Final (Part 2)

1K 156 92
                                    

Sanki kalbi kırılınca ağırlaşmış gibi vücuduna ağırlık yaparken gözünü ona ihanet eden Luke'tan ayırıp hala yanan evini izlemeye başladı.

Şu kısa hayatı, yapılacak listesinden ihanete uğramanın üstüne çizik atmadan bitmemişti.

Her şeyi boş verip yine yerinden kalktı. Omzundaki uyuşukluk koluna yayılmıştı. İşlevsiz bir şekilde sallanan kolunu tutarak evine doğru ilerledi. Hemen yanındaki evde birileri olduğuna emindi. Komşu evin kapısına gidip zili çaldı. "Yardım edin, lütfen evi söndürmeme yardım edin!" Zili çalmayı bırakıp kapıyı yumruklamaya başladı ama kimse kapıyı açmamıştı. Yanan evden düşen tahta yığınıyla dikkatini oraya çevirdi. Elinden hiçbir şey gelmiyordu.

Ne zamandan beri bu kadar zayıf bir insandı?

İhanete uğradığından beri mi, yoksa 744'ün onu bulmasından beri mi?

Hayır, o laboratuvara adımını attığı andan itibaren zayıf bir insan olarak devam etmişti hayatına.

Yere oturup sırtını komşu evin duvarına yasladığında 744'ün yanına geldiğini gördü. Onun karşısında ağlamak fazla küçük düşürücüydü ama engelleyemiyordu. Ayrıca kolundaki uyuşukluk can acıtıcı hale gelmişti. Ally'nin aksine bu durumdan memnun olan 744, Ally'nin karşısına geçip bağdaş kurdu. "O çok sevdiğin doktor,  Andrew Carter. Bütün işleri sana farklı bir yolu işaret etmesiyle karıştırdı. Göründüğünden daha zekiydi ama laboratuvarı kandırmaya kalkışacak kadar da aptal. Sana şehire giden yolu değil de deneklerden gizli bir şekilde inşa edilmiş eğitim alanının yolunu göstermeliydi. Öyle yaptığını iddia edip kendini kurtardığını sandı, bir de seni." Arkasındaki korkuluğa yaslanıp yanan eve dikti gözlerini. "Öyle yapmasaydı bunları yaşamayacaktın."

"Doktor benim iyiliğimi düşünerek yaptı, saçma sözlerinle Doktor'a kin besleyecek değilim!" diye bağırabildiği kadar bağırdıktan sonra öksürmeye başlamıştı. Ağzına gelen metalik tatla yüzünü buruşturup öksürürken ağzını kapattığı eline baktı. Neden öksürürken kan kustuğuna anlam vermeye çalışıyordu.

744, histerik bir şekilde güldü. "Ölümün de o lanet adam gibi oluyor işte." Ally'nin anlamadığını fark edince devam etti. "Senin yanındayken Carter'ı vuran kişi bendim, kurşun zehirliydi. Aynı kurşunla vuruldun. Sadece ilacı yeni enjekte ettiğin için zehir sende daha yavaş yayılıyor."

Son dakikaları olduğunu vücuduna yayılan uyuşukluktan anlamalıydı.

"Doktor öldü mü?" dedi sorunun cevabını bildiği halde yanlış anladığını umut ederek.

"Senin yanından ayrıldıktan birkaç dakika sonra."

Doktor'un yanına gidiyordu zaten, buna üzülmeye zaman ayırmalı mıydı?

"Onlara ne yapacaksın?" diye sordu endişeyle, 542'nin başında dikildiği arkadaşlarını işaret ederek.

744, yamuk bir gülüş sergiledi. "Merak etme, mezarın da olacak ziyaretçin de."

Tam da düşündüğü gibi küllerine diğerlerini katmadan gidiyordu işte.

Ona güvenmek istedi ve içten bir şekilde gülümsedi. Bakışları yere oturmuş enjektörle bakışan Luke'a kaydığında gülümsemesi istemeden de olsa solmuştu. "Peki, Luke?"

