En son annesinin cenazesinde gördüğü Kemal Bey ve eşini zorlukla hatırlayan Handan, gönülsüzce misafirlere kahvelerini ikram ettikten sonra salonun köşesindeki tek kişilik koltuğa yerleşti.
Babasının Kemal Bey'e, "Aslında biz Yavuz Selim'i de bekliyorduk." Demesi üzerine, söze damat adayının annesi girdi. " Şuan işlerinin en yoğun olduğu sezon olduğu için kendisi gelemedi. Malumunuz, gelecek ay düğün olacak. Öncesinde işleri yoluna koyup balayına rahat kafayla çıkmak istiyor."
Düğün ve balayı kelimelerini aynı cümlenin içinde duymak Handanın rengini attırsa da durumu anlayan babasının sert bakışları yüzünden sessiz kalmak zorunda kaldı.
Adetin yerini bulması için formaliteden yapılan kız isteme merasiminden sonra Muharrem bey "Verdim gitti." Demiş, hatta düğün tarihi bile kararlaştırılmıştı. Yavuz Selimin annesi, Handan'ın sessizliğine daha fazla dayanamadı. "Senin söylemek istediğin bir şey var mı kızım?"
Genç kız "Sizden de oğlunuzdan da nefret ediyorum!" diye bağırmak istese de yapamazdı. Çünkü babası ne kadar modern, ileri görüşlü bir adam olsa da verdiği sözden cayacak bir adam değildi. Hoş, babası gibi bir adamın böyle bir kararı nasıl verdiğine yıllardır bir anlam verememişti. Onun için Muharrem Bey'in sözü kanundu, değiştirilemezdi.
"Ben düğün istemiyorum efendim. Uygun görürseniz sadece nikah olursa daha mutlu olurum."
Handan'ın isteğiyle birbirlerine bakan Kemal bey ve eşi, genç kızın da bu evliliğe razı olduğunu sansalar da gerçeği bilmiyorlardı. Tam da burada devreye Handan'ın üvey annesi Zübeyde girdi. "Bizim kızımız oldum olası gösterişten pek hoşlanmaz. O nedenle sade bir nikah istiyor."
Zübeyde'nin sözleriyle rahatlayan Kemal Bey ve eşi, Handan'ın isteği üzerine evde yapılacak sade bir nikahın kendileri içinde uygun olduğunu söyleyerek evden ayrıldılar.
1 AY SONRA
Saç ve makyajı bittikten sonra gelinliğini giyen Handan, kendini bir yabancıya bakar gibi aynada izlerken gözleri doldu. Hayatında ilk kez göreceği bir adamla evleniyor, ve o tanımadığı adamla aynı evi aynı yatağı paylaşacak olmanın üzüntüsüyle kendi kendini tüketiyordu. Ama ona daha ağır gelen başka bir şey vardı. O da, babasının bu yaşayacaklarına izin vermesiydi. Bir babanın kızına bunları yaşatmaya hakkı var mıydı? Babası onu hiç mi sevmiyordu? Aklına annesinden kalan, şuan banka hesabında olan para gelince kendi kendine konuşmaya başladı. "Belki de kaçmak için zamanım vardır. Bu parayla başka bir yerde başka bir hayat kurabilirim"
O, kafasında gerçekleştiremeyeceği planları kurarken kapısı çaldı, odaya babası girdi. Beyazlar içindeki kızını süzen Muharrem Bey'in aklına unutamadığı eski eşi gelirken boğazına adeta bir yumru oturdu. Çünkü Handan bu haliyle tıpkı annesi Asiye'ye benziyordu. Gözlerine hücum eden yaşlara direnen adam Handan'a yaklaştı. "Nikah memuru ve Yavuz Selim geldi. Hazır mısın kızım?"
Genç kızın gözlerindeki üzüntüyü ve kırgınlığı görmemek mümkün değildi. Onun hissettiklerini az çok tahmin eden Muharrem bey geçmişte verdiği söz için pişman olsa da vazgeçmeyi gururuna yediremezdi. Ellerini Handan'ın yanaklarına yerleştirerek gözlerinin içine baktı. "Bana kızgın, hatta kırgın olduğunu biliyorum kızım. Ama verdiğim sözden geri dönemem beni affet. Artık nedenleri niçinleri bir kenara bırakıp Yavuz Selimle mutlu olmaya çalış. O ve ailesi gerçekten çok düzgün insanlar ve ben senin çok mutlu olacağına neredeyse eminim."
Handan'ın gözlerinden süzülen iki damla yaş üzerindeki gelinliğe akarken Muharrem bey daha fazla dayanamayarak kızına sıkıca sarıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli MAVİ (Raflarda)
Tiểu Thuyết ChungTeninin kokusunu hissedecek kadar yakınında olsada, uzanıp dokunamazsın korkarsın yanmaktan. O ateşten kor gibi bakar gözlerine, kalbin bağlanır,dilin susar da, "Seni seviyorum" diyemezsin.