BÖLÜM 2

247 14 5
                                    

===ASYA===

Gözlerimi kırpıştırarak açmaya çalıştım. Etrafım olabildiğince beyaz ve gözümü kör edecek kadar parlaktı. Yumuşak bir bulutun üstünde yatıyormuşum hissi vardı üzerimde. Parlaklığa alışan gözlerimle etrafı incelemeye başladım. Her şey benim için yabancıydı. Yattığım yatak, odada düzenli bir şekilde yerleştirilmiş mobilyalar, yerdeki halı bile benim için yabancıydı. Neredeydim ve buraya nasıl geldiğime dair en ufak bir fikrim yoktu. Ani hareketle yattığım yataktan doğruldum. Gözlerim kapının ağzında beni izleyen delikanlıya takıldı. Onun burada ne işi vardı? 'Rüya görüyor olmalıyım' diye mırıldandım.

Ne mırıldandığımı duymuş olacaktı ki tebessüm etti. Elleri cebinde odadan içeri girdi. 'Hiç kendine gelmeyeceksin sandım' diye söze girdi. Sızlayan kaşıma elimi götürdüğümde yara bandı yapıştırıldığını fark ettim.

Yattığım yataktan dışarı çıktığımda üzerimde bana bol gelen pijamaları gördüm. Neler oluyordu? Yaralanmıştım, nerede olduğumu bilmiyordum ve üzerimde bana ait olmayan pijamalar vardı. Karşımda kim olduğunu ve nereden çıktığını bilmediğim genç adama doğru birkaç adım attım. Öfke vücudumda bir deniz gibi kabarmaya başlamıştı. Karşımda dikilen bu delikanlı eceline susamıştı. Ellerimin görünmesini engelleyecek kadar uzun olan pijamanın kollarını yukarıya doğru sıyırarak 'seni pis sapık' dedim gıcırdayan dişlerimin arasından.

'İşte şimdi işin bitti' diyerek üzerine doğru yürümeye başladım.

Ellerimi sıkarak yumruk yaptım ve göğüs hizama getirdim. Her an yumruk atmaya hazırdım. O ise benim hareketlerime yarı alaylı yarı şaşkın bakışlarla izliyordu. Odanın ortasında kollarını göğsünde birbirine dolamış gerçekten ona yumruk atıp atmayacağımın muhasebesini yapıyordu. Olanca gücümle atacağım yumruk orta yaşlı kadının içeriye girmesiyle havada kaldı. Şimdi şaşırma sırası bendeydi.

Kırklı yaşlarının sonunda olduğunu tahmin ettiğim kadın her an ağlayacakmış gibi duran hüzünlü gözlerine inat sımsıcak gülümsemesiyle bana bakıyordu. Havada asılı duran yumruğumu yavaşça yere indirdim. Kadının peri masallarından fırlamış iyilik perisi gibi görüntüsü vardı.

'Kendine gelmişsin' dedi pürüzsüz çıkan sesiyle.

Zihnimin bazı kısımlarını çabucak taradım. Neden burada olduğumu şimdi anlamıştım. Bayılmıştım. Mahcup ses tonuyla 'Evet' diye cevaplandırdım.

'Şimdi nasılsın? Kendini iyi hissediyor musun?' Kadının merak ettiği anlaşılıyordu.

'Teşekkür ederim efendim. İyiyim.' Diyerek cevabımı kısa tuttum.

'Çok güzel. Bunu duyduğuma sevindim. Bir daha sefere daha dikkatli olmalısın.' Eliyle kaşımı işaret ederek ' Yüzünde iz olması hiç de iyi olmaz' diye devam etti cümlesine. Delikanlının annesi olduğunu düşündüğüm kadın odadan çıkacağı esnada arkasını döndü ve 'Az kalsın sormayı unutuyordum.' oğluna dönerek konuşmasını sürdürdü 'Arkadaşının adı ne?'. Çok güzel bir soru sormuştu. İkimiz ilk kez bugün karşılaşmıştık ve bu yüzden birbirimizin isimlerini bilmiyorduk. Aramızdaki kısa bakışmanın ardından araya girerek 'Asya. İsmim Asya.' Dedim.

Asya ismini annem ve babam beraber koymuşlardı. Annemi ve babamı birbirine bağlayan kıtanın ismini koymuşlardı. Ben melez olarak dünyaya geldim. Annem bir İspanyol babam ise bir Türk'tü. Bu yüzden ismim Asya'ydı. Çünkü annem ve babam İstanbul'un Asya yakasında tanışmışlardı. Hakim olduğum İspanyol dilini bir yabancıya göre hiç zorlanmadan akıcı bir şekilde konuşuyordum. Çocukluğumdan beri bu dili konuşuyorum ve kullanıyorum. Hatta çoğu zaman beni İspanyol sandıkları bile oluyordu.

AŞKIN YASAK HALİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin