Otobüse bindiğimde bugünün de diğerleri gibi sıradan ve acı dolu olacağını düşünüyordum. Gece kafamı yastığa koyar,yine gözyaşlarına boğulurdum diye hayal etmiştim açıkçası. Gözyaşlarım yastığı sırılsıklam ettikten sonra üzüntünün getirdiği uykuya teslim olurum demiştim.Sonrasında hiç beklemediğim bir anda onu karşımda gördüğümde kalbimin göğüs kafesimin içinde sıkıştığına şahit oldum. Ellerimin titremesine engel olmaya çalıştım. Soğuk ve katı bir görüntü vermeye çalıştım,ne kadar başarılı olabildim,orası ayrı bir muamma. Ne yapacağımı bilmez bir haldeyken yanıma geldi ve yanımdaki boş koltuğa oturdu. Her zamanki muhteşem ötesi gülüşünü atıp naber dedi. Sanki aramızda onca şey yaşanmamış,onca anımız olmaması gibi davranması çok koydu bana. Bir ölüydüm onun için artık,mezarına toprak bile atmayacağı bir ölü.Düşüncelerimi susturmaya çalıştığımda iyi dediğimde o an sesim nasıl çıktı tam olarak bilmiyorum. Sen nasılsın diye sordum,ama yüz ifadesi bunu açık bir şekilde ele veriyordu.İyi dedi ve iki koltuk arasında koca bir sessizlik. Otobüsün içindeki boşluktan daha büyük bir sessizlik.Yolların uzunluğu hatta evrenin büyüklüğünden bile daha büyük bir sessizlik .
Sonra içimden geçen bir anlık deli cesareti ile elini aldım,kalbime koydum. Kalbime dokundu.Bak,ben iyi değilim.Duyuyor musun kalbimin atışını,hissediyor musun?Sen otobüse bindiğin andan beri ritmi böyle,düzelemiyorum,düzeltemiyorum, kendimi ele vermemek için çabalıyorum.Hayatıma devam etmeye,yokluğunun yarattığı boşluğu doldurmaya çalışıyorum. Yerine ne koysam dolmuyor,almıyor,sığmıyor. Ben kendime sığmıyorum ki. Neden diye soruyorum,neden beni çölün ortasındaki derin kuyuya attın? Hiç haketmediğim halde. Nasıl bu kadar vurdumduymaz olabiliyorsun? Sorularım ardı ardına kesilmeyecek gibi konuşurken sessizliği bıçak gibi keskindi. Sonra onun sesi Hey,daldın gittin. Yine nerelerdeydin? Daha deminki şeyler yine benim hastalıklı hayal dünyamın eseriydi. Söyleyemediklerim,söylemek istediklerim. Gerçek dünyaya geri dönme vakti .Ben,şey,hiç diye kekelerken bir bahane uydurmak çok zor geliyordu. Bir şey alacaktım da onu unutmuşum,acil lazımdı diyebildim son anda. Neyse benim inmem gerek şimdi,kendine dikkat et derken sende diyen sesimin çaresizliğini o da duyabiliyor muydu acaba? Sanmıyorum ve olmaması için dua ediyorum.
Acaba burda ne işi vardı? Yeni bir sevgili ihtimali kalbimden başlayıp kollarımdan bütün vücuduma yayılan acı,ruhumun can çekişmesine izin veren bir düşünceydi.İçimin kovuklarına kadar yalnızlık doluydum.İneceğim durağa geldiğimi son anda farkedebilmiştim. Evime giden yolda yürürken yaşadıklarımı düşünmeden edemiyordum.Ayrıldıktan sonra ilk defa karşılaştık,benimle konuştu.Buna bu kadar seviniyor olmam gurursuz parçamın bir kanıtıydı.Kendimi odama attığımda ilk aradığım şey elbette günlüğümdü. Bu yaşananlar kaydedilmeliydi ve asla unutulmamalıydı.İleride bir gün kendime gülecek miyim veya acıyacak mıyım diye düşünmeden edemedim.Sonra kafamı yastığa koyup ağlamamak için direndim her zamanki gibi.Uykunun verdiği ağırlık gözyaşlarımın yolunu kestiği için direnişim başarıya ulaşmıştı.Ta ki gecenin bir yarısında gelen mesaj sesinin beni uyandırmasına kadar.