Bora'nın nefes alıp verişleri hızlanınca kendini Burak'ın üstüne atlamamak için zor tuttuğunu anladım. Fakat bir süre sonra gruptan "ooo" sesleri gelince sabrının sınırını aşmıştı. Burak'a saldırmasını beklerken, beni daha çok kendine yaklaştırıp saçlarımdan öpünce şokun etkisiyle hiçbir şey yapamadım. Burak ve diğerleri şaşkın gözlerle bizi izliyordu. Bora aniden ayağa kalkıp benim de kalkmama yardım ettikten sonra gruba dönüp "Geç oldu biz gitsek iyi olur. Tanıştığımıza çok memnun oldum." dedikten sonra yürümem için beni dürttü. Ona yetişmek için büyük bir çaba sarfetmem gerekmişti.
Çardaktan yeterince uzaklaşınca Bora'yı durdurup "Napıyorsun sen?" diye çıkıştım.
"Kimsenin sizi Burak'la sevgili sanmasını istemiyorum, sonra kötü tanınırsın"
"Şimdi ise bizi sevgili sanıyorlar. İki kardeşi!"
"Biz kardeş değiliz! Kan bağımız yok."
"Ne farkeder?"
"Çok şey! "
Daha fazla konuşmak istemediğim için Bora'yı arkamda bırakarak hızlı adımlarla eve doğru yürüdüm. Kapının önüne gelince anahtarımı unuttuğumu farkettim ve zili çaldım. Evdeki hiçbir ışık yanmıyordu. Birkaç kere daha zili çaldıktan sonra Ebru'yu aradım ama açmadı. Muhtemelen uyurken rahatsız edilmemek için telefonunu sessize almıştı. Aslı ve Mısra'nın da numarası olmadığı için kapının yanındaki bankta oturmaya karar verdim. Normalde Bora'yı arardım ama şu an ona çok sinirliydim.
Gözlerimi açınca birinin kolumu uyunmam için hafifçe dürttüğünü farkettim. Karşımda kumral saçlı ve açık yeşil gözlü oldukça yakışıklı bir çocuk duruyordu.
"Burası uyumak için pek de rahat görünmüyor."
Bankta uyuya kalmışım. Saate baktığımda gece 1 olmuştu. Etrafta ise birkaç kişiden başka kimse yoktu. Tekrar çocuğa bakınca dikkatle beni süzüyordu.
"Anahtarımı unutmuşum ve sanırım uyumuşlar."
"O halde bize gel burası sabaha karşı çok soğuk olur."
Normalde olsa böyle bir şeyi asla kabul etmezdim ama her tarafım tutulmuştu ve şimdiden üşümeye başlamıştım.
"Kızların erkeklerin evinde kalması yasak değil mi?"
"Evet ama bu durumu anlayacaklarını umuyorum. Bu arada ben Rüzgar."
Tabi ya Rüzgar. O da çardaktaydı. Havada kalan elini sıkarak "Ben de Selis" dedim. Ayağa kalktıktan sonra benim de kalkmama yardım etti ve tam karşıdaki eve doğru yürümeye başladık. Sonunda evlerine gelince cebinden anahtarını çıkarıp kapıyı açtı. Salonda sadece bir çocuk televizyon izliyordu. Onun yanına gittiğimizde bize anlamayan gözlerle baktı.
"Selis anahtarını unutmuş ve dışarıda kalmış. Donmasını istemeyiz değil mi?"
"Sevgilisi yok mu oğlum? Bir de başımıza iş açma."
Tamam bu fazla açıktı ve bir açıklama yapma gereği duydum.
"Hayır Bora benim sevgilim değil. Üvey kardeşim ama aramızda hiçbir kan bağı yok annemle babası evlenmişti. Hatta şu an kardeş sayılmayız"
"Çardakta olanlardan sonra herkes sizin sevgili olduğunuzu düşündü yalnız haberin olsun."
"Evet ama sanırım Bora biraz fazla korumacı davranıyor."
"Bu arada ben de Yağız."
"Memnun oldum."
Rüzgar da mutfaktan elinde sandviçlerle salona girdiğinde yüzüme kocaman bir gülümseme yayıldı. Çünkü öğlenden beri hiçbir şey yememiştim. sandviç tabağını ortadaki sehpaya bırakınca bir tane aldım ve büyük bir iştahla yemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaz Kampı
Teen FictionAnnemin "sözde" babamla evlenip bana bir üvey kardeş kazandırmalarından sonra ikimizi bir yaz kampına göndermeleri. Normal şartlarda çok normal olması beklenen bir yaz kampının normal şartlarda gerçek kardeş gibi olduğumuz üvey kardeşimin anormal bi...