BÖLÜM. 7

1.1K 190 5
                                    


"Nereye gideceksin? "

"Nereye gideceğimi bilsem bile sana asla söylemem Akın bey. "

Dişlerini sıkarak "Akın" diye düzelttikten sonra elinin içine koyduğu iki tane hap'a bakarken loş ışıkta parlayan elmasların ışıltısı gözlerini aldı.

"Bu Cengizin verdiği nişan yüzüğü mü? "

" Hayır, o. yüzüğü onun suratına fırlattım. Bu annemin yüzüğü , babamin annesi ona evlenirken vermişti. Babam ve annem birbirlerine çok bağlılardı. Aralarında ki sevgi aşk çok büyüktü."

Konusurken, duyduğu üzüntüden daha fazla konuşamazkenl seside titremeye başlayınca, boğazını temizledi.

Onlardan kalan çoğu eşyayı satıp, borçları ödedim. Ama bazı manevi değeri yüksek bir kaç parçayı saklamak istedim ." Sesi giderek daha da çok çatallaşıyordu

"Bir kısmıda Cengizin benden aldığı arabadaydı."

"Lanet olası piç ! "

Akın'ın alcak sesle ettiği küfürü duydu . Zeynep konuşurken Akın elini onun elinden çekmemişti. Yıldırım ailesinden hiç kimsenin kendisine dokunmasını istemediğimi özellikle söylediği halde, Akın'ın yaptığı bu küçük jestin içini ısıttığınıhissetmeye başladı. Ailesini, kaybettiği o korkunç kazadan sonra yanında onu teselli edecek, destek olacak kimse yoktu. O anda, etrafında soğuk sahte yüzlerden başka, yakınlık gösterip ona tavsiye verip, göstermelik destek vaadinde bulunanlar çoktu, ama şefkat gösterip, teselli edecek, halinden üzüntüsünden anlayan elini tutacak bir dostu olmamıştı.

''Çok acıyor mu ''

'' Evet, yatak örtüsü baya ağır.''Sesi o kadar cansızlaşmıştı ki, sesi fısıltıyla çıkıyordu.

Ağrı kesileri eline veren Akın, su dolu bardağa doğru uzanarak ''onları içmen için sana yardım etmemi ister misin?'' ama bunu sorduktan sonra cevabı beklemeden Elayı sırtından tutarak, getirdiği suyla ilaçlarını içmesi için yardım etti.

Ela ilaçlarını aldıktan sonra yorgun düşmüş bedenini yatağa doğru bırakırken, içinden bir his, onun yanıda kalmasını çok istiyordu, ama bunu asla söyleyecek değildi.

Akın odadan çıktıktan birkaç dakika sonra geri döndü, elinde yastıklarla odaya girdikten sonra yatağın örtüsünü hafif kenara iterek Elanın acıyan bacağının iki yanına getirdiği yastıkları dizdi, bu arada Elanın üzerindeki örtüyü kaldırınca geceliği kalçalarına kadar çıkmıştı, Ela farkedince utançtan yüzü al al olmuştu ama, Akın geceliği düzeltip aşağı dizine kadar tekrar indirmişti, Ela duyduğu utançtan, yüzünü çevirip Akına bakamadığı için onun ne düşündüğünü anlayamadı.

'' Yastıkları bacağının iki yanına koydum, bu üzerindeki örtünün ayağına ağırlık vermesini engeller.'' Sonra kapıya doğru giderken bir an durup arkasına baktı.

''Burada istediği kadar kalabilirsin, ne kadar benden ve kardeşimden nefret etsende , brak en azından sana ş,mdilik kalacak bir yer verebilelim.''

''Eğer vicdanını rahatlatmak için bunu söylüyorsan, için rahat olsun, kardeşinin yaptıklarından seni sorumlu tutmuyorum, bu yüzden onun sorumluluklarını boşuna omuzlarına almana hiç gerek yok.''

O anda içinden, her ne kadar omuzların güçlü görünse de, diye geçirdi. İnsan başını o muzlara yaslamaya kolayca alışabilir, ama Cengize göre çok daha vicdanlı daha sorumluluk sahibi olduğunu düşünmeye başlamıştı.

Yavaşça yatağın kenarına kadar gelen Akın,

'' Bak Ela, beni ve kardeşimi sevmediğini , hatta ikimizden de nefret ettiğini biliyorum. İkimize birden savaş açtın, bununla ilgili seni suçlamıyorum, sakın beni yanlış anlama, ama artık bu alaycı tavırlarınabir son vermelisin, çünkü gerekirse bende seninla aynı dili konuşabilirim, ahtta seni aynı silahla vurabilirim, ama bu tamamen senin kararın, ve eğer savaş istersen, ve bende sana aynı şekilde karşılık verirsem, sen üzülürsün.''

