VAZGEÇİŞ

126 56 7
                                    

Yağan yağmur damlaları yere değilde, yüreğime düşüyordu sanki. Bakmayın yağmur damlası dediğime, en az bir kor kadar yakıyordu içimi. Zaten ne düşse yüreğime, hep dağıtmıştı beni. Sonlara alışık olmama rağmen bir türlü kabullenemiyordum. Artık sıkılmış ve yorulmuştum. Bora'yı ailesine vereli yaklaşık iki hafta olmuştu. Hastalığı nedeni ile evde ders görüyor,eğitimine evde devam ediyordu. Dışarı çıkamıyor ev sınırları içerisinde istediğini yapıyordu. Şimdiden bir sürü uzaktan kumandalı helikopteri olmuştu. Ve en acısıda yokluğumu çabuk kabullenmiş,varlığımı çok çabuk unutmuştu. Üstelik Aren bir daha onu görmeye gitmememi ve o aileyi rahat bırakmam gerektiğini söylemişti,fakat dinlememiştim. Her gün evine gizlice girip, onu görmüş, o uyurken ise sıkı sıkı sarılmıştım. Aren ise dediğini yapmamama sinirlenmiş, Bora'nın ailesini yurt dışına gitmeleri konusunda ikna etmişti. Ailesi ise Bora'nın tedavisi için uygun olduğuna inanarak Aren'in bu teklifini kabul etmişti. Şimdi ise Bora, annesinin elinden tutmuş ona heyacanlı şekilde bir şeyler anlatırken, annesi onu gülümseyerek dinliyor, babası ise küçük kız ile ilgileniyordu. Birazdan uçakları kalkacaktı ve onlar güvenlikten geçip gidecekti. Ben ise yine arkalarından bakacaktım. Ve yine Bora,benim onu izlediğimi farketmeyecekti. Özlediğimi hissetmeyecekti. Hissetmedi de, gidecekleri yerin ismi anons edildi ve Bora annesinin elinden tutarak ilerlemeye başladı. İlk önce annesi ve Bora, daha sonra babası ve küçük kız güvenlikten geçti ve o sırada Bora arkasına döndü. Gözleri gözlerimi bulurken yavaşça elini kaldırdı ve bana el sallarken güvenlikteki kadına bir şeyler söyledi. Ben bana verdiği tepkinin şaşkınlığını yaşarken, annesi daha fazla durmasına izin vermeden onu kucağına aldı ve götürdü. Daha sonra ise Bora'nın bir şeyler söylediği kadın eliyle yanına gelmemi anlatan bir hareket yaptı. Yavaş adımlarla kadının yanına giderken Bora'nın gidişini çoktan kabullendiğimi fark ettim. Gideceğini iki gün önce öğrenmiştim ve sanırım bu zaman içerisinde kendimi buna fazlası ile hazırlamıştım. Karşısında durduğum kaldın elime bir şey tutuşturduğunda yavaşça kafamı eğdim ve elimdeki zarfa baktım. Üzerinde Bora'nın el yazısı ile Ablam'a yazarken,temin etmek için kadına baktım. Kadın bana gülümseyip konuştuğunda bunu gerçekten Bora'nın gönderdiğini anladım. "Sana vermemi söyledi"

Kafamı anladığımı belli edercesine aşağı yukarı sallarken elimdeki zarfı montumun cebine koydum ve hava alanından çıktım. Yavaş adımlarla ilerlerken cebimdeki zarfta yazılanları düşünüyordum. Ne yazmıştı veya neden yazmıştı. Merakım git gide büyürken yanından geçtiğim duvarın üstüne oturdum ve cebimdeki zarfı açtım. İçindeki beyaz kağıdı alıp açtığımda gülümsedim. Eğik ve karmaşık yazısı her zaman tebessüm etmemi sağlardı.

"Gidiyorum abla ve sen gideceğimi biliyorsun. Yapabileceğim tek şeyin gitmek olduğunu da biliyorsun. Hani her gün gelip beni gizlice izlediğini sanıyorsun ya yanılıyorsun. Hani bana fark ettirmeden sarılıyorsun ya, fark ediyorum. Çünkü abla, ne olursa olsun geleceğini biliyorum. Mutluyum ama, bu mutluluk gerçek ailemle alakalı değil. Mutluyum çünkü seni görüyorum, mutluyum abla,çünkü kokunu içime çekebiliyorum. Ve yine mutluyum abla,çünkü seni hissedebiliyorum. Sen gizlice yaptığını sanmaya devam et ben gerçekleri biliyorum. Bu yüzden gidiyorum. Sen benden vazgeçemiyorsun ya, bu yüzden ben senden vazgeçiyorum. Sen benden vazgeçmemek için kendinden vazgeçiyorsun ya kendinden vazgeçme diye gidiyorum. İyi olacağım ve sende iyi olacaksın. Çünkü abla, iyi olmak için ayrıldık. Ayrılığımıza ihanet etme ve iyi ol. Çünkü ben ayrılığımıza ihanet etmeyeceğim ve iyi olacağım. Son bir şey daha var. Beklemeyi bil, çünkü sağlığıma kavuştuğumda tam karşında olacağım ve sana sarılacağım. Sana, bana sarıldığın gibi sarılacağım.

BORA"

Unuttu sanmıştım. Beni unuttu sanmıştım. Ne kadar da aptaldım. O benim kardeşimdi, hangi kardeş ablasını kolayca unutabilirdi. Nasıl böyle bir şey düşündüğümü bilmiyordum. Böyle bir şeyi düşünürken aklım neredeydi onu da bilmiyordum. Bildiğim tek şey Bora'nın geri geleceği ve bana vadettiği hayattan vazgeçmediği idi. Herkes benim Bora'ya bir hayat verdiğimi söylerdi, oysa Bora bana bir hayat vermişti. Sevmeyi bilmeyen yüreğime sevgiyi öğretmişti. Sevilmeyi bilmeyen kalbimi, sevmeyi öğrettiği gibi sevebilmişti. Ve emin olun sevmek o kadar da kolay değildi. Ben onu çok eşsiz sevmiştim. Çünkü sevmeyi ondan öğrenmiştim. Gözümden düşen damlalar umrumda değildi. Çünkü Bora geri gelecekti. Bunu bir ayrılık olarak kabul etmiyordum. Bu ayrılık değildi ve bize hiç bir zaman ayrılık uğramayacaktı. Bu hikaye o öldüğünde değil ben öldüğümde bitecekti. İşte o zaman ayrılacaktık, ama bu ayrılık, onu benden ayırmayacaktı. Beni ondan ayıracaktı. Bu ayrılık benim için mutlu bir son olacaktı. Ama onun için hep yarım kalmış bir hikaye olarak kalacaktı. Onun nefes alıyor ve yaşıyor olması benim tek mutlu sonumdu.

SESSİZ VEDA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin