Sabah gözlerimi açtığımda bomboş bir odada kocaman , beyazlara bürünmüş bir yatakta tek başıma uzanıyordum. Dün gece her zamanki gibi bir hüsranla sonuçlanmış ve ben kocaman bir boşluğa itilip umutsuzluğa terk edilmiştim. Beni bu altın kafeste tek başıma bırakıp gitmişti. Bu saatten sonra beni gerçekten sevebileceğini düşünmek aptallık olurdu. Sonuç olarak bu sadece bir işti... Ben para kazaniyordum o ise bana ödediği para karşılıginda benimle oyun oynuyordu.
Belki psikolojik bir rahatsızlığı vardı, bilmiyorum... Ama artık ona kesinlikle müdahale etmeyecek, sesimi çıkarmadan kendi köşeme çekilecek ve o anlaşma bitene kadar dediklerine itaat edecektim. Bundan sonra ona karşı asla aşırı bir hareket yapmayacaktim. Kısaca otokontrolü tavan yapmış bu adamın egosunu benim üzerimden tatmin etmesine izin verecektim. Çünkü artık pes etmiştim. Hayatım boyunca kimseye beyaz bayrak çekmeyen ben, Melis , bu adama yenilmiştim işte...
Şu saatten sonra aşkımdan ölsem bile hareketlerimi kontrol etmek adına herşeyi yapardım. Ki dün geceden sonra hiçbirşey aynı olmayacaktı zaten. Ne onun için ne de benim için hiçbirşey....Tüm bu düşüncelerimden kurtulmaya çalışarak yataktan kalktım. Dün gece o buradan gittikten sonra tekrar giydiğim külkedisi kiyafetim , dağılmış saçlarım ve yüzümün her yerine bulaşmış makyajımla bir Rönesans tablosuna benziyordum. Makyajımı silmek için banyoya girdim. Ardından saçlarımı örüp elbisemi düzelttim. Derhâl bu evden çıkıp dün geceyi tamamen kalbimdeki kara deliğe gömmem gerekiyordu. Aşşağı inmek için odadan çıktığımda attığım her adım bana dün gece geçen her saniyemi beynimde yeniden canlandırarak bogazimda bir yumru oluşmasına neden oldu. Kendimi girizgahdaki ihtişamlı bahçeye attığımda ancak nefes alabilmistim.Saat sabahın besiydi ve Bülent bey kapidaki arabanın içinde karşımda duruyordu. Beni görünce uykulu gözlerle arabadan inip arka kapıyı açtı.
-Melis hanım size kıyafet getirmiştim ama erken olduğu için rahatsız etmek istemedim.
-Gerek yok Bülent bey gidelim olur mu?
Sanırım uykusundan kaldırılıp buraya gönderilmişti. Uyku mahmurluguyla gözlerini anlamamış gibi açıp sonrasında söylediğim şeyi ancak idrak edebilmişti. Arabanın arka kapısını binmem için tekrar açtı.
-Aa.... Tabi buyrun Melis Hanım.
Arabaya binip o eve geri dönen yoldan geçtiğim her sokağı ,her mahalleyi, her caddeyi, kısaca İstanbul'u izliyordum.
Ben bir oyuncuyum... Şimdiye kadar çok fazla rol üstlendim.Masum kız da oldum , aşşagilik fahise de...
Hep sahte duygular takinip tanımadığım insanların hayatlarını yaşadım. Bunu defalarca kez yaptım. Fakat bu kez benden istenen rol şimdiye kadar hiç oynamadığım cinstendi...
Bu kez sahte duyguları oynamak yerine kendi birebir gerçek , saf ve öz duygularımı saklamak ne kadar kolay olacaktı bilmiyorum...Bu kez tamamiyle tecrubesizdim. Ama bunu yapacaktım. Hakkında hiçbirşey bilmediğim bu adama rol yapacaktım ben...
