Ben daha cevap veremeden, Cansu konuşmaya başladı.
" Ben kimsenin beni yönlendirmesine izin vermedim. Çünkü şu hayatta en nefret ettiğim bir şey varsa o da birinin beni yönlendirmesiyken, nasıl bir çelişkiyse artık hayatın ta kendisi beni yönlendiriyor. Ama biliyorum bu söylediklerim sana saçma ve bir o kadar da anlamsız gelecek. Çünkü hiç bir zaman sen, beni anlamadın. Anlamaya dahi çalışmadın. Sana göre sadece sen zor bir hayat geçiriyorsun! değil mi? Sadece sen zor bir çocukluk geçirdin. Tabi sen nereden bileceksin ki her üzüldüğüm de her kırıldığım da üzüntümü içime attığı mı?
Annemlerin yaptıkları hatadan , hayatımı mahveden kazadan beni sorumlu tuttuklarını. Bu yüzden de evin uğursuz, baş belasını yani beni evden kovdukları için, senin yanına geldiğimi nereden bileceksin. Değil mi ama? "" Cansu bunlardan benim hiç haberim yoktu. Sen söylememiştin ki hiç. "
Cansu bu güne kadar onda görmediğim,ruhsuzca bana baktı.
" Bilmemen gayret normal bence.
Zira ben her üzüldüğüm de her ağladığım da göz yaşlarımı hep içime akıtan kişilerdenim"Ama bir şey sorucam o gün sahilde annen aradığında hiç kovulmuşa benzemiyordun.''
''Çünkü nedeni basit - artık senin gibi bir kızım yok cümlesini ben -tamam anne merak etme diye çevirdiğim için sana öyle gelmiş olabilir Eslem bana ister inan ister inanma ama emin ol sadece mutsuz bir çocukluk geçiren sadece sen değilsin''
Cansu'yu ilk defa ağlarken görüyordum. Bu da bir kez daha kendimden nefret etmemi sağlıyordu.
" Eslem biliyor musun aslında biz seninle çok benziyoruz. Tek farkla ben belli etmiyorum. Sen belli ediyorsun. O yüzden seni yalnız bırakmıyorum daha doğrusu bırakamıyorum. Her kötü olduğun da yanında olmaya çalışıyorum. Zira benim üzüldüğüm de hiç bir kimse yanımda olmadı. Sen de benim yaşadığım o lanet duyguyu yaşama diye senin yanındayım. "
"Bencil!" Bu kelime tam bana göre. Evet ben tam bir bencil biriyim.
Başkalarının da üzülebileceğini , hele de Cansu'nun böyle bir şey yaşayabileceğini hiç düşünmemiştim." Cansu bak böyle yolun ortasın da dikilmeyelim. Bir cafeye gidip, oturup konuşalım olur mu? "
Cansu başını " tamam" dercesine salladı.
Cansu'yla yolda giderken bir grup arkadaş , tadilattan yeni çıktığı belli olan, kulübün önün de ayakta dikiliyorlardı. Biraz daha, kulübün olduğu yere doğru yaklaşınca ilgimi içlerinde bulunan kahverengi gözlü çocuk çekti. Evet bu oydu. O gün beni o sokakta kurtaran kurtarıcımdı.
Cansu baktığım yere bakarak " Eslem bu gün konuşmayı erteleyelim. Benim sadece konuşmaktansa, daha iyi bir fikrim var. Neden gidip bir kulüpte dans etmiyoruz? Hem kafamız dağılır, hem de sana ve bana iyi gelir. "
''Cansu bu da nereden çıktı şimdi. Hem biliyorsun ki ben güzel dans edemiyorum , belki başka bir zaman gideriz.''
Fakat, Cansu ilk defa beni dinlemeden tek başına , az önce baktığı PARADİSO isimli kulübe doğru yürümeye başladı. Elbet arkasından gitmediğimi anlayınca geri dönecektir. Bu yüzden de bulunduğum yerden hiç hareket etmeden, Cansu'nun pes edip geri dönmesini bekledim.
Cansu'nun içeri girdiğini görünce ilk defa pes eden taraf olup , hızlı adımlarla Cansu'nun arkasına bile bakmadan girdiği kulübe doğru yürümeye başladım. Ta ki tanıdık bir sesi duyana kadar.
'' Eslem? ''
'' senin ne işin var burada ? ''
Kafamı , kulübün önünde duran gruba çevirdim. Allah'ım şu an en nefret ettiğim anı yaşıyorum. Çünkü grupta ki bütün herkesin gözü , bende. İster istemez gerildim ve her stresli olduğum zaman yaptığım hareketi yaptım. Baş parmağımın tırnağını, işaret parmağımın yanına bastım. Kurtarıcımın benden cevap beklediğini fark edince ona direk her zaman ki Eslem gibi " sana ne " dedim.
Fakat nedense verdiğim cevaptan pişman olmuştum. Araların da ki en yılışıkları Toprak'a yani kurtarıcıma
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİYE KARIŞAN SİYAH
Novela JuvenilBeklersin bazen sadece beklersin ama niye, kimi, neden beklediğini bilmeden. Mesela bir uçurumun kenarındayken bir kurtarıcı el ya da seni geri döndürecek bir kelime beklersin. Veyahut tam hayatına son vermeye karar vermişken tekrar seni hayata bağl...