ϟ
"i'm in love with an angel, heaven forbid
made me a believer, with the touch of her skin"ϟ
Draco Malfoy
Gözlerim hafifçe aralandığında kafamı hareket ettiremedim. Böylece kafasını bana yasladığını anladım.
Anladığım kadarıyla şu an geceydi ve uyanık kimse yoktu.
Bu omzun ve kokunun tadını biraz daha çıkarabilirdim.
"Ah, Hermione... Bana neler yaptığını bir bilsen."
ϟ
Bir hareketlenme hissederken ayrıca bir ses duydum.
"Draco, kalk! Sabah olmuş ve ilk ders Karanlık Sanatlara Karşı Savunma, gitmemiz lazım!"
Hermione ayağa kalkınca başımı arkamdaki rafa yasladım. Bu sırada o ise kitaplarını toplamakla uğraşıyordu.
"Sakin ol, daha çok erken."
"Gece de burada kaldık. Ah, Ron ve Harry beni öldürecek, meraktan ölmüşlerdir!"
Yüzümdeki hafif tebessümle cevap verdim. "Merak etme, benim suçum olduğunu söylerim."
Hermione bana bakarak gözlerini devirdi. Daha sonra hızlı adımlarla kütüphanenin kapısına gitti. Neyse ki kapı açıktı.
Pekâlâ, bunun sebebi ben olabilirim.
İlk başta kapının neden kilitli olmadığına şaşırsa da yoluna devam etti. Daha sonra uyuşuk adımlarla ayağa kalktım ve kitaplarımı aldım.
ϟ
Derste yan yanaydık. Son 24 saattir ona fazlasıyla yakındım. Dün gece aklıma geldikçe gülümsemeden edemiyordum. Ama bunu kesmeliydim çünkü dikkat çekiyordum.
"Malfoy, suratındaki aptal ifadeyi sil. Ayrıca dün gece ilk uyuyan sendin. Ben de ne yapacağımı bilemediğim için uyuyakalmışım."
"Uyandırabilirdin." Dediklerimden sonra bana baktı ama sonrasında Profesör Snape'in rahatsız edici bakışları yüzünden önündeki kitaba döndü.
Birkaç dakika sonra defterinden bir sayfa kopartarak bir şeyler yazmaya başladı. Yazmayı bitirdikten sonra sıranın altından kâğıdı benim sıramın altına koydu.
Hermione Granger, derste notlaşıyordu. Özellikle de Snape'in dersinde...
Dikkatli bir şekilde kâğıdı aldım. Gerçi Snape beni görse de, onun pek umurunda olmazdım.
'Ders çıkışında, köprüde buluşalım. Sana söylemek istediğim bir şey var.'
Açıkçası nedir bu kadar önemli olan diye düşünmedim değil. Çünkü Hermione, asla ve asla derste böyle bir şey yapacak biri değildi.
Sabırsızlıkla dersin bitmesini bekledim.
ϟ
Dersten sonra direkt olarak köprüye gelmiştim. Köprünün tam olarak sonuna gitmemiş, ortasında durmuştum. Kollarımı tahtalara koyarak aşağı bakıyordum. Büyük bir ihtimalle Weasley ve Potter ile konuşmaya daldığı için geç gelecekti.
Adım sesleri duyduğumda yanımda da bir hareketlilik hissettim. Onun geldiğini anladığım için başımı kaldırmadım.
"Derste bana not yazmanı gerektirecek kadar önemli olan şey nedir merak ediyorum, Granger."
"Pekâlâ, belki o kadar da önemli değildir ama bilmiyorum. Yani... Nasıl söylesem ki? Düşmanlıktan pek haz etmem, aramızdakilere son verip yeni bir başlangıç yapmaya ne dersin? Arkadaş olabiliriz, çok sıkı olmasa da."
Arkadaş. Sadece arkadaş mı?
Başımı kaldırarak ona baktım. Büyük bir beklenti ile cevabımı bekliyor gibiydi.
"Pekâlâ, o zaman barış antlaşması mı yapıyoruz?"
Bu lafıma gülünce gülümsemeden edemedim. En azından gülmesini sağlamıştım.
"Evet, barış antlaşması," diyerek elini uzattı. İlk gözlerinin içine, daha sonra eline bakarak, elini sıktım. Teni tenime değdiği anda, çarpılmışa dönsem de, belli etmemeye çalıştım.
ϟ
Barış antlaşması... Sanırım artık arkadaşız. Bu kadar kolay mıydı?
Peki ya eli elime değdiği an yaşadığım şey? Bunun mantıklı bir açıklaması olabilir mi?
Ah, Hermione... Keşke seni ne kadar çok sevdiğimi bilsen.
ϟ
Dramione için bir kalp. ♥️
Öpüldünüz! ♥️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
where's my love? | dramione
FanfictionVe Draco Malfoy, hayatında hiç ummadığı bir isme âşık oldu. ϟ Yine yazıyorum. Onun okumayacağını bile bile... Aramızdaki ilişki o kadar tuhaf ki, ondan hoşlandığımı anlaması imkânsız gibi bir şey. Gerçi amaç da bu değil miydi? Olabildiğince ondan...