Onunla tanıştığım günden beri kim olduğumu , ne yaşadığımı , onunla tanışmadan önce ne olduğumu tamamen unutup kendimi kendi hayatımdan soyutlamistim bir bakıma...
Ama bu oyunda hatirlamam gereken en önemli şeyi unutmuştum ben. Ben bir oyuncuydum. Doğru ya ben hep Melis Çakır'dım... O iğrenç kerpiç evden kaçtığım günden beri Melis Çakır... Hayatımda gerçek olan tek şey arkadaşlarımdı. Biri hayalleri için benimle birlikte gelen can dostum Sevcan, diğeri ise sınıf arkadaşım, öz abimden çok daha fazla sevdiğim, erkek sevgisi denen şeyi tamamiyle onda bulduğum Tolga... Yeri geldiğinde bana abi yeri geldiğinde baba şefkati gösterip beni eksik bırakmayan tek erkekti o...
Bu oyuna girme sebebim onlardı. Şimdi burda durmamin birden çok sebebi vardı. Fakat ben şimdi şuandan sonra sadece onlar için oynayacaktim bu rolü...
Ali'den birşey beklemek aptalcaydi artık. Beni istediği kadar assagilayabilirdi. Bu artık benim gözümde sadece bir işti. Bir an önce burdan kurtulmayı bekleyecektim. Hayatıma yeniden kavuşmayı....Düşüncelerimden sıyrıldım ve araba çoktan Ali'nin evinin bahçesine giriş yapmıştı. Aşşağı indim ve merdivenlere doğru yürüdüm. Attığım her adım ona gidiyordu. Bogazima oturan yumru ile kendimi zorlayarak adım atıyordum artık...
İçeri girip yukarı çıktım. Derhâl üzerimdeki elbiseyi çıkarmalıydım.
Evde olup olmadığı hakkında fikrim yoktu. Ama eğer evdeyse de beni bu halde gormemeliydi. Asansöre doğru yürüdüm.3. kata geldiğimde kapıyı açıp hızlıca odama ulaştım. Şu anda ciddi anlamda sıcak bir duşa ihtiyacım vardı. Ve beynimde yanıtsız kalmış binlerce soru...Birkaç saat sonra
Gözlerimi araladigimda penceremden yüzüme doğru çarpan batmakta olan güneşin ışıklarıyla havanın kararmak üzere olduğunu gördüm. Ne zamandır uyuyorum bilmiyorum ama duştan çıktıktan sonra üzerime birşey giymeye dâhi usenip bornozla kendimi yatağın içine atmıştım. Yataktan kalkıp kendime birşeyler seçtim . Üzerimi giyinip saçlarımı düzeltmeye çalışıyorken kapı tıklandı.
-Girin.
Gelen Elif hanımdı. Bu evdeki hizmetlilerden biri...-Melis hanım biz masayı hazırladık... Geldiğinizden beri birşey yemediniz açsınızdır diye düşündük de...
Yeme-diniz derken?
-Tesekkür ederim... Ali Bey yemekteler mi?
-Ali Bey bugün eve gelmedi Melis Hanım o yüzden size yemek için haber vermek istedim.
Eve gelmediyse nerde?
Arayamam da...-Melis hanım? Yemeğe inecek misiniz?
-Aa... Yok Elif hanım toplayın siz masayı ben birazdan dışarı çıkacağım.
Madem Ali Bey bu yolu tercih etti. Bize de sorgusuzca onun dediğini yapmak düşer.
İzle Ali...
Bundan sonra olan biten herşeyi izle...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş Böceği Ve Karınca
RomanceGüzel gözlü kanadı kırık bir ateşböceği... Ve onu herşeyden çok isteyen güçlü imparator karınca.... Bakışlarıyla herkesi büyüleyen güzeller güzeli bir kadın... Bir oyuncu... Melis Çakır.... Ve onu kuklaya çevirmek isteyen bir a...