Taktığım atkıyı burnumu örtecek şekilde düzelttim ve yavaşça durağa yürümeye devam ettim.Hala söyleyip söylememe konusunda kararsızdım.Dün aniden gelen cesaret ile neredeyse söyleyecekken otobüs gelmişti.O otobüse dört aydır kin besliyordum ama dün beni bir hatadan kurtarmıştı.Dün düşünmek için koca bir günüm vardı.Yine de kararsız kalmıştım.
Burnumu çektim.Hava fazla soğuktu ve nefes alamıyordum.Durağa yaklaştığımı gördüğümde yutkundum.Kaçınılmaza yaklaşıyordum.Önümde iki seçenek vardı ve ben hangisini seçeceğime daha karar verememiştim.
Direğe yaslanmış bir şekilde duruyordu.Kafasına kapşonunu geçirmiş ve kulaklıklarını takmıştı.Burnu soğuktan kıpkırmızı olmuştu ve aşırı sevimli gözüküyordu.Beni fark ettiğinde bana o güzel gülümsemesini bahşetmişti.Bu sefer elinde paket görememiştim.İster istemez neden olmadığını merak etmiştim.Büyük ihtimalle uğrayacak zamanı olmamıştır diye geçirdim içimden.
Bir şey hatırlamış gibi aniden kulaklıkları kulağından çıkardı ve kocaman gözlerle bana doğru döndü.
"Hey, dün bana bir şey söyleyecektin."dediğinde nefesim kesilmişti.Bunu söylemesini beklemiyordum.
"Ş-şey...Önemli bir şey değil."dememe rağmen söylemem için ısrar etmişti.Israr edilmesini sevmezdim.Israr eden o olsa bile bu hoşuma gitmemişti.Sabrımın taştığını hissedebiliyordum.
"Senden hoşlanıyorum!"diye bağırdım aniden.Onun da benim de gözlerimiz kocaman oldu.O bana şaşkınlıkla bakıyordu.Gözlerim dolmuştu.Ne tepki vereceğini bekliyordum.Bir şey söylemesini ya da bana bağırıp çağırmasını...
Ama o sadece gelen otobüsüne gitti.Veda etmeden.Tek kelime etmeden.Belki de beni en çok yaralayan da hiçbir şey söylemeden gidişi idi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
goodbye °hyungwonho
Short StoryEl ele tutuştuğumuz an korkacağımız ve sorumluluk almamız gereken bir sürü şey olacak. Bu ağırlığı taşıyabilecek kadar güçlü müyüz? |17|