6. Bölüm ÖZGÜRLÜK

106K 5.3K 187
                                    

Yavuz Selim gittiği için sevinç çığlıkları atması gerekirken, o kafasında oluşan sorular yüzünden odadan çıkan Meryem Hanımın arkasından baka kalmıştı. Yavuz Selim gitmişti, üstelik ona dokunmadan. Peki ama hangi ara yatağa taşınmıştı ve bunu nasıl olurda hatırlamazdı. Her zaman uykusunun hafifliğinden yakınan Handan için bu bir ilkti. Şöminenin önünde duran boş içki şişelerine bakarken genç adamın "Ben sarhoş olmam." Dediğini hatırlayarak gülümsedi. Fakat yüzündeki tebessüm birkaç saniye sonra yarım kaldı. Çünkü Yavuz Selim'in istediğini almak için eninde sonunda döneceğini adı gibi biliyordu. En azından 10 gün kafasının rahat olacağını hatırlayarak yataktan çıkıp pencereye gitti. Sürgülü camı açarken dışarıdan gelen havayı soluyarak kısa sürecek özgürlüğünün kısacık bir an keyfini çıkarttı.

Akşamdan kalan kıyafetlerini üzerinden çıkartıp eşofmanlarını giyen genç kız mırıldandığı şarkıyla mutfağa girdiğinde Meryem Hanım kahvaltılıkları hazırlıyordu. İlk kez onu bu kadar mutlu gören yaşlı kadın "Sizi mutlu görmek ne güzel Gelin Hanım." Dediğinde Handan ciddileşerek kaşlarını çattı. "Anlaştığımızı sanıyordum."

Meryem Hanım Handan'a verdiği sözü hatırlarken mahcup oldu. "Özür dilerim Handan Hanım, bir an dalgınlığıma geldi."

Handan yaşlı kadına sokularak tekrar tebessüm etti. "Madem bana 'Gelin Hanım' dedin, bunun bir cezası olmalı. Sana ceza Meryem Hanım, bundan sonra bana 'Handan' diye hitap edeceksin."

Yaşlı kadın tam itiraza başlamışken salondan gelen telefon sesi duyulduğunda Handan "Meryem abla ben bakarım." Diyerek mutfak kapısına doğru yürüdü. Meryem Hanım genç kızın ona abla diye hitap etmesiyle mutlu oldu.

Telefona cevap vermeden önce duraksayan Handan arayan kişinin Yavuz Selim olabileceğini düşünerek bir an duraksadı. Nasıl olmuştu da bu ihtimali düşünememişti. Ama "Ben telefona bakarım." Demişti bir kere.

Çekinerek telefona baktığı an duyduğu sesle gözleri dolsa da yaşadığı mutsuzluğu sesine katmamak için özen gösterdi. "Babacığım!"

"Kızım iyi misin?"

Babasına, aslında hiç de iyi olmadığını, yaşadığı mutsuzluğu anlatmak istese de yapamadı. Belki de anlatarak her şeyi yeniden yaşıyormuş gibi olmak yerine her şey yolundaymış gibi davranmak kolayına geldi. "Ben iyiyim baba, merak edilecek bir şey yok."

Kızının kullandığı her sözcükle, onun ses tonundan anlamıştı Muharrem bey, yolunda gitmeyen bir şeyler vardı. Kalbi verdiği kararı sorgulasa da, o da kızı gibi içinden geçenleri kelimelere dökemedi. "Yavuz Selim Amerikadayken orada yalnız kalmanı istemiyorum. Seni alması için hemen şoförü gönderiyorum."

Kocasıyla yaptığı anlaşma yüzünden Handan bunu kabul etmedi. "Ben burada iyiyim babacığım. Biraz kendimi dinlemeye ihtiyacım var. Yine de beni düşündüğün için teşekkür ederim. Hem ayrıca evin çalışanları var, sıkılmıyorum."

Ama onun sözleri Muharrem Bey'e inandırıcı gelmedi. Çünkü o, kızının canlı, kalabalık ortamları sevdiğini bilirdi. Şehir hayatına alışık Handan için bulunduğu dağ başı hiç de kafa dinlenecek bir yer değildi. O sıkıntılarını dans edip eğlenerek atabilirdi ancak. Genç kızı ikna edebilmek için biraz daha dil dökse de Handanın cevabı hep olumsuz oldu. "Ben burada iyiyim babacığım, ısrar etme artık."

"Tam da evlendiğiniz gün nereden çıktı bu iş sorunları anlamadım kızım. Yurt dışı bağlantılarını Yavuz Selim kurduğu için Kemal babanla birlikte onun gitmesini daha doğru bulduk. Keşke kocanla sende gitseydin güzel kızım. Yavuz Selim bana çok ısrar ettiğini, fakat senin gitmemekte direttiğini söyleyince seni merak ettim."

Babasının verdiği kararlar yetmezmiş gibi birde üzerine Yavuz Selimden "Kocan" diye bahsetmesiyle Handan'ın telefonu kapatma vakti de gelmişti. "Daha önce söylediğim gibi tekrar ediyorum baba. Ben iyiyim ve burada çok huzurluyum, beni merak etme"

Genç kız babasıyla görüşme yaparken salona giren Talha odunları şömineye yerleştirip mutfağa yöneldiğinde Handan da telefonu kapatmıştı. Talha'nın ardından kahvaltı için mutfağa giden genç kız kapıya yaklaşırken Meryem hanım ve genç adamın konuştuklarını duydu. "Şansım varsa oltaya birkaç tane balık takılır." Diyen Talha'nın söyledikleriyle Handan'ın aklına babası geldi. Çocukken ayda bir mutlaka balık avlamaya giderlerdi. Geçmiş günlerin heyecanıyla "Bende gelebilir miyim?" diye sorduğunda genç adam düşünmeden cevap verdi. "Hayır!"

Ardından da Meryem Hanım konuştu. "Handan Hanım, Yavuz Selim Bey evden çıkmamanızı tembihlemişti. Ben bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum."

Meryem hanım yine yapacağını yapmış Handan'ın damarına basmıştı. "Ben onun karısıyım, esiri değil. Ve canım nereye isterse oraya giderim. İsterseniz bir de zincire vurun Meryem hanım!"

"Yanlış anladın Handan kızım. Ben sadece emir kuluyum."

Meryem hanımın kendisine kızım diye hitap etmesiyle Handan geri adım attı. "İki gündür dört duvar arasında sıkıldım, bari siz anlayın beni."

Talha sessizce iki kadını dinlerken Meryem hanım yeğenine baktı. "Fazla gecikmeyin. Yavuz Selim bey ararsa uyuduğunuzu söylerim. Ama yineliyorum, bu iyi bir fikir değil."

Genç kız küçük bir çocuk gibi yerinde zıplayarak yaşlı kadına sarıldı. "Çok teşekkür ederim."

Handan kahvaltısını yapıp Talha ile birlikte evden çıktığında onların arkasından bakan Meryem hanım genç kız için üzüntü duydu. "Ah benim güzel kızım, bu yaşadıklarını hak etmiyorsun."

Sessizce önünde yürüyen adamı takip eden Handan 10 dakika sonra "Yoruldum!" Diyerek yakınındaki bir kayanın üzerine oturduğunda genç adamda durdu. "En az 20 dakika kadar daha yürümemiz gerekiyor. Eğer zorlanacaksanız eve dönmenize yardımcı olabilirim."

Talhanın her zamanki ciddiyetiyle söylediği sözler Handanın tekrar ayağa kalkıp yola düşmesine neden oldu. "Yoruldum dedim Talha, vazgeçtim demedim."

Genç adamın dediği gibi sessizce 20 dakika daha yol aldılar. Handan yolun ne zaman biteceğini sormaya niyet ettiği an uzaktan gelen su sesiyle avlanacakları yere yaklaştıklarını anladı. Ve bir 5 dakika sonra gördüğü manzarayla istemeden küçük bir çığlık attı. "Burada şelale olduğunu bilmiyordum!"

Genç kızın mutluluğu hafiften de olsa gülümsetmişti genç adamı. Ama fark edilmemek için tekrar ciddiyete büründü.

Talha oltayı hazırlarken berrak suyun içinde yüzen balıkları izleyen Handan "Onların yerinde olmak isterdim." Dedi.

Yola çıktıklarından beri genç kıza varlığını yok sayıyormuş gibi davranan genç adam daha fazla dayanamadı. "Neden?"

Talha'nın soğuk yüz ifadesine karşılık Handan yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Ancak kendisine yöneltilen soruyla yüzündeki tebessüm anında kayboldu. "Çünkü onlar özgür! Ve ben onların yerinde olmak için neler vermezdim."

Handan'ın söyledikleri yüzünden onun için üzülen Talha başka bir şey söylemek istemedi. Oltasını suya atarken "Bakalım bugün şans bizden yana mı?" dedi.

Birkaç dakika sonra oltanın ucuna takılan balıkla genç adam sevinirken bu sefer üzülme sırası handana gelmişti. Talha'nın yakaladığı balığı oltasından çıkartıp küçük kovaya koymasının ardından Handan sessizce onun arkasına gidip kovanın içinde kıpırdayan balığı aldığı gibi tekrar suya bıraktığında genç adam tepki gösterdi. "Bunu neden yaptın?"

"Çünkü o daha çok küçüktü!"

Talha dişlerini sıkarak oltayı tekrar nehre atarken Handan dikkatini çeken şeyle genç adamın yüzüne odaklandı. İlk kez o an Talhanın yüzü ona tanıdık geldi. "Biz seninle daha önce tanıştık mı? Sanki bir yerlerde karşılaşmışız gibi."

Talha Handan'ın sorduğu soruyu beklemediği için şaşırdı. "Sizinle aynı üniversiteden mezunuz Gelin Hanım. Birkaç kez karşılaşmıştık, ama tanışmadık."

              💙❤💜💛💚

Ve bölüm sonu. Oy verip yorum yapan herkese çok teşekkür ederim.

Deli MAVİ  (Raflarda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin