Yaklaşık üç saat sonra babamın dediği yere gelmiştik. Babamın "arabadan inebilirsiniz" işaretinden sonra önce annem sonrada ben arabadan indik. Babamsa arabayı park etmeye gitti. Ev bir katlı ve pembe bir evdi. Çok şirindi. Ama tanıdığım kişiler yokken bu ev bile bana iğrenç geliyordu. Babam arabayı park ettikten sonra anahtarla kapıyı açtı. İçindeki odalar fazla olmasada bize yetecek büyüklükteydi. Evde bizden önce oturan kişilerin eski koltukları ve halıları vardı. Babam şimdilik bununla yetinmeyi sonradan yenilerini alacağımızı söyledi.
--Eee nasıl kızım beğendin mi?
--Hayır çok iğrenç.
Diyerek babama tavırlanıp benim odam olduğunu söyledikleri odaya girdim. Odada bir dolap ve yatak vardı. Yatağın üstünü temizleyip üstüne uzandım. Boş boş duvara bakarken bir yandan yalnız bıraktığım Yağız'ı düşündüm. Acaba onu yalnız bıraktığım için bana kızmış mıydı? Şu an ne yapıyordu? Düşüncelerimi telefon zır zır çalarak bozdu. Hızla kimin aradığına bakmak için telefonu elime aldım. Birinin aradığımı sanarken meğer bildirim sesiymiş. Alarımı kapatıp odadan dışarı çıktım. Annem şimdiden temizliğe başlamıştı bile. Bense daha alışamamıştım bile.
--Anne ne çabukta uyum sağladın.
--Ne yapayım başka çarem mi var? Alışmak zorundayım... Bu arada işin var mı yoksa sen de yardım et.
--Yok ama yardımda edesim yok.
--İyi tamam.
--Babam nerede?
--Bahçeye çıktı. Nefes alacakmış. Sanki burada oksijen yok.
Yüzümde tebessümle bahçeye doğru yürüdüm. İlk başta babamı farketmedim. Ne yapayım babamın üstüde yeşil çimenlerde. Sanarım kamufle olmaya çalışmış. Görende ajan sanır. Babamın yanına doğru gitmeye başladım. Babam çömelmiş otları temizliyormuş gibi hareket ediyordu. Bende yanına yaklaşarak çömeldim.
--Baba sana bir şey soracağım.
--Sor bakalım.
--Baba biz bundan sonra burada mı yaşayacağız? Ya bizi bir daha bulurlarsa?
--Bulana kadar para biriktireceğiz.
--Yani ödemeye mi başlıycaz?
--Sonsuza kadar borçlu duramayız nede olsa.
--O zaman borcu ödedikten sonra eski eve gidebilecek miyiz?
--Bilmem belki.
Babamın yanından kalkarak oturmaktan uyuşan bacaklarımı ovalayak normal hale getirip arka tarafa doğru çiçeklere bakarak ilerledim. Çiçek dediğim yeşil otlar. Fazla bir şey değildi yani. Olsun hiç olmazsa küçükte olsa bahçeli bir evimiz vardı. Arka tarafa gittiğimde evin arka tarafında bir marketin olduğunu farkettim. Önceki evimize market çok uzaktı. Tabi bende gitmeye üşeniyordum.
Evin kapısına doğru ilerledim ve kapıyı çaldım. Annem kapıyı açtı.
--Ne o yoksa iş mi yapacaksın?
Başka çarem olmadığından evet anlamında kafamın bir yukarı bir aşşağıya salladım. Annem benim elime cif ve bez verip toz almamış istedi. Toz alırken bir yandanda Yağız'ı düşünüyordum.
Yağız'ın ağzından...
