13 - "Çığlık"

265 35 98
                                    

Çok uzun bir bölüm ile bir önceki kısa bölümü telafi edeceğim. Lakin bölümü okumaya başlamadan önce Arden'e seçtiğim oyuncuyu değiştirdiğimi belirteyim. Arden ve Gece'nin benzer olması gerekiyordu ve daha fazla benzeyen biri ile Arden karakteri değişti. Aynı zaman da Zeynep için düşündüğüm ismi de ekledim.

Yorumlarda özellikle takıldığınız kısımları ve aklınıza takılan soruları belirtirseniz bana çok yardımcı olursunuz. İyi okumalar... :)

...

Küçük bir kız çocuğuyken, bana kırmızı bir çift ayakkabı aldıklarında ruhuma ve bedenime dokunan kırmızının dağılacağını hiç düşünmemiştim. Ben büyüdükçe, kırmızı ayaklarımdan başlayarak önce tüm bedenime yayıldı. Daha fazla dağılacak alan kalmadığında ise ruhuma işlemeye başladı. Aldığım her nefes, ilmek ilmek ruhumu kırmızıya buladı. Görmedim. Baktım ama göremedim. Gözümün önünde kırmızıya karşı kaybettiğim hayatımı, göremedim. Rüyalarıma kadar beni ele geçirdi, ben yine göremedim. Nefesime işledi, parmaklarıma dokundu. Kırmızı bana özgürlüğü getirecek zannettim ama bana tutsaklığı getiren kırmızı oldu. Kırmızı, bir hayat boyunca tadabileceğiniz her duyguyu içinde barındırır. Ben bunu gördüğümde ayakucumda iki tane ceset vardı.

Uyku ve uyanıklık arasında bir yerde gezinirken Zeynep'in hafif bir sesle "Gece," diye seslenmesiyle, bir anda sıçrayarak doğruldum. Benim bu ani tepkimden korkup yataktan kalktığında "Sakin ol," diye mırıldandı. "Ben Zeynep'im." O korkuyla kendini açıklarken, bedenimin içinde kalbim çırpınıyordu. Ellerimle terleyen yüzümü sildim. Yatağa eğilirken "Sen iyi misin?" diye sordu. Birkaç saniye sadece yüzüne baktım. Ne olduğunu ben bile kestiremiyordum.

Kendimi her gün biraz daha bir kafeste hissederken "İyiyim," diyerek bir yalan söyledim.

Dikkatli gözlerini üzerimde gezdirdi. "Dün gece burada öylece uyuyakalmışsın," dedi. "Ben de uyandırmak istemedim. Malum uyuduğun anlar çok az." Her zamanki gibi kendi duygularını bir sandığın içine bırakıp tekrar eski haline dönmüştü. Korkusunu, acısını ve şaşkınlığını yine sert cümlelerinin ardına gizlemeyi başardığını düşünüyordu.

Dağılan saçlarımı geriye doğru atıp, üzerimdeki örtüyü yere fırlattım. Karşımda dün gece bu evde tek başına neler yaşayabileceğini düşündüğüm Zeynep ve sinirlerim arasında muazzam bir uyum söz konusuydu. Boğazımdan gelen hırıltılı bir sesle "Uyuduğum söylenemez," dedim. "Biri tarafından her an öldürülecek sevimli bir katil gibi uyuyordum," dedikten sonra gülümseyerek ayaklarımı yataktan sarkıttım.

Biraz benden uzaklaşmak için geriye doğru birkaç adım attı. Kollarını göğsünde birleştirdi. "Anlamadım," diye mırıldanırken, gözlerinin üzerimde olmasından rahatsız oldum.

Çıplak ayaklarımı zeminde sürüyerek banyoya girerken "Anlatayım," dedim. Lavabonun önündeki kutudan lastik bir toka alıp sarı uzun saçlarımı tepemde topladım. "Ben bir katilim ve aynı zamanda beni öldürmek isteyen birileri var."

Kendisini bile ikna edemeyeceği bir sesle "Bundan emin değiliz," derken bedenini banyonun kapısına yasladı.

Musluğu açıp, avuçlarıma suyu doldurdum ve bir anda tüm yüzüme hızla çarptım. "Aslında biliyor musun, beni öldürmeleri en iyi seçenek olur," dedikten sonra avuç içlerimi tekrar su ile doldurup, suyu yüzüme çarptım. Bu hareketi birkaç kez daha tekrarladım. Bunu yapmamın sebebi sadece uyanmak değil aynı zamanda sinirimi ve gerginliğimi de dağıtmaya çalışmaktandı.

Homurtuyla karışık bir sesle "Yine saçmalıyorsun," dediğinde yanı başında duran kırmızı havluyu yüzümü buruşturarak aldım. "Beni öldürmelerinden değil de öldürmemelerinden korkuyorum. Bunun nesi saçma?" Havlu ile yüzümü hızla kuruladıktan sonra havluyu kirli sepetine fırlattım. Zeynep'in yanından geçerken "Gencay'dan mı bahsediyoruz?" diye sordu.

Gece'nin TutsaklığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin