"Eylül,Eylül uyan geldik. " sesiyle derinlerdeki uykumdan uyanıverdim. Hakan beni uyandırmaya çalışıyordu. Bense gözlerimi hala açamıyordum. Kolumda elini hissettim. Sıkmıştı. Ah diye inledim. Canım acımıştı. "Uyan artık. " dedi gözlerimin içine bakarken. "Canımı acıtıyorsun. " dedim. Bu birkaç anlamda olabilirdi. Fiziksel acı değildi sadece ruhen verdiği acı da bu cümlede can bulabilirdi aslında. Hakan da zihnimin sesini duymuş gibi "Bu daha hiçbir şey,burdan gitmezsen canın daha fazla yanacak. " dedi. " Beni tehdit mi ediyorsun? Gitmeyeceğim hiçbir yere. Kendine fazla güvenme. Belki de canı yanacak olan sen olacaksın. İzle ve gör. " dedim. İki bileğimden de sıkıca tuttu bu sefer. Bir eliyle bile o güçlü kollarıyla sımsıkı tutabiliyordu. Onun yanında her an güçsüz kalabiliyordum. Bir eli saçımdan aşağı kayıp yanağımda durdu. Öylece yanağımı tutuyordu. Gözlerimin içine bakıyordu. Derin bir nefes aldı. Sanki çaresiz gibi gözüküyordu. Hareketleri acayipti. Çözemiyordum,çözümleyemiyordum. "Annenin iyiliği için en azından buradan gitmeyi düşün,kedicik. " dedi. Bileklerimi serbest bıraktı ve uzaklara baktı. Arabadan indim. Kırgındım. Kelimeleriyle canımı yakan adam gerçeklerle hayatımı alt üst edeceğinin işaretlerini çoktan vermişti. Ama kedicik ? Bana sevgiliyken kedicik derdi. Aklım karışmıştı. Yine. Eve girdiğimde annem mutfakta hazır masada oturmuş uzaklara bakıyordu. Derin düşüncelere dalmıştı. Anne ben geldim diye seslendim. "Hoşgeldin kızım" dedi ve bana sarıldı. Hoşbulduk dedim. Ben hiçbir şey bilmiyormuş gibi yapmaya devam ediyordum. Nedense Hakan'ın dediklerine inanmaya başlamıştım. Yalan söyleyecek hali yoktu ya. Kendi kendime düşünürken annemle sofraya oturduk. Yemeğimizi yedik ve annem konuşmaya başladı. "Yurtdışından güzel bir iş teklifi aldım. Her şey güzel. Maaşı,çalışma saatleri,yaşam koşulları. İlk önce bir aylık beni deneyecekler,sonra eğer severlerse kesin kabul edileceğim. Sen ne düşünüyorsun ?" dedi ve annem bu teklifi anlatırken gözlerinin parladığını gördüm. O an dünya başıma yıkıldı. Biliyordum ama söylenmesi farklı bir olaydı. "Anne ben gitmek istemiyorum ama bilmiyorum" diyebildim dudaklarımın arasından çıkan en kısık sesimle. Yarın deneme süresi için gidiyorum Amerika'ya. Bir aylık bir proje üzerinde çalışacağız. Zaten şimdilik benimle gelmek mecburunda değilsin. Ama bir düşün derim. Bana sonradan da katılabilirsin. Eğer bir ay sonra da istemiyorsan geri döneceğim senin için. " dedi ve anlayışlı bakışlarla bana baktı. O an gözyaşlarımla anneme sarıldım. Acımla,ruhumla,paramparça kırık hayallerimle anneme sarıldım. Ağlıyordum. Çünkü daha iyi bir yaşamı benim yüzümden terkedebiliyordu. Tıpkı yıllar önce daha daha iyi bir yaşamı bırakıp beni seçtiği gibi. Annenin yavrusuna bu kadar güzel bir sevgi duyması gibi muhteşem bir şey mümkün müydü şu kirli dünyada? Sanmıyorum. Gece vakti olduğunda ben odama çekildim. Çok mutsuzdum. Annem yarın gidiyordu. Ben kalmak istiyorum demiştim ama annemsiz bir hiç olurdum. Bir ay dayanabilirdim. Sonrasını ise şimdi düşünmemeye karar verdim. Penceremden sokağı seyretmeye başladım. Saat geç olmuştu. Uyumam gerekiyordu. Ama uyku her zamanki gibi bana uğramayı unutuyordu. Acıysa bir an bile peşimi bırakmayı düşünmüyordu sanırım. Kedicik lafı hala bünyemde etkilerini sürdürüyordu. Günlüğümü elime aldım bende.
Sevgili günlük;
Biliyor musun günlüğüm,yeni bir hayat şansı var önümde. Yeni bir hayat yeni pek çok şey sunabilir bana. Ama ne uğruna ? Kaybedeceklerim,ödeyeceğim bedeller ağır değil mi sence? Peki Hakan önümde her gün başka bir kızla birlikte olurken kalbimin çekeceği acı fazla değil mi ? Peki kedicik lafı? Neden bu kelimeyi söyledi bugün bana ? Neden dengemi alt üst ediyor? Hangi teraziye koysam teraziler bozuluyor. Dengesiz bir denklem bu,çözülemeyenlerden. Arkadaşlarım bütün yaşamım bu ülkede,bu şehirde,bu sokakta hatta bu küçücük odamda geçti. Burayı terketmek,buradan vazgeçmek kolay değil ki. Bir anda karar verebileceğim bir şey değil. Bir anda çözümleme yapabileceğim bir olay değil. Aslında ne kadar düşünürsen düşüneyim burdan hiçbir zaman gidemeyecekmiş gibi hissediyorum. Bir şehir bu kadar mı esir hisseder insanı kendine,ya da birisi... Gidemem.