Akın, bir anda dost gibi, şefkat dolu bir adamdan , bam başka birine dönüşmüştü. Oysa az önce ona yardım eli uzatmayı teklif etmiş elini tutmuş, acısına ortak olmuştu.Ama onun bu son söyledikleri, sahte şefkati karşısında duygularını açtığı için ne kadar büyük bir hata yaptığını yeni fark ediyordu.

Halbuki , onun Cengizin abisi olduğunu öğrendiğinde nefret ediyordu, şimdi tam şefkatli vicdanlı olduğunu düşünürken, bu adamdan yeniden nefret etmesi gerekiyordu.

Gözlerinin dolduğunu anlayınca, kendini daha katı , aldırmaz görünmekiçin dişlerini sıkıyordu fakat, ne kadar çaba gösterirse göstersin, gözyaşlarının yanaklarından akmasına engel olamamıştı.

Birden , onun kendisine doğru eğildiğinifark etti

Ama Ela bu sefer ona gerektiği gibi sert yüzünü göstermekte kararlıydı, içinden sayısız küüfür geçse de bunları dillendiremiyordu.

'' Bana bak Ela, '' dediktan sonra eliyle Elanın yanaklarından süzülen yaşları sildi.

''Zor ,çok zor zamanlar geçirdiğinin farkındayım, ne kadar üzgün ve çaresiz olduğunu da biliyorum'' diye devam etti.

Ela, kendini toparlayıp, Akının nereye varmaya çalışacağını görmek için büyü bir merakla pür dikkat dinliyordu.

'' Ateş kes ilan etmeye ne dersin? '' dedikten sonra çenesinden tutarakbElanın dudaklarına bir öpücük kondurdu.

Ama bu kez, çok masum, küçük bir öpücüktü.

''Bana bir ihtiyacın olursa yan odadayım .'' deyip odadan çıktı.

Ertesi sabah geç uyanan Ela, saate baktığında neredeyse öğlen olduğunu gördü. Yatağında bir süre daha sırt üstü uzanarak, pencereden gelen kuş seslerini dinledi.

Duyduğu sesler kısa bir sürede olsa , içini huzurla doldurup, geçmişin ve yaşadıklarının acısını kısa bir süreliğine de olsa susturmuştu. Artık daha fazla yatakta kalmak istemeyince , yavaşça doğrularak kalktı.

Akınınevde olmadığını tahmin ettiğinden, hiç acele etmeden yavaşça banyoya doğru yürüdü. Elinibyüzünü yıkadıktan sonra merdivenin trabzanlarına tutunarak alt kata indi, mutfağa girince tost makinasının üzerinde bir not buldu.

'' Canın ne istiyorsa ye. Kendini de bebeği de aç bırakma.''

Ela kağıdı buruşturup, parçalamak istedi. Ama ne kadar öfkelensede , Akının akşamki duyarlı davranışları bunu yapmasına engel oldu. Ama çok farkındaydı ki, bu şefkatli sözlerin altında alaycı bir ifade vardı.

Koltuk değneklerine yaslanıp, etrafına bakarken günün geri kalanında neler yapacağını düşünürken, etrafa göz atmaya dışarı bahçeye çıkıp dolaşmaya can atıyordu.Ayağına doğru bakınca onu hareketsiz bırakan bacağındaki alçıya lanet okudu, tam o sırada ayak seslerini duydu.

Heyecanlanmıştı, Akın onu merak edip nasıl oılduğunu görmek için, işini erken mi bitirmişti? O anda içinden buz gibi bir ses ' kıymetli eşyalarına bir zarar gelip gelmediğini kontrol etmek için gelmiştir' diye geçirdi içinden.


'' Merhaba'' kırk yaşlarında bir adam, kapıda durmuş ona bakıyordu. Saçları kırlaşmış, spor giyimli bu yabancı adamın davranışları da çok doğal ve rahattı.

'' Aman, yarabbim, Aslı buna ne diyecek acaba? Ben Nedim, Akının arkadaşıyım'',

Ela , şaşkın bir şekilde kafasını sallayarak gülümsedi, '' Merhaba Nedim bey,günaydın ben Ela, Aslı hanımın herhangi bir konuda endişelenmesine gerek yok, Çünkü ben buraya Akın bey için gelmedim, onun elinden almak gibi bir niyetim yok.''



AŞK... İNTİKAMI YENER Mİ ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin