Sabah uyandığımda ilk iş çay suyunu koymak oldu. Anneme güzel bir kahvaltı hazırlamalıydım. Yarın en iyi arkadaşımın doğum günü. Çok heyecan verici bir durum. Hediyesini haftalar önce halletmiştim ve hediyemi açtığında yüz ifadesini görmek için sabırsızlanıyordum. Çay suyunun üzerindeki kabarcıklar zihnimin içindeki susmayan seslerden daha fazla değildi. Düşünmek istemiyordum artık. Neyse bugün güzel bir gün olacak dedim kendi kendime. Kahvaltı sofrası hazırdı. Peynir,zeytin,domates,reçel her şey vardı. Çay da kaynamıştı. Annemi uyandırayım derken mutfak kapısından beni izlediğini gördüm.
Günaydın anneciğim,uyandın mı sen ?
" Benim güzel kızım bana kahvaltı da mı hazırlarmış,sen ne ara bu kadar becerikli oldun bakayım ?" dedi bana o kocaman,sımsıcak gülüşüyle.
Eee kimin kızıyız dedim ve anneme kocaman sarıldım. Anneye sarılma duygusu satırlara dökülemez bir şeydi. Tarifi yoktu. Huzuru derinden hissedebileceğiniz tek yerdi. İçinde güven vardı,sevgi vardı,anne kokusu vardı. Bunu para ile satın alamazdınız.
Her zaman becerikliyim ben dedim en mütevazi halimle. Hadi otur anne,çayını ben koyarım. "Pazartesi işe gitmem gerek biliyorsun değil mi?" dedi.
Anne daha dinlenmen gerek ama. "İş beklemez maalesef." dedi ve sustuk.Kahvaltı bittikten sonra anneme ilaçlarını verdim. Sonra onu yatağına yatırdım. Mutfağı derleyip toparladıktan sonra yatağıma uzandım. Telefonum çaldı,arayan Korhandı. Alo,naber?
"İyidir,senden? Şimdi döndüm İstanbul'a." dediği zaman onu çok özlediğimi farkettim. Çok sevindim dedim Korhan'a.
"Sevil teyzeyi görmek için size gelmek istiyorum,müsait misiniz?" diye sordu.
Şimdi mi,tabi gelebilirsin. Hem anlat bakalım,ne yaptın,hangi kızları tavladın ?
"Hahaha peki ablacım,ben masumum,kızlar güzel." dedi.
Tamam,sus dedim alaycı sesle. Hadi gel bekliyorum. Hoşçakal dedi ve kapattı. Korhan ile konuşmam gereken şeyler vardı. Hakan ile yaşadıklarımızı o daha iyi anlayabilirdi. Sonuçta Hakan ile sıkı bir dostluğu vardı.Saat bire geldiğinde kapı zili çaldığında Korhan'ın geldiğini anlamıştım. O an kapı zili nasıl çalıştı anlamadım. Bizim evde canı isteyince çalışan mekanizmalar vardı. Koşarak kapıyı açtım ve ona sarıldım. Hoşgeldin dedim. Bizim deli kız bir şeye üzülmüş anlaşılan dedi bana. Nerden anladın ki dedim muzip bir tavırla.
" Üzüldüğünde daha farklı sarılıyorsun,kaç yıllık dostuz biz. Anlarım ben seni." dedi.
Hadi gel,annem de seni bekliyor. Annem Korhan'ı oğlu gibi severdi. Korhan da annemi. Belki de Korhan kaybettiği annesi yerine annemi koyuyordu. Onun için her zaman üzülürüm çünkü anne sevgisini yaşayamadı. Muhtemelen birçok kızda anne sevgisini aramıştı. Onun kırık tarafını görebilen nadir insanlardan biriydim. Onun da bir tarafı benim gibi eksik. Annesi öldüğünde sadece iki yaşındaymış. Çok korkunç olmalı. Korhan ile annem sarıldığında aklımdaki düşünceleri dağıtmam gerekiyordu. Aç mısın, bir şeyler getireyim mi sana Korhan?
"Yok değilim,çok susadım ama." Hemen suyu getiriyorum deyip mutfağa gittim. Suyu Korhan' a verdim. Birlikte odaya çıktık."Dökül bakalım,neler oluyor?"dedi.
Bir şey olduğu yok,canım sıkkın biraz sadece.
"Hakan ?"
Ayrıldık ama hareketleri ayrılmış birinin hareketlerine benzemiyor. Kafamı çok karıştırıyor. Ben buna tahammül edemiyorum. Bu yüzden unutmaya karar verdim.
Korhan bilgisayarımı alıp bir şeyler bakmaya başladı. Hiçbir zaman izin alan bir yapısı yoktu. Çünkü o Korhan Hanzadeoğlu idi. Zengindi,istediğini elde eden tiplerdendi. Benimse en iyi erkek arkadaşımdı.
"Telefonumun şarjı yok,Facebook'tan Hakan'a mesaj attım. "
Neden yazdın dedim titreyen sesimle.
"Bu akşam kafaları çekiyor muyuz dedim"
O kafalarınızı kopartırım sizin dedim Korhan'a.
"Sarhoş edip senin meselelerden konuşacağız ufaklık,daha ne istiyorsun ?" dedi ve burnuma dokundu ufak bir kız çocuğunu severmiş gibi.
Kızlara bakmamasını sağla dedim. Güldü ve artık gitmem gerekiyor dedi. Ne konuştuğunuzu en ince detayına kadar anlatmazsan seni parça parça edeceğimi biliyorsun değil mi diyerek en korkunç bakışımı attım. Tamam şu öldürücü bakışların yeterince anlatıyor neler yapabileceğini dedi. Kapıdan onu uğurladıktan sonra saatin dörde geldiğini farkettim. Benan saat kaçta gelecek acaba diye düşünürken telefonumu elime aldım ve onu aradım. Nerde kaldın Benan ponçik?
"İki dakikaya oradayım,merak etme. Ayrıca ponçik sensin bir kere. " dedi ve kapattı.
Bu arada yemekleri ısıttım,hep birlikte yemek yeriz diye. Soframız aile sofrası gibi oluyor Benan bize gelince. Aile sofralarında daimi bir huzur vardır. Aniden çalan kapı zili derin sularda yüzdüğüm için beni bayağı bir korkutmuştu. Benan'ı karşıladıktan sonra annemi çağırır mısın dedim. Hemen sofrayı kurdum ve her şey mükemmel görünüyordu. Biz üç kadın bi araya gelince tabi o sofra daha bir anlamlı olurdu. Bol kahkahalı bir sofra. Müthiş bir duygu. Yemekler yenildi,mutfak derlenip toparlandı. Annem yatağına gitti ve bizde odaya çıktık.Saat ona yaklaşıyordu. Doğum gününe son dört saat diyebiliriz. Heyecanlı mısın ?
"Evet,yarın bizim evde parti var. Ama içimde kötü bir his var.
Saçmalama,her şey çok güzel olacak. Furkan'ı da çağırdın mı dedim en imalı sesimle.
"Genel olarak herkesi davet ettim,isteyen gelir.Ayrıca ima ettiğin şeyi anlamadım değil.Tamam hoş çocuk ama bana neden baksın ki?"
Saçmalama,sen daha hoş bir kızsın. Kalbin çok hoş bir kere. Eğer seni görmüyorsa ya çok aptaldır ya da gözleri bozuktur.
"Sen gerçekleri söylemeyen ama gerçek seven gerçek bir dostsun" dedi ve sarıldı bana. En kötü günümüz böyle olsun derken saatin on ikiye geldiğini farkettim. Doğum günün kutlu olsun ponçikim,hep mutlu ol.
"Sen yanımda ol,mutluluk olmasa ne farkeder ki?" dedi.
Dedikodu yaparken saatin geç olduğunu farkedememiştik. Benan bize geldiğinde benim yatağımda yatardı,bende yerde. Yıllar önce yerde yatmak için benimle defalarca laf dalaşına girmişti. Baktı ki bu savaşta kaybedecek, bundan vazgeçmişti. Uyumaya çalışırken odak noktam zihnimdeki Hakan kutusuna doğru yol alıyordu. Sürekli onu düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum. Benan uyumuştu bile. Penceremin önüne geçip uzun uzun düşündüm. Bir yerde hata mı ettim acaba,bu düşünce içimi yavaş yavaş kemiriyordu. Bu yüzden içim yavaş yavaş ölüme sürükleniyordu,benden habersiz.