Öğle yemeği olmuştu ama hala ortalıkta Azra gözükmüyordu. Acaba bugün okula mı gelmedi? Bir mesaj dahi atmamıştı. Hemen Azra'nın sınıfına inip sınıfa bakınmaya başladım. Ama yoktu kesin bugün okula gelmemişti. Acaba neden? Okul çıkışı okulun bahçesinden çıktıktan sonra telefonu elime alıp rehberde Azra'nın adını arattım. Ve telefonda yazan "Böyle bir kişi bulunmamaktadır" yazısını görünce numarasını almayı unuttuğum aklıma geldi. Daha önce hiç onu arama veya mesaj atma gereğinde bulunmamıştım. Ama şimdi aramam gerekiyordu çünkü onun neden okula gelmediğini merak etmiştim. Bir ara Azra'nın tanıştırdığı çocuğa sorayım dedim ama olmaz çünkü benle dalga geçerdi.
Okul çıkışı eve düşünceli bir şekilde ilerlemeye başladım. Biraz sonra varmıştım. Odamın olduğu tarafa doğru ilerledim. Tam odama girecekken arkadan biri bana dokundu sanki bana dön dermiş gibiydi. O kişinin Azra olması ümidiyle arkama döndüm. Ama o değildi onun yerine Halitdi. Halit benim kuzenim. Birkaç günlüğüne buraya gezmek için gelmişti.
--Ne o kuzi mutsuz gibisin. Yoksa benim geldiğime sevinmedin mi? O zaman gidiyorum.
--Yokya düşüncelere daldımda farkına varmadan oldu. Eee ne zaman geldin.
--Yeni. Bizimkilere uğramadan bir seni göreyim dedim. Yoksa beni bırakmazlardı. Biliyorsun.
--Evet hadi içeri geç.
Diyerek içeri buyurdum. O da içeri girdi. Çantasını kenara bırakıp yatağımın üstüne oturarak:
--Ooo kuzi bir erkeğin odasına göre odanın çok temiz.
--Ne yapalım tek kalınca böyle oluyor.
--Ben tek kalsam bile olmuyo.
Küçük çaplı bir kahkahadan sonra bana gittiği yeri ve yaptıklarını anlattı. Orayı çok sevmiş olmalı ki bir heyecanla anlatıyordu. Yaklaşık iki saat boyunca hiç susmadan anlatmaya devam etti. Sanki koca karı çene nasıl dayandıysa.
--Kuzi izninle ben gideyim. Bizimkiler merak eder.
--Tamam.
O buradayken bir anlığına da olsa unutmuştum Azra'yı ama olsun sanki ne zamandan beri görmüyorum okula gelince sorarım. Dünyanın sonu değilya.
Azradan devam...
Azda olsa yaptığım işten yorulmuştum. Alışık olmadığımız için. Yatağımın üzerine uzanıp hızla atan kalbiöin durmasını beklemiştim. Durunca kalkıp odaya bir göz gezdirdim. Fena sayılmazdı. Ben zaten taşındık diye üzülmüyordum. Yağız ve Dorukdan uzağımızdaki diye üzülüyordum. Düşüncelerimle yalnızken hızla kapıyı tıklayan babamın sesiyle yalnızlığım bozuldu.
--Efendim baba.
--Kızım hiç az ötedeki okulu gördün mü?
--Evet nedenki?
--Hah İlter seni o okula kayıt ettirdim.
--Ne çabuk. Bu ne hız.
--Yarın serbest üstle git. Biz sana sonra alırız.
Odadan çıkan babamın arkasından bağırarak:
--Sınıf ne söylediler mi?
--Evet. 11/B
--Tamam.
Ne çabuk gelişiyor her şeyde. Buraya taşınma ve hemen yeni okula yazılma. Bıktım bu hayattan ya. Hiç istediğim olmuyor, olmuyor işte. Ben öflerken ve hayata lanet okurken uyuya kalmıştım bile.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BANA GÜLMEYİ ÖĞRET
Teen FictionHerkezin hayatı birbirine benzemez aynı benimki gibi... Benim hayatımda gülmek yok. Onun yerine ağlamak var. Ama ben hayatımın bir gün değişeceğine inanıyorum. Ve bunu sadece "O" yapabilir.