Bölüm 4

785 315 18
                                    

Uzun uğraşlar vererek geldiği bu köy de içinden bir ses, aylarca çektiği acılardan sonra, o güne kadar hiç görmediği bilmediği bu köyün ona aradığı huzuru ve mutluluğu burada bulacağını söylemişti hep. Sanki bir kördüğüm gibi düğümlenen bu acı olaylar, orada çözülecek gibi hissediyordu. Ama ne kadar büyük bir umutla gelmiş olsa da , şimdilik aradığı çözüm ve umut yerine , içinde daha büyük bir hayal kırıklığı bırakmıştı.

Elleri ceplerinde, ayakta durup, Elayı süzmeye devam eden Akın, ''Eğer banyoya gitmek isterseniz, banyo yukarıda, yani elinizi yüzünüzü yıkamak isterseniz diye..'' devam etti.'' Tabii şimdiye kadar yerini öğrenmediyseniz eğer.''

''Alt katta burada tuvalet yok mu ?''

''Hadi beni takip et, bakalım '' dedi.

Ela acısını gizleyerek de olsa ayağa kalkmaya çabaladı, dişlerini sıkıp, sağlam olan ayağının üzerine basıp kalkmaya çalıştı, ama başaramadı, acısı o kadar fazlaydı ki, adım atar atmaz kendini tekrar koltuğa bırakmak zorunda kaldı. Tek başına ayağa kalkması yada yürümesi çok zor görünüyordu. Bileğinin düzelebilmesi için, bir kaç saat daha üzerine basmadan dinlenmesi gerektiğini biliyordu, ama karşısında duran bu acımasız adama boyun eğmeye de razı olamazdı, keşke toparlanıp gidebilecek durumda olsaydım diye geçirdi içinden.

''Sen ne yapıyorsun? '' diye sordu Akın sabırsızca. ama genç kızın yüzündeki acı dolu ifadeyi görünce, bir terslik olduğunu fark etti. Elanın bakışlarının ayağına doğru olduğunu görünce genç kızın bacaklarının önünde eğildi Akın, dizlerinin üzerine çömelerek genç kızın sağlam ayağından tutup, pantolonun paçasını yukarı doğru sıyırdı.

''Ah, sakın dokunmayın lütfen! '' Elanın yüzü acıdan iyice solmuştu, takatsiz kalmıştı, çok kısa süreli dinlenebilmişti ama, yaşadığı gergin, dakikalar, azıcı enerjisini de tüketmişti , karşısında duran bu duygusuz sert  adamın yanında.

Akın yavaşça diğer bacağını kucağına doğru alıp paçasını yukarı doğru itti, gördüğü manzara karşısında gözleri korkuyla açıldı.

'' Sakın bana bu ayakla ayağa kalkıp, yürüyeceğini söyleme'' diye yarı öfkeli, yarı panikle söylenmeye başladı.

Ela da ayağının tahmininden daha fazla şiştiğini düşünerek paniklemişti. Akın ise hiç vakit kaybetmeden Elayı koltuğa yatırdı. Sesi ve hareketleri sertti, ama güçlü kasları o kadar sert görünmesine rağmen bir o kadar da yumuşaktı. Ela acısından ve içinde bulunduğu durumdan o kadar üzüntülüydü ki gözyaşlarını tutmakta çok zorlanıyordu. Daha öncede çok yorulup, bitkin düştüğü zamanlar olmuştu, ama bu sefer acıyla birleşince, onun için daha da katlanılmaz olmuştu.

Akın ayakta durup, ellerini beline koyarak sordu, '' söyle bakalım, bu nerde ve ne zaman oldu?'' sonra '' nasıl oldu?'' diye ekledi.

Ela, köye ilk geldiğim sırada, adres sormak için birilerini ararken, ayağım boşluğa geldi, hafif burkulmuştu, daha sonra da burada ayağa kalkayım derken tekrar incinen bileğim tekrar üzerine yanlışlıkla ağırlığımı verince oldu'' dedi sessiz cılız bir sesle, çünkü kendini savunacak takati bile yoktu, zaten en son ne zaman bir şey yediğini bile hatırlamıyordu.

''Siz de hala bu halde yürümeye mi çalışıyordunuz? '' diye anlamsız bir surat ifadesi ile bir Elaya bir de genç kızın ayağına bakmaya devam etti.

Ela '' başka yapabileceğim bir şey yoktu, zaten başlarda canım o kadar acımıyordu. Ben gerçekten sizi rahatsız etmek istemezdim, burada da fazla kalmaya niyetli değilim, bana en yakın pansiyona veya motele bırakırsanız başımın çaresine bakabilirim. ''

AŞK... İNTİKAMI YENER Mİ ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin