Yağız yakşaşarak:
--Sana eşlik edemediğim için özür dilerim.
--Önemli değil. Zaten yanımda Doruk vardı yalnız değildim.
Doruk beni bıraktıktan sonra koşarak odama çıktım. Kendimi çok üzgün hissediyordum. Yatağa uzanıp ağlamaya başladım. Göz yaşlarıma engel olamıyordum. O ladar üzgündüm ki artık ne zaman uyuduğumun bile farkına varmadım. Sabah kalktığımda saat 9.36 idi. Gözlerimi ovalayarak yataktan kalktım. Odamı toplayıp dişarıya çıktım. Yağız odamın kapısında bekliyordu.
--Heleşükür uyanabildin. Uyuyan güzel.
--Kahvaltıya geç kaldım demi.
--Bu saatte kahvaltı mı kalır? Gel gidelim dışarıda sana bir şeyler ısmarlıyım.
--Bedava şeylere hayır demem bilirsin.
Yağız beni bir kafeye götürdü ve beraber kahvaltı yaptık. O da yapmamıştı. Uyanmamı beklemiş minnoşum :) . Kahvaltı yaptıktan sonra birazda dışarıda dolaştık ve tabiki kar yağarda biz karda oynamaz mıyız? Biraz karla oynadık bide kardan adam yaptık. Çok eylenceliydi. Saat geceye yakın oluncada geri döndük. Hava soğuk olunca tabi odalarda soğuk oluyor.
--Azra sıcak çikolata ister misin? Kendime yapacağım da.
--Olur isterim.
--O zaman sen benim odama git ben geliyorum.
Ayyy onun odasına gitmemi istedi. Yağız'ın odasında tek olsam bile heyecanlanıyorum. Odasına gittim. Odası benimkinden daha temiz ve güzeldi. Ben saten yeni gelmiştim ve temizleyip düzenlemek için zamanım yoktu. O ise tam 1 veya 2 sene buradaydı. Odasında dikkatimi çeken bir şey ise kitaplardı. Çok fazla okuma kitapı vardı. Bi an kapı açıldı içeriye Yağız girdi.
--Sıcak çikolatalar geldi.
Yağız'ın yanına giderek bir sıcak çikolatayı aldım ve sandalyeye oturdum.
--Ne kadarda çok kitabın var.
--Evet. Hepsini okudum. Ve hepside birbirinden güzel.
--Belli sen okuduysan öyledir tabi.
Sıcak çikolataları içtikten sonra odama çıktım. Birazda olsa dünki olayları unutmuştum. Yatakta mutlu mutlu sırırken uyuya kalmışım. Kalktığımda saat 7:30 olmuştu. Hızlıca hazırlanıp dışarı çıktım. Evet yine sıkıcı bir okul gününe merhaba diyiyoruz.
Okula gittiğimizde sınıflarımız farklı olduğundan koridordan ayrılıp sınıflarımıza gittik. Ama ayrılmak istemiyordum. Sınıfa gidip çantamı koydum ve kütüphaneye gittim. Okumam gereken kitaplar vardı çünkü. Kitapları buldum ve görevlinin yanına gittim. O sırada arkadan Doruk beni korkutarak yanıma geldi.
--Ahh Doruk ne yapıyorsun ödüm koptu.
--Zaten amacımda buydu. Haa bu arada Azra duydun mu?
--Keşke bide ne olduğunu söyleseydin.
--Dimi. Şey öğretmenler bizi uludağa kayak yapmaya götürüyorlarmış.
--Gerçekten mi?
--Yalan borcum mu var sana.
Kitapları alıp sınıfa doğru çıktık. Doruk bir şeyler smylüyordu ama ben onu duyamıyordum çünkü şimdiden orada ne yapacağımı pilanlamaya başlamıştım. Öğle tenefüsünde Yağız'ın yanına gittim. O da duymuştu normal olarak. Yemek yerken ona hayallerimi anlatmaya başladım.
--Azra herhalde çok heyecanlandın. Bir soluklan. Ben kaçmıyorum anlatırsın.
--Dimi.
Biraz yemeğimi yiyip tekrar devam ettim. Okul çıkışı Yağız bir yere uğrayacağı için tek gitmek zorunda kalmıştım. Derken bu fırsatı kaçırmayan Doruk hızla yanıma geldi.
--Eee naber?
--İşte aynı.
... Biraz sohbetten sonra ayrıldık. Tam içeriye girecektim kapının arkasından tanıdık bir ses geldi. Yanlışlıkla kulak misafiri oldum. Herhalde iki kişiydiler. Biri erkek biri kadın. Yani ben seslerden öyle anladım.
--Ahmet burada ne işin var.
--Seni görmeye geldim.
--Neden geldin ya biri görürse.
--Allah aşkına kim görcek. Zaten hala evliyiz. Sen şunu söyle kızı geri alabiliyon mu?
--Daha söyşemedim ama boşandık sanıyo.
--İyi mi peki.
--Evet iyi. Bazen görüşüyoz.
--İyi iyi.
Biraz onlara yaklaşarak yüzlerine baktım. Düşündüğüm kişiler olmaması dileğiyle. Yaklaşınca onların benim annem ve babam olduklarını anladım. Yine beni kandırmayı başarmışlardı. Bravo onlara. Karışmadan odama çıktım. Ağlamaya başladı. Çünkü yine onlara kanmıştım.
Bu olaydan sonra düşünecek çok şey olduğu için okula düşünmekten hayalet gibi gidip geliyordum. Taki Uludağ yalculuğundan bir önceki güne kadar. O akşam Yağız ile birlikte oturmuş kafede oturmuş ders çalışıyorduk.
--Azra senin halin ne böyle. Kaç gündür hayalet gibisin.
--Yok bir şey.
--Bir şey olmuş olmuş. Yoksa böyle olmazdın. Kim ne yaptı.
--Hiç kimse birşey yapmadı. Sadece aklıma takılan bir şey var.
--Aklına takılan ne ki böylesin.
--Boşver sana söyleyemem.
--Neden?
--Neden mi? Bilmiyorum ama söyleyemem.
O günden sonra annemle konuşmaya karar verdim. Hayatımı böyle yaşayamazdım. Sabah ilk iş Uludağ'a gitmeden önce annemin bana önceden bahsettiği eve gittim. Kapıyı çaldım ama annem açmadı kapıyı. Başka bir teyze açtı ve orada öyle birinin yaşamadığını söyledi. Ne yani bu da mı yalandı. Kesin bende yalanımdır. ^_^ Bu ne ya bana söylediği tek doğru şey herhalde bebekleri leylekler getirmez. Tabi onuda söylediyse.
Boşver zaten konuşupta ne yapacaktım. Kendimi toparladım ve işte seyahate hazırdım. Çantamı alıp son hızla okula doğru koştum geç kalmıştım. Neyseki yetiştim. Otobüse bindim ve işte güzel bir hafta başlamış oşdu. Yani inşallah güzel olur.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BANA GÜLMEYİ ÖĞRET
Teen FictionHerkezin hayatı birbirine benzemez aynı benimki gibi... Benim hayatımda gülmek yok. Onun yerine ağlamak var. Ama ben hayatımın bir gün değişeceğine inanıyorum. Ve bunu sadece "O" yapabilir.