“ Günaydın. “ diyerek koştu peşimden Chen ben sınıf kapısından içeri girmeden hemen önce. Onun için her zaman gün aydın olurdu fakat bugün için bu bana uymuyordu. Dün gece neredeyse hiç uyumamıştım. Bu tabi Chanyeol içinde geçerliydi. Onu da uyutmamıştım bütün gece. Sabah kalktığında aynı benim ki gibi göz altında morluklar oluşmuştu. Onu ne kadar aynadan uzak tutmaya çalışsam da banyo kapısını yüzüme çarpmasına ve aynada kendisini ve oluşan morlukları görmesine engel olamamıştım. Ve tabi bir de bana kızmasına. Sanki ben dedim ona benim yanımda dur diye! Ahh, tabi birde Sehun vardı. Her sabah yanıma uğrayan O bu sabah hiç gelmemişti.
“ Sanada “ diyerek sınıfa girdim sonunda düşüncelerimden çıkarak. Üzgündüm, suratım asıktı. Aslında sevinmem gerekiyordu, Chanyeol bana birden yumuşadığı için. Ama yinede içimde bir burukluk hissediyordum.
Bu burukluğun sebebi, Sehun muydu?
~ 3 Gün sonra ~
“ Çok açım, çok açım, çok açııım. “ Diye inleyerek kafeterya sırasında tepinen Chen, aç olmadığım halde kolumdan tutarak beni zorla buraya kadar sürükledi. Oflaya, puflaya sıktığı kolumu bırakması için tepinsem de bir türlü kurtulamıyordum elinden. Chen tam benim içinde bir tepsi alacakken ondan önce davranan kişi hem elindeki tepsiyi hem de tuttuğu kolumu aniden çekince Chen'in iki eli de boş kaldı.
“ Hyung ! “ diye bir feryat kopardı Chen, Chanyeol'un arkasından. Ama o sakin bir şekilde tepsisine iki kişilik yemekleri koyuyordu.
“ Kimchi yer misin? “ diye sordu Chanyeol elindeki küçük kaseyi yüzüme doğru tutarken. Oldukça şaşırmış olduğumdan hiçbir cevap vermedim. Bu duruma burun kıvırarak “ Galiba sevmiyorsun.“ dedi. Kaseyi tekrardan yerine bırakarak tepsiyle birlikte beni de sürüklüyordu yanında, tuttuğu kolumla birlikte. “ Galiba bunlar yeter. “ Chanyeol bileğimi hiç bırakmadan herkesin gözünün önündeki en ortada olan boş masaya oturttu beni. Tepsideki kaselerin ikisini kendi önüne aldıktan sonra tepsiyi benim önüme doğru yavaşça itti. “ Hadi ye “ diyerek elindeki yemek çubuklarıyla önündeki kaseden yemeye başladı.
Neden böyle davranıyordu? Onu en son gördüğümde gözünün altında ki morluklar yüzünden neredeyse beni okula kadar kovalayacaktı o sabah, büyükbabam evde olmasaydı bunu yapacağını çok iyi biliyordum. Ayrı kaldığımız bu 2 gün, bu hafta sonu tatili içinde başına bir şey mi düştü acaba? Bunu kesinlikle Lay'e sormalıyım.
“ Ne? Bir şey mi oldu? “ Elindeki çubukları kasenin içine bırakarak peçeteyle ağzını sildi. Hayır anlamında başımı sallayarak bende önümdeki yemeğimi yemeye başladım. “ Neden öyle bakıyordun bana o zaman? “ kollarını masaya yerleştirip kendini dikledi ve yüzünü yüzüme doğru biraz daha yaklaştırdı. Bu durumdan biraz rahatsız olarak gözlerimi ondan hızla ayırdım ve başımı da yemek kasemin içene kadar soktum.
“ S – sa – sadece bir şey düşünüyordum. “ Olduğumuz durum yüzünden biraz afallayarak kekelemeye başlamıştım. O bu durumdan gayet memnun bir şekilde gülerek tekrar yemeğine döndü. Bende etraftaki öldürücü bakışları umursamamaya çalışarak zilin bir an önce çalması için dua etmeye başladım.
# ~ # ~ # ~ #
“ 3 gün. Tam 3 gün oldu ve sen hala yanıma gelmedin. Neden gelmiyorsun? “ Elimdeki çantam ile beraber otobüse binmek yerine yürüyordum cadde de eve doğru. Bugünkü etüt çok geç bittiği için hava çoktan kararmıştı. Oflaya, puflaya, elimde ki çantamı sallayarak boş boş dolaşıyordum. “ Önce kendini alıştır, sürekli yanımda dur, hiç yanımdan ayrılma. Sonra da aniden günlerce ortadan kaybol. Bu hiçde adil değil. Geri döndüğün zaman kesinlikle seninle konuşmayacağım. Duydun mu? Umarım duyuyorsundur çünkü karşıma çıktığın zaman seni.. seni.. Aish ! “ Sinirden ayağımı hızla yere vurunca yanımdan geçen insanlar dönüp baktılar. Deli olduğumu falan düşünmüş olmalılar. İki saattir kendi kendime konuşuyorum durduğum yerde. “ Aptal ! “
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Luhan'ın Büyülü Defteri (✓)
FanfictionJapon animesi " Desu Notu ( Death Note ) " ' dan alıntıdır . İçeriği benzememekle birlikte aynı olan tek tarafı sadece defterdir. Karakterler , konu ve birçok şey daha değişiktir .