tamamlamasına izin vermedim. "Açıkçası ne dediğin hakkında bir şey bilmiyorum. Şu an tek bildiğim şey Fatih'le buluşmam gerektiği. Ve farkındaysan geç kalıyorım. Yarın okulda görüşürüz."Ben Arya, romantik kelimesinin 'r'sinden anlamayan, saf, odun ve şimdiye kadar kimseye aşık olmamış kız. Bu nedenle belki de hayatımın ilk romantik anı olacak yeri kestim. Ben böyle şeylerden pek anlamam. Şimdiye kadar da bu tarz şeylere hiç ihtiyacım olmadı, olacağını da düşünmüyorum. Bu nedenle bir an önce Fatih'in yanına gidip sunuyu yapmaya, Tae ile konuşmaya devam etmemeye karar verdim. Hayatım hep böyleydi ve bundan sonra da böyle olmalı. Bu düzeni bozmak istemiyorum çünkü eğer bozarsam değişeceğimi biliyorum. Her şekilde. Karakterim ve buna bağlı olarak davranışlarım. Birisine bağlı olarak yaşayacağım, belki de istediğim birtakım şeyleri yapamayacağım. Aslında bu özgürlüğümü kısıtlamak anlamına geliyor ve ben gerçekten buna dayanamam. Kendi özgürlüğümü bilerek ve isteyerek kısıtlayamam. Evet, yani sonuç olarak Fatih'in yanına gidiyorum. "Arya lütfen dinle!". Bağırıyordu. Ama sesi sanki bir daha beni göremeyecekmiş, beni kaybediyormuş gibiydi. Ya da belki de şu an söylemek istediği şeyleri bir daha söyleyecek cesareti bulamayacaktı. Kendimi kötü hissettim. Sanki onu yarıda bırakıyormuş gibi. Arkamı döndüm. "Yine ne var? Geç kalıyorum dedim ya!" Yere doğru eğdiği kafasını kaldırdı, bana baktı. "Seni korumak istiyorum..." birkaç adım daha yaklaştı "Çünkü seni bıraksam bir şey olacakmış gibi hissediyorum." başını yukarıya kaldırdı ve gülmeye başladı "Ve bunu düşünmek bile acı veriyor." Anlamaya çalıştım, demek istediği neydi? Bana bir şey olsa bu onun canını neden yaksın ki? Seni seviyorum bile demedi. Hatta ilk başta bunu söyleyeceğini düşündüğüm için kaçmaya çalışmıştım ondan. Ama sanırım buna cevap vermek daha zor. Evet, bu imkansız. "Seninle gelmeme izin ver Arya." Eminim Fatih yanımda Tae'yi görmekten mutlu olacaktır çünkü sınıfa geldiklerinde birbirlerine selam vermişlerdi. "T-tamam" Gayet güzel düşünürken, güzel konuşamıyorum. Birlikte Fatih'le buluşacağımız parka gittik ve oturduk. Tam oturduğumuz sırada Fatih de geldi. "Merhaba Arya... Ve Tae Ho?" Tae başıyla selam verdi. "Neden ikiniz geldiniz?" bana baktı "Yani neden sadece sen değil?" Tae kollarını birleştirdi "Benim gelmem seni rahatsız mı etti?" Ben o sırada bir kavga çıkmasına engel olmak için "Neyse, burada önemli olan..."
"Evet rahatsız etti." Fatih'in bu cevabıyla sustum. Neden Tae'nin gelmesi onu rahatsız eder ki? İyi anlaştıklarını düşünmüştüm. Öyle değil miydi? Tae, yavaşça hala ayakta duran Fatih'e baktı. "Özeliniz mi vardı?" Fatih, ellerini masaya koydu. "Özelimiz vardı." Tae bana baktı. Sinirli bir şekilde ayağa kalktım. "Onun gelmesi seni neden bu kadar rahatsız ediyor? Bir şey yaptığı yok!"
...TAE'DEN...
Arya sinirle ayağa kalktığında önce bana bağıracak sanmıştım ama düşündüğüm gibi olmadı. Haklıydım, Fatih Arya ile sadece sunu için buluşmuş olamazdı ve bu şey neyse kesinlikle Arya'nın haberi olmadığı belliydi. Eğer her anında yanında olup koruyabilsem onu......ARYA'DAN...
"Ne özelimiz varmış seninle? Ya benim seninle ne özelim olabilir? Yeni tanıştık farkında mısın?" Tae kolumu tuttu ve ayağa kalktı "Gidelim. Sunuda ben sana yardım ederim." Tae kolumdan çekti ve yürümeye başladık. Fatih bağırıyordu "TAE HO!".
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meteor.
Novela Juvenil3.4 K için teşekkürler!! Bir aşk karmaşasını, farklı ülkede bir hayatı, bolca eğlence, biraz hüzün barındıran tatlı mı tatlı bir hikaye. Gerisini size bırakıyorum, keşfedin! ^^