Duyduklarının şokuyla ne yapacağını bilemeyen Handan önce içeriye girip hesap sormak istedi. Fakat konuşacak gücü kendinde bulamadığı için sendeleyerek odasına çıktı. Öyle bir acıyla kavruluyordu ki, daha önce böylesi yandığını hiç hissetmemişti. Kırılan gururu karşılığında her şeyi yakıp yıkmak, avaz avaz bağırmak istese de sessiz kalıp duyduklarının bedelini ödetmeliydi. Ve işte o an öfkesinin kendisini ele geçirmesine izin verdi.
Hiç aşağıya inmeden, Meryem hanımın yemek çağrısını umursamadan gece yarısına kadar bekledi. Dağ evine gelirken yanında getirdiği siyah geceliği iç çamaşırları olmadan giydi. Üzerine sabahlığını geçirdikten sonra hafif makyaj yaptı, parfümünü sıktı. Sırada son bir şey kalmıştı. Yavuz Selimden yaptıklarının intikamını almak.
Saat 01:00 olduğunda beklediği vakit gelmişti. Ses çıkartmamak için yalın ayak aşağı kata inip Talha'nın odasının önünde durdu. Öğleden sonraya kadar içi kıpır kıpır olan kız gitmiş yerine ruhsuz bir kadın gelmişti sanki. Kapının altından süzülen ışığı fark ederek çalmadan içeriye girdiğinde genç adam pijamalarıyla bilgisayarının başındaydı.
Handan'ı üzerindeki sabahlıkla o saatte karşısında bulmayı beklemediği için telaşlandı. "Bir şey mi oldu?"
Genç kız ifadesizce karşısındaki adama yaklaşıp kollarını onun beline dolayarak başını göğsüne yasladı. "Çok korkuyorum!"
Ummadığı hareket karşısında irkilen genç adam ne tepki vereceğini şaşırdı. Kendisi de kollarını ona dolamak, sıkıca sarılmak istese de yapamadı, yapamazdı. Ona dokunmak yasaktı çünkü. Ama Handan ona bu kadar yakınken ve sınırlarını zorlarken karşı koymak neredeyse imkansızdı.
Karşısındaki adamın öylece robot gibi durmasıyla Handan kollarını indirip başı önünde geri çekildiğinde Talha onun yanaklarından süzülen yaşları fark etti. Hemen iki avucunu genç kızın yanaklarına yerleştirirerek yüzüne bakmasını sağladı. "Neler oluyor Handan? Bu halin ne? Neden korkuyorsun?"
Handan ellerini yüzünü avuçlayan ellerin bileklerini tuttu ve yüzünü genç adamın avuç içine sürttü. "Yarın Yavuz Selim geliyor"
Talha cevap vermek yerine sadece dişlerini sıkarak gözlerini kapattı. Konuşacak, anlatacak o kadar çok şey vardı ki, ama konuşamazdı. En azından şimdilik susmalıydı. Tekrar gözlerini açtığında kendini kırmızı gözlerle izleyen Handan'ın cevap beklediğini biliyordu ama sustu.
Onun bu tepkisi, sessiz tavrına karşılık Handan'ın sabrı iyice tükenmişti. "Talha.... Talha, ben... seni istiyorum."
Genç adam bir adım gerileyerek öfkeyle "Ama bu yanlış...." derken Handan onu susturmak için hızla dudaklarına yapıştı. Biri ne olduğunu anlamaya çalışırken, diğeri ne istediğini gayet iyi biliyordu.
Handan'ın dudaklarının genç adamın bedeninde yarattığı etki o kadar derindi ki, Talha mantığı ve duyguları arasında zorlu bir sınavdan geçiyordu. Ona bütün benliğiyle karşılık vermek istese de her şeyi anlatmadan karşılık veremezdi. Geri çekilerek "Handan sana anlatmam gereken şeyler var." dedi. Ama Handan işaret parmağını onun dudaklarına bastırarak bir kez daha susturdu.
"Lütfen konuşma. Bu gece anlatacağın hiçbir şeyin önemi yok." dedi ve söyleyeceği şeyden utanarak gözlerini kapattı. "Bu gece bana sahip olmanı, bana dokunmanı istiyorum."
Dudaklarından dökülen sözcüklerle birlikte elleri sabahlığının önünde bağladığı kuşağa giden Handan, kuşağı çözüp omuzlarını geriye atarak sabahlığın üzerinden düşmesini sağladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli MAVİ (Raflarda)
Ficción GeneralTeninin kokusunu hissedecek kadar yakınında olsada, uzanıp dokunamazsın korkarsın yanmaktan. O ateşten kor gibi bakar gözlerine, kalbin bağlanır,dilin susar da, "Seni seviyorum" diyemezsin.