Luke'a kısa bir bakış atıp Ally'yi cevapladı. "Bağımlılık için tedavi buldular. Belli bir bağımlılık dönemim oldu ama ilerlemediği için artık bağımlı değilim. Ama 785 ileri seviyede bağımlı, tedavi işe yaramıyor. Laboratuvar ondan ümidini kesti ve serbest bıraktı fakat bağımlı olduğu için laboratuvardan ayrılamıyor. Bu yüzden biz de onun bağımlılığını kullandık." derken umursamadığı belli ederek omuz silkti.

Bu sırada Luke, ondan bahsedildiğini anlayıp yanlarına gelmişti bile. Ally'nin yüzüne bakamadığı için elleriyle oynuyordu. Derin bir nefes alıp konuşmaya başladı. "Mecburdum Ally, beni affetmeni beklemiyorum. Neden affedesin ki zaten?" Kendi kendine güldü. "İhanet ettim, yalan söyledim." Biraz duraksayıp devam etti. "Ama duygularım gerçekti, hepinize karşı gerçekti." Bakışlarını Ally'ye döndürdüğünden gülümseyen bir Ally beklemiyordu.

Belki onu affetmeyecekti fakat yüzüne bakmayacak da değildi.

"Benim için yaşa o zaman." dedi Ally zorlanarak. Gülümsemesini eksik etmiyordu. "Diğerlerine iyi bak." Dili bile uyuşmuştu artık.

Sıra beyninde miydi?

"Hadi gidelim, 785." diyerek ayaklandı, 744. Arkasını dönmüş gidecekken tekrar Ally'ye döndü. "Ah, az kalsın unutuyordum. Carter'ın sırrını merak ediyormuşsun. Ölmeden önce söylememi istedi." Ally, onaylamak için kafasını salladı ya da salladığını düşündü. Her hareketi daha fazla acı çekmesine neden olmaktan başka bir şeye yaramıyordu. "Yasadışı işlere bulaştı. Klonlama... Zor bir şey ama Carter başardı. Bu başarıyı laboratuvar öğrendi. Devlete teslim etmemek ve klonlama için daha uygun bir ortam şartıyla Carter'ı himayesi altına aldı. Neyse ki bir işe yaradı da şu an o klonlar sayesinde polis gibi engeller karşımıza çıkmıyor, komşu evdekiler de öyle." dedikten sonra gülümsedi. "Arkadaşların için endişelenme. Sözümde dururum ben. Bak," derken kollarını iki yana açmıştı. "Planımda boğulacağını söylemiştim, öyle de oldu. "

744, göz kırpıp ilerlemeye başladığında Ally, 744'ün göz kırptığını zar zor idrak edebilmişti. Etrafı iyice bulanık görmeye, sesleri boğuk duymaya başlamıştı. Artık son dakika değil son saniyelerini sayıyordu. Sonunda O da ölümü tadacaktı işte. O da göçecekti bu dünyadan. Altı seneyi yedi yapamamıştı belki ama diğerlerinin onun yerine tamamlaması için dua etti. O, yanlarında olmasa da sonsuza kadar mutlu olmalarını diledi Tanrı'dan.

"Tanrım..." dedi. "Ben bir kurbanım, onları korumak için." Sesi çıkmasa da Tanrı'nın onu duyduğunu biliyordu.

Gülümsedi yine. Öyle ölmek istedi. Gülerek ölmek istedi. Gülmek, o an acısını gizleyebileceği tek dayanağıydı.

Bulanık görüşü kararmaya başladığında teşekkür etti herkese, 744'ün babası olan doktora bile. İyi ya da kötü bir şekilde hayatını süslemişti hepsi. Acı verdiler ya da mutluluk, hiçbirinden şikayetçi değildi. Pişman değildi yaptıklarından, yapmayı planladıklarından.

Göz kapakları kapanırken son bir kez daha gülümsediğini teyit etti.

Bir kez daha gülümsedi bu dünyada, son bir kez daha.

****

Veee... Bitti!

09.02.2017

587Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin