Sargı Bezi

123 5 0
                                    

Şu polisler! Sözümü dikkate almayan şu polisler! 2 devlet başkanı da öldü! Kesin demediğim için dikkate almamışlar! Ben dediysem kesin gibi algılamaları gerekirdi. Hiç bir ilerleme de olmadı. Sıkıştım kaldım.

Bir cinayet işlenmiş. Biraz... biraz ilginç bir cinayetmiş. Katil kurbanın cesedin derisini soyup duvara asmış. Şimdi olay mahalline gidiyorum ama çocuğu alamam. Kimin yardımcım olduğu bilinmemeli. Ayrıca ona biraz ağır gelebilir.

Olay yerine vardığımda her şeyi görmediğime karar verdim. Bu kesinlikle o sadistin işi. Bunu kendi kanımla basarım. Ayrıca derisini soyduktan sonra kıyafetlerini geri giydirip iple sanki hayattaymış gibi ayakta tutmuş, hatta odada bir tuzak ipine takılınca el sallamaya başlıyor. Ben bile azıcık rahatsız oldum. Polisleri düşünemiyorum. Bir mektup aramaya başladım. Sonuçta onun cinayeti.

Yok! Hiçbir yerde mektup yok! Nasıl olmaz? Onun cinayeti olduğundan emindim. Bu on... Bu koku... koku. Bu bezir yağı! Mesaj duvarda! Dışardaki polislerin birinin purosunu aldım ve kokunun en yoğun olduğu yere sürdüm. Sonra tahmin ettiğim gibi ateşler bana yol gösterdi. Deriyi gösteriyordu. Deriyi kaldır... Ne! Burada... burada 2 deri var. Alttaki deriye mesaj dikilmiş. Üsttekiyse kaplama. Kenarları da birleştirmiş. Fark edilmez. Yani orada bezir yağı olmasaydı fark etmezdim. Bu adamı yakalarsam egosundan dolayı olacak.

Merhaba Dedektif
Beni sıkmaya başladın. Sen bu kadar kolay mıydın? Bir de dünyanın en iyi dedektifi olacaksın. Biraz daha uğraşın. Hikayelerde hep dedektif yenerdi. Ancak böyle devam ederseniz kötüler kazanacak gibi. İyi günler dedektif.

Ahhhh! Seni şerefsiz! Saygısız! Seni sıkıyor muyum? Seni sıkıcam ama boğazını sıkacam! Buna nasıl cüret edersin!? Ancak haklı. Ne yazık ki haklı. Hiç bir şey yapamıyorum. Tek yapabildiğim bana bıraktığı mesajları bulmak. Zaten bunu yapmamı istediği için bir anlam ifade etmiyor.

Ben bir gerizekalıyım! Ben bir aptalım! Heyecandan ölüler arasındaki bağlantıları kontrol etmedim! Çok... amatörce. Bana neler oluyor? Her neyse kendimi sorgulamakla vakit kaybedemem. Hemen işe koyulmalıyım.

Öncelikle ilk cinayetinden başlayayım. Sonra diğerleriyle bağlarım. İlk kurbanı bir iş adamı. Şirketi çok ta iyi değil ama ölmeden önce bir anlaşma yapmış. Anlaşma daha kağıda dökülmemiş ve çok az kişi biliyor bu anlaşmayı. O yüzden tekrar yapılmaz. Bu anlaşma onların hisslerini tam roket gibi uçuracakken adam ölüyor. Ayrıca 2. cinayeti de anlaşma yaptığı şirkette bir üst. CEO değil ama bu anlaşmayla o ilgileniyor. Yaptıkları anlaşma beni de sıkıntıya sokuyordu. O yüzden biraz sevindiriyor beni. Evimin etrafına bir yığın bina dikilecekti. Ki ben öyle bir ortamda rahat edemem. Şehirden uzaklaşmamın bir sebebi var. Ancak yapabileceğim bir şey yoktu. Neyse anlaşma iptal oldu. Yıldızı fark ettikten sonra 7 kişi öldü. 4'ü polis. O 4 polislerin hepsi de benim işlediğim küçük suçları araştırıyordu. Bulsalardı ben biterdim. Mesela şu idam mahkumunu öldürttüğümde yaklaştılar iyice. Belki de anlamışlardı ve tek ihtiyaçları kanıttı. Bir şey bulmadan öldürüldüler. Diğer 3'ü arasında bir bağlantı yok. Yıldızı tamamlamak için seçilmiş şanssızlar. Ayrıca tahminim polisleri araya karışmış gibi göstermek için. Halbuki ortada kalanlar evde yaşayanlar. Benim problemlerim için öldürüğü adamlar ve kadınlar. Problemlerimi bu kadar iyi bildiğine göre bana çok yakın birisi. Sanırım evdekilerden. Hem bu kapıma pulsuz mektup bırakmasını açıklar. Cinayet saatinde dışarı çıkmış olmaları olası. Sonuçta tüm cinayetler ben uyurken oluyor. Rahatlıkla kaçabilirler. Kendi evimde bile rahat değilim. Şoför olamaz. O katille karşılaştı. O halde temizlikçi, uşak ya da... Kapı. Çocuk gelmiş. Doğru dedektifler. Onlarda benim sorunlarımla yakından ilgileniyorlar. Sonuçta bir şey bulabilirlerse zirve boş kalacak. Neyse rahatladım. Ev ahalisini araştıracaktım neredeyse.
Ayrıca ön kapıdan geldiği için kızacaktım. Benimle çalıştığı anlaşılmasın diye geçit açtık. Tam kapıyı açtım ve bir an dondum kaldım. Çocuğun ağzını burnunu dağıtmışlar. Dudağı patlamış. Burnu kırık ve kanlı. Bir gözü şişmeden göremez olmuş. Dişlerinin bazılıarı ya yok ya kırık. Bunlar sadece yüzündekiler. Hemen uşağa bir ambulans çağırmasını söyledim. Sonra onu yatağa yatırdım. Üzerindekileri çıkarttım. Bıçak yarası vardı, böbrek yakınlarında. Kan kaybediyordu. Hemen sargı bezi bulmalıydım. Gitmişken bir havlu da aldım ki kalan dişlerini de parçalamasın. Sonuçta biraz canını yakacağım. Kaburgalarında kırıklar vardı. Sol omzu ise yerinden çıkmış. İç kanaması kesinlikle vardı. Uşaktan hemen su, alkol ve bolca sargı bezi istedim. Önce biraz su içirdim sonra bıçak yarasını ilk suyla temizleyip sonra alkollu bezle sildim. O an bir çığlık attı ki... Sonra omzunu yerine taktım ve bir çığlık daha. Elleri de kesikler ve kan içindeydi. Ellerini direk sargı beziyle doladım. Artık parmakları görünmüyordu. Sonra ayaklara geçtim. Sağ uyluk kemiğinde çatlak var ve en kötüsü ise kaval kemiği. Artık nasıl vurdularsa sağ kaval kemiğine bastığımda parçacık sesleri geliyor. Belki de buraya gelirken iyice parçalandı. Oraya karışamadım. Zaten sonrasında ambulans geldi. Hemen ambulansa aldılar bende peşinden koştum. Ah be evlat! Ne oldu sana?

Neyse ki yoğun ameliyatlar sonucu hayaatta kaldı ama bir daha yürüyememe imkanı var çünkü omurilikte de hasar varmış. Hatta işler biraz daha kötü gitseymiş felç bile olabilirmiş. Polise ifade verdikten sonra yanına gittim tabi polislerde odadaydı. Bana kötü kötü bakıp gittiler. Hemen yanına oturdum.
-Ne oldu sana?
-En ufak... bir fikrim yok.
-Acıyor mu?
-Şu an hayır. Tahminim... vücudumda şu an beni... uçuracak kadar... uyşuturucu vardır.
-Rahat nefes alamıyor musun?
-Hayır ha...valı olsun di...ye nefes ala... ala konuşuyorum.
-Eve nasıl geldin?
-Hiç fikrim... yok. Belki... bilinçaltım getirmiştir. Hiç... hatırlamıyorum.
-Sana bunu kim yaptı?
-Sanırım ka...til. Adam tut...muş olmalı. Çünkü tam... bayılmadan veya... bilincimi yitirmeden önce... dedektifleri araştırmayı... bırakmamı söylediler. Bir... daha ki sefere... bu kadar şanslı ol...mazmışım. Heh heh... gerizekalı herif. Telaş... yaptı ve ken...dini açık etti.
-Bu bir olasılık evlat. Tabi bu bir oyun da olabilir.
-Nasıl yani?
Belki telaşlandığını düşünmemizi istedi.
-Belki de senin... bunu düşüneceğini... bilerek böyle yaptı. Belki... cidden ona yaklaştık... Eğer sürekli ya... böyle düşündüyse diyerek... onu yakalayamayız. Risk... almalıyız. Tek yolu bu.
-Sende haklısın. Peki sırada kim vardı? Daha doğrusu kaç kişi kalmıştı?
-Şimdiye dek üç... bürodaki dedektiflerin hep... sini araştırdım. İlk büroda... on iki, ikinci büroda... beş kişi, üçüncü büroda... dört tane dedektif vardı. Hepsini... araştırdım. Geriye... yedi dedektif kalıyor.
-Altı. Arkdaşını ben sorguladım.
-Haklısın. Ben en... kısa zamanda işe... döneceğim efendim.
-Yapsan iyi olur. Sana ihtiyacım var. Sana en fazla 4 hafta veriyorum. Çabuk işe dön.
-Emredersiniz.

İçimde bir şeyler kıpraştı. Sanırım buna pişmanlık deniyor. O çocuğu alarak iyi mi yaptım gerçekten? Belki de yardımcı işine hiç girmemeliydim. Hayır! Bu katilin suçu! Her şey onun suçu! Bütün her şeyi geçtim, birlikte çalıştığım kişiye zarar verdiği için onu yakalayacağım. Dedektif araştırmasının da yarıda kalması gerek. Sonuçta onun araştırması. Bense araştıracak başka şeyler bulmalıyım.

Aklıma bir fikir geldi. Bir tatilin vakti geldi. Hep 3. dünya ülkelerini görmek istemişimdir. Hem belki tatil yaparken suikastçıları yakalarım. Biraz araştırma yapıp nereye gitmem gerektiğini çözeyim.

Evet bu ay da fazla sayıda var. Dört tane öldürülebilecek başkan var. İlginçtir ki sadece 2 başkanın olası ölme tarihi yakın. Onun dışında hepsi farklı haftalarda. Bunu kullanabilirim. Her hafta başka bir ülkeye gidebilirim. Belki iki suikastıyı da yakalarım. Valizleri toplamaya başlayayım. Artık savaşımız uluslararası oldu.

Merhaba DedektifHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin