Bölüm 7

11.1K 751 40
                                    

Bölümler çok geç geliyor biliyorum ama sınavlarım var. Bir de okuduktan sonra beğenip yorum yaparsanız çok sevinirim.

Tekneden ne ara indiğimizi hatırlamıyordum bile. Çünkü o ara yarı uykulu bir haldeydim.

Saatin beş olduğunu görünce aklıma şu iş yemeği geldi ve oyalanmadan duşa girdim. Duşta bir saat kadar kaldıktan sonra kurulanıp odama geçtim. Aslında giyinecektim ama sonra aklıma Cem'in göndereceği kıyafetler gelince bornozumla oturup beklemeye başladım. Bu arada da saçlarımı taradım.

Yaklaşık on dakika sonra telefonum çaldı.

"Efendim Ebru?"

"Selis sizinkiler kıyafetlerinizi getirdi. Ben seninkini aldım da sen nerdesin?"

"Odadayım ben getirsene."

Telefonu kapattıktan bir, iki dakika sonra odama girdi ve kıyafeti yatağın üstüne bırakıp bir şey söylemeden odadan çıktı. Bugünkü halimden sonra konuşmaya cesaret edemiyordu sanırım. Ama kim ne derse desin haklıydım ve gayet yerinde bir tepki verdiğimi düşünüyorum.

Elbiseyi poşetinden çıkarıp üstüme geçirdim. Elbise dizimin bir karış üstünde sayılırdı. Cem umursamasa bile Bora bundan pek de hoşnut kalmayacak gibi. Ama umrumda değildi. Elbise straplezdi ve etek kısmı bir astar ve üstündeki kalın tülden oluşuyordu. Pudra rengindeydi. Oldukça güzel bir elbise olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.

Poşetin yanındaki ayakkabı kutusundan platformlu bilekten bağlamalı topuklu ayakkabıları da giyince Cem'in gönderdiği aksesuar ve takıları taktım. Evet her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmüş. Sanırım bu yemek onun için çok önemli olmalı ki işini bana bırakamadı. Muhtemelen modacılarından biri yapmıştır bu kombini.

Saçlarımı ve hafif makyajımı da yapınca hazırdım. Hızlı adımlarla odamdan çıkıp aşağı inince salondaki tekli koltuğa oturan Bora'yı gördüm. Ona hiçbir şey demeden bahçeye çıkınca hemen peşinden geldi ve önüme geçti.

"Daha nereye gideceğini bile bilmiyorsun."

Yine hiçbir şey söylemeden olduğum yerde beklemeye başladım. Oflayarak önünden yürümeye başlayınca onu takip ettim. Sitenin dışında tanıdık araba bizi bekliyordu.

Hemen arabanın arka koltuğuna binince Bora da diğer kapıdan girerek yanıma oturdu. Yeni farketmiş olacak ki "O elbisenin boyu çok kısa" dedi. Sanki ben seçtim.

"Seni ilgilendirmez. Hem bu konuda benim değil babanın başının etini ye lütfen. "

Bora'yı sinirlendirmek çok da akıllıca bir davranış değildi ama yapcak bişey yok.

Yol bir hayli uzundu ama makyajım bozulmasın diye uyuyamadım. Sonunda varınca kendimi hemen arabadan dışarı attım ve içimden "Sonunda oksijeeeen" diye bağırdım. Normalde olsa dışımdan bağırırdım ama buradaki insanların bunu etik karşılaşacağını sanmıyorum.

Dışarıdan pek bir şeye benzemeyen mekan içeri girince insanın ağzını açık bırakıyordu. Burasının televizyonlarda gördüğümüz film galalarından farkı yoktu. Cem'in toplantı anlayışı bu oluyor demek.

Ben etrafa hayran bir şekilde bakarken Bora hiç etkilenmişe benzemiyordu. Tabi ne de olsa alışıktır böyle ortamlara bizim ego.

Bora beni yürümem için dürtünce ona öldürücü bir bakış atmakla yetindim çünkü burası kavga etmek için pek de iyi bir ortam sayılmazdı.

Biraz yürüdükten sonra Cem'i görünce yanına gittik. Cem bana yapmacık bir şekilde sarıldıktan sonra "Çok güzel olmuşsun tatlım" dedi yine aynı yapmacıklıkla. Bir dakika, tatlım mı? Cem, ben ve tatlım aynı yerde? Ah tabi, yanında şu çok önemli ortakları vardı değil mi? Ondan yani şaşırmaya gerek yok.

