4. Bölüm

30 5 0
                                    

"Gökyüzünün benim için ne anlama geldiğini anlayamazdı" 

Bölüm şarkısı; Taylor Swift - Back to December

Veeeeeeeee Tayfaaaa♡♡


  ☆Keyifli okumalar☆  









Hani derler ya saati vakti gelen bu dünyadan göç eder. Doğru bir söz aslında. Elbet birgün herkez vakti geldiğinde göç edecek. Ama gözlerinizin önünde hele ki dedeniz ölüyorsa çok kötü oluyor. Ben bu hayatta ailem dışımda çok bağlı olduğum en çok vakit geçirip eğlendiğim tek insandı dedem. Biz dede torun gibi değilde iki dost gibi birşeydik. Bütün başıma gelen olayları ilk önce dedeme anlatırdım. Beni dinleyip bana akıl verir ve anlayışla karşılardı. Hatta derdi ki "her ölen insan bir yıldızı temsil eder. Eyer bende bir gün ölürsem gökyüzüne baktığın zaman en güzel en parlak parlayan yıldızı temsil edicem. Yine ne yaşarsan o yıldıza bakarak anlat olur mu? Ben seni dinlerim. " derdi. Şimdi ise yanımda oturan dedeme değilde bir yıldıza bakarak anlatıcam bundan sonra bütün yaşadıklarımı.

Birinin saçımı okşadığını hissetim. Ama gözlerimi açacak durumda değildim. Bir gündür uykusuzum ve canım çıkana kadar ağlamıştım. Gözlerimin üstünde filler oturuyordu yani. Hafif kıpırdayıp kafamı yine sapit yere koydum. Ne zamandır bu koltuklar bu kadar yumaşıktı? Burnuma eşsiz vanilya kokusu dolmaya başlamıştı. Bu kokuyu hiçbir zaman duyamıycam diye korkuyordum. Alışmıştım artık kokuya. Hatta o kadar alıştım ki bir ara gizlice duş jelini çalmıştım. Hiç kullanmamıştım. Kıyamamıştım. Gece yatarken kapağını açıp bütün vücudumu ele geçerine kadar kokluyordum. Sonra dolabımın gizli bölmesini açıp içine koyuyordum. Bütün gizli eşyalarım hepsi bölmede dururdu. Öyle bir dolap kimsede yok. Çünkü dedem özel yaptırmıştı trabzonda. O özel bölmeden haberim yoktu. Onuda dedem söylemişti bir gün.

Hafif sarsılınca gözlerimi kırpıştırıp açtım. Gözlerimi arabanın içinde gezdirdim. Ali hırkasını çıkarıp yastık niyetine cama yaslımış bir şekilde uyuyordu. Selin ise ataka'nın kolları arasında uyuyordu. Atakan da başını seli'nin kafasına yaslamıştı. Alp ise kafasını geriye yaslamış bir şekilde uyuyordu. Ben ise...Lan ben arasın kolunun altındaydım. Gözlerimi yüzüne çevirdiğimde boyun girintisinde uyuduğumu fark ettim. Gözlerim benden bağımsız büyümüştü. Ne yani o koku burdan mı geliyordu. Hafif kafamı geriye çekip arasa baktığımda yüzünde huzur bulduğu belli olan bir gülümsemesi ile uyuyordu. Benimle uyurken huzur mu buluyordu yani? Saçmalama aslı o çocuk umursamaz ego yağını biri senle uyurken neden huzur bulsun ki? Doğru dürüst sana değer verdiği bile belli değil. Haklıydı iç sesim. Bana değer verdiği falan yoktu. Sadece ailelerimizin yanında göz boyamak için rol yapardı. Normalde sadece aynı tayfanın içinde olduğumuz için beraberdik. Yoksa beni görmezden gelen umursamayan soğuk bir çocuktan farksızdı aras. Elimi elinin üzerine koyduğum zaman ne kadar sıcak elleri olduğunu fark ettim. Soba kadar sımsıcacıktı elleri. Elini tutum boynumun üzerinden geçirip koltuk altından kurtulmuş oldum. Geriye yaslanıp derin bir nefes çektim. Gözlerimi yola çevirdiğimde tanıdık yerlerden geçtiğimizi fark ettim. Aklıma gelen şeyle hemen arkama dönüp murat amcaya"Murat amca kenarda dursana. Ben bir yere uğrayıp eve geçerim. Hem hava almak istiyorum"dedim. Gözlerini bana dikiz aynasından çevirip kararsız bir şekilde bakaraka"Olur mu öyle şey kızım. Bana emanetsiniz. Başına birşey gelmesin sonra. Eve gittikten sonra git olmaz mı?" dedi. Derin bir iç çekip "Murat amca burayı avucumun içi gibi biliyorum. Bana kimse birşey yapamaz burda. Herkez tanıyor beni. Merak etme gideceğim yer belli zaten annemler anlar zaten nereye gittiğimi. Hadi durdu da iniyim ben. Çok geç kalmam cenazeye. " kararsız gözüksede yeterince üzgün olduğumu bildiği için arabayı kenara çekti. Hemen kapıyı açıp kapattım. Bagajdan sırt çantamı alıp kapattım. Araba yavaş bir şekilde uzaklaştıkça kalbimde oluşan sıkışma derin nesefler alıp vermeme neden oldu. Gözlerimi tanıdık yolda gezdirdim. Yavaş yavaş yürümeye başladım. Her adımımda küçüklüğümden birer anı canlanıyordu. Bu sokakta ne koşmuştum, ne çığlıklar atmıştım. Ormanlık bir alana girdiğimde görüş alanıma giren iki katlı ahşap olan ev girdi. Bahçede yarısı kesilmiş odunlar, bahçeye ekilmiş bir kaç renkte çiçekler ve küçük bir kulübe vardı. Tanıdık ev gözlerimin buğlanmasına neden olmuştu. Derin bir iç çekip yavaş adımlarla eve yaklaşmaya başladım. Demir bahçe kapısını açmamla gıcırdayan ses kulaklarımı doldurmuştu. Ardımdan kapatıp bir kaç adım atmıştım ki havlama sesi ile yerimden sıçrayıp bakışlarımı üzerime doğru koşan köpeğe çevirdim. Havlaması yüzünden korktuğum köpek aslında benim yaralanmış bulup iyileştirip baktığım köpeğim olduğunu gördüm. Hemen iki dimizin önüne çöküp kollarımı iki yana açtım. Max üzerime atlayinca geriye doğru düşmek zorunda kalmıştım. Beni hatırlamasına o kadar şaşırmıştım ki mutluluktan kahkahalar atıyordum. O benim yüzümü yalarken bende onun tüylerini karıştırarak seviyordum. En son 12 yaşımdayken gelmiştim buraya ve o zamandan beri maxsi görmüyordum. Demek ki beni unutmamış tı. Duyduğum tüfek sesi ile hemen üstümden köpeğimi yanıma alıp bakışlarımı kapanın önünde havada tüfeği tutan tanıdık simaya çevirdim. Çatılmış kaşları yüzündeki yaşlılığın verdiği kırışıklar daha bir belirgin hal almıştı. Keskin çakır gözleri adeta delip geçiyordu gözlerimi. Gözlerimi şaşkınlık ve korku ile kırpıştırdım. Hemen toparlanıp bir adım atmıştım ki bir kez daha havaya ateş edince gözlerimi büyüterek baktım. Ne yani tanımışmıydı? Kaşlarını dahada derin çatıp keskin ve ciddi sesi ile

Siyahın Mavi IşığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin