Sabah güneşinin ışıltısı odamın penceresinden içeriye usul usul süzülmeye başladı. Bütün gece boyunca gözüme tek damla uyku girmedi. Sürekli eski kiliseye gideceğimi düşündüm. Orası benim için zaten ürkütücü bir mekandı. Yayan yürüdüğüm zamanlarda bile adımlarımı hızlandırıp, başımı öne eğerek ve mümkün oluğunca kiliseye bakmadan önünden geçip gidiyordum. Şimdi ise gece yarısı orada olacaktım. Gitmek benim için kolay olacaksa bile vampirlerle kuşatılmış bir yerde yalnız olmak ne kadar akıllıca bir durumdu ? Daniel dahil hiç kimseye bundan söz etmemiştim. Bu konu artık benim için kişisel bir mevzu haline geldi. Dönüşümüm devam ediyor , bayan Margaret ve Filberta ne kadar uğraşıp, karışımlar hazırlasada kesin çözüm olmuyordu. Vampirlere yüzleşip bu meseleyi kökünden halletmeliydim. Beni iyileştirecek şey safkan bir vampirin kanıydı. Elric' de bu fazlasıyla mevcuttu. Bir şekilde normal bir insan kanıyla değilde, Elric'in kanıyla beslenmeyi başarabilirsem benim için herşey eskisi gibi olacaktı. Eğer bunu başaramayıp , ilk önce insan kanıyla beslenirsem Elric'in kanıda işe yaramayacak ve bundan sonraki hayatımı vampir olarak geçirecektim. Bu düşünce bile mideme kıramplar girmesine sebep oluyor, başımı zonklatıyordu. Annemi, babamı kaybedecektim. Daniel elimden kayıp gidecekti. Arkadaşlarımla asla bir daha zaman geçiremeyecektim. Bu kötü düşüncelerimin gerçek olmaması için Elric'i ısıracak ve kanından tadacaktım. Daha güçlü olmalıydım. En azından kiliseye giderken vampirlerle az çok denk hale gelmem gerekliydi. Bunun içinde karşımdan içmeyecektim. Karışımkı kullanmadığım zamanlarda hayvansı dürtülerim ön plana çıkıyor, inanılmaz açlık ve susuzluk çekiyordum. Bunun yanında daha güçlü, daha hızlı olabiliyordum. Bu düşünceleri bir kenara bırakıp akşam için hazırlık yapma zamanı gelmişti. Yatağımdan kalkarak mine çiçeklerinden küçük serumlar yapmak için işe koyuldum. Annem, babam erken vakitte evden ayrıldıkları için bu iş benim için daha kolay olacaktı. Kapalı garaja girdikten sonra Margaret dan aldığım mine çieçeklerini eski bir varile koyup , üzerine su ekleyerek kaynatmaya başladım. Mine özü suya geçtikçe bende bile sersemleme etkisi yapıyordu. Vampirlerin en hassas noktalarından birisiydi bu. Mine tenlerini yakıyor, kurban bunu içerse ısırırıldığında vampirlerin bütün kanlarını emmelerine engel oluyordu. Direk tenlerine temas ettiğinde inanılmaz şekilde yanmaya sebep oluyordu. Bi nevi vampirler için asitti bu. Bir an gözüm saate takıldı. Okul vakti gelmişti fakat ben bugün okula gitmeyecektim. Hemen telefonumu alıp Daniel'ı aradım. Bir iki defa çaldıktan sonra,
'' Alo tatlım neredesin ? ''
Daniel'ın ses tonu biraz endişeliydi. Hiç bozuntuya vermeden hasta numarası yapacaktım.
'' Tatlım bugün biraz rahatsızım. Okula gelemeyeceğim.''
Ben bu sözleri söyledikten sonra tedirginliğini iki katına çıkarmayı başarmıştım.
'' Neyin var Angel ? Umarım ciddi bir şey değildir. İstersen ...
Daha fazla uzatmasına izin veremezdim. Yanıma gelmeyi teklif edecekti. Onun karşı konulmaz cazibesine yenik düşmekten korkuyordum.
''Tatlım kadınsı mevzular anlarsın. Kendimi iyi hissetmiyorum. Yarın görüşürüz.''
Daniel durumumu anlayışla karşıladıktan sonra telefonu kapattık.
Ben hazırlıklarımı bitirene kadar saatler hızlı bir biçimde akıp gitmişti. Güneşin parlayan yüzü yavaş yavaş kayboluyor, aydınlık yerini ürkütücü karanlığa bırakıyordu. Ürkütücü karanlık çöktükten sonra anne ve babam eve gelmişti. Hep birlikte akşam yemeğimizi yedikten sonra onları uzaktan uzun uzun seyrettim. Belki birdaha onların kızı Angel olamayacaktım. Daha da kötüsü onları bir daha görememekti. Her na pahasına olursa olsun duygularımın esiri olmayacarak, bu meseleyi kökünden halledecektim. Duvarda asılı duran eski saate baktığımda gece yarısına yarım saat zamanımın kaldığını görüyordum. Annem ve babam odasına çekimişlerdi ve şimdi sıra harekete geçmeye gelmişti. Üzerime bir kazak ve altıma da rahat hareket etmek için siyah bir tayt giydiktan sonra montumu üzerime aldım. Ayakkabılarımı bağlayıp garaja doğru yöneldim. Bütün gün hazırladığım mine özlerini küçük tüplere koyarak ceplerime yerleştirdim. Garajın kapısından çıkarak karanlık yola doğru ilerlemeye başladım. Adımlarımı çok fazla hızlandırmıyor, öte yandan da etrafa dikkatli bir şekilde bakıyordum. Isısız sokaklarda benden başka kimsecikler görünmüyordu. Işıkları yanmayan evlerin önünden geçerken kalbim hızlanmaya başladı. Bunun en büyük nedeni eski kiliseye varmaya çok az kalmasıydı. Arkamda bir an bir ışık farkettim. Ansızın çalan korna sesi ve içindekilerin çıkardığı anormal sesler ödümü koparmaya yetmişti. Yanımdan bir araba geçmiş,içindeki haylaz çocuklar beni korkutmak istemişti. Başarılıda olmuşlardı. Bu yaptıkları saçma şey benim bir an durup düşünmeme sebep oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOLUNAY KARDEŞLİĞİ-2 ŞAFAK SÖKMEDEN
Hombres LoboDolunaydaki savaştan sonra vampirler tarafından ısırılan Angel ,artık eski hayatını yaşayamayacaktır.Margaret'ın yaptığı tedavi nereye kadar faydalı olacaktır.Daniel ve kardeşleri nelerle karşılacaklardı.Eski düşmanlar kapanan hesapları açacaklarmıy...