Cem bizi tek tek ortaklarla tanıştırmaya başladı. Cem'in aksine onlar gayet samimiydiler. Vay be böyle ortamlarda samimi insanlar da oluyor muydu

"Bu kızım Selis ve bu da oğlum Bora. Bunlar da yeni ortaklarımız Armağan Bey ve Sinem Hanım."

El sıkışırken kadının parmağındaki yüzükten evli olduklarını anladım. Adamınkinde yoktu ama parmağında yüzüğün izi kalmış. Ayrıca kadın "Armağan" yazılı bir kolye takıyordu. Adamın da kol düğmelerinde Sinem yazıyordu. Ya çok iyi bir çiftler ya da fazla gösteriş meraklısı.

Şu an kendime inanamıyorum. Biraz daha zorlasam Sherlock Holmes olucam çıkcam yani.

Bu arada oğullarının gelmediğini de farkettim. Sadece bizim duyabileceğimiz şekilde Cem'in kulağına "Oğulları gelmediyse benim burada ne işim var?" dedim. Cem ise bana ters ters bakıp sadece "Sabırlı ol biraz" dedi ve yeni ortaklarıyla neşeli bir şekilde konuşmaya devam etti.

Ben de sıkıntıdan etrafı izlemeye başladım. Herkes oldukça pahalı ve şık kıyafetler giymişti. Kadınların 3/4ünde estetik olduğu kesindi. Herkes birbiriyle çok resmi konuşuyordu. Tam da benim alışık olmadığım bir ortam.

Ben etrafı izlemeye dalmışken Bora yanıma yaklaşıp "geldi seninki" deyince dikkatimi tekrar bizim masaya vermemle şok olmam bir oldu. Cem'in yeni ortaklarının oğlu Rüzgar mıydı?

Ben o kadar şaşırmışken Rüzgar bu durumu gayet normal karşıladı ve gelip elimi sıktı. Rüzgarın ailesi bizi tanıştırmaya başlayınca Rüzgar araya girip "Gerek yok biz Selis'le zaten tanışıyoruz"deyince annesi tebessüm etti ve "Rüzgar, Selis' e durumu anlatmak istersin değil mi?" diye sordu. Rüzgar da başını olumlu bir şekilde sallayarak nazikçe elimden tutup beni ön bahçedeki havuzun yanına götürdü. Ordaki bir banka oturunca uzun bir nefes alıp konuşmaya başladı.

"Ailelerimiz yeni bir proje için ortak oldular."

"Evet orasını anladık. Sen benim olduğumu biliyor muydun?"

"Bugün sabah öğrenince ben de çok şaşırdım ama anlaşılan bizimkiler bilerek bizi aynı kampa göndermişler."

Rüzgar'ın dediklerinden neredeyse hiçbir şey çıkartamamıştım bu yüzden "Her şeyi en baştan ayrıntılı bir şekilde anlatır mısın lütfen" dedim ve anlatmaya başladı.

"Dediğim gibi ailelerimiz yeni bir proje için ortak oldular ve bu proje daha çok genç sevgililere yönelik olduğu için bizim tanışmamızı istediler."

"Ne alaka?"

"Bizi medyaya sahte sevgili gibi gösterecekler ki malları çok satsın. Anladın mı? "

Yok-ar-tık. Resmen bizi kullanacaklar, sırf ürettikleri her neyse çok satması için.

"Hadi Cem'in bunun için beni kullanmasını anlarım da sen nasıl ailene bunu yapmalarına izin veriyorsun?"

"Yapma ama Selis. Çok büyük bir şey değil ki. Bir kaç tane fotoğrafta çıkarız, bir kaç defa birlikte görülürüz oldu bitti. Sonra zaten unutulur. Bunu çektikleri dizinin reytingleri yükselsin diye sevgili rolü yapan boşrol oyuncuları gibi düşün."

"Yani yalan."

"Bu işler başka türlü yürümez. Gerçek dünyaya hoşgeldin."

Aslında haklı olabilirdi. Bir kaç karede birlikte çıkıcaz hepsi bu. Abartılacak bir şey yok. Tebessüm edip başımı olumlu anlamda sallayınca oturduğumuz banktan kalkıp tekrar içeri girdik.

Sinem Hanım çok içten bir şekilde gülümsedikten sonra "Bir sorun yok değil mi Seliscim?" diye sorunca ben de gülümseyip başımı iki yana salladım.

Benim için sorun olmasa bile Bora için var gibi gözüküyordu. Sanırım biz dışarıdayken Cem de Bora'ya açıklamıştı.

Bora belli etmese bile ben onun içindeki gerilimli ortamı hissedebiliyordum.

Yaz KampıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin