Işıkların bir saniye gidip geldiğini hissettiğimde içimde tuhaf bir şeylerin olacağını sezen bir izlenime kapılmıştım.
''Justin?''
''Him?'' Dudaklarının kenarı kıvrılmış bir şekilde bana bakıyordu.
Daha deminki hali gözlerimin önüne gelip dursada bu sessiz ortam unutmamı sağlıyordu.
''S-sende bir tuhaflık hissetmedin mi?'' Bütün banyoya göz gezdirdiğimde fayansın alt kısmına sıkışmış küçük bir alet dikkatimi çekmişti.
''Hey,hey!'' Hemen ayaklanıp oraya doğru eğilmiştim.
Elime aldığım bir kameraydı.
''Lanet olsun! Biri bizi izliyor.'' Kamerayı yere atıp parçalarına ayıracakken arkasındaki notu gördüm.
''KOLAY VAZGEÇTİNİZ.BİR ARKADAŞINIZIN ÖLÜMÜNE DAHA SESSİZ KALMAZSINIZ UMARIM.SİZE SESSİZ TEPELERDE İYİ EĞLENCELER.'' Gözlerim korkuyla açılırken notu sesli bir şekilde okuyan Justin'in gözleri kızarmıştı.Benimde öyle.
''Herkesi ara.Bu gece kimse ölmeyecek,anladın mı?'' Başımı ürkekçe sallayıp kapıya yöneldim.
***
''Kimse açmıyor,kaç kere denediğim hakkında bir fikrin var mı?!'' Yağmurlu havada Justin arabayı bir sağa bir sola kullanırken midem bulanmaya başlamıştı.Evlerine gidip bakmıştık ama evde kimse yoktu.Ayrıca hiçbirinde de ışık yanmıyordu.
Soğuktan ellerim titremiş ve burnum kızarmıştı ama hiç durmadan Jack,Candice,George üçlüsünü aramaya devam ediyordum.
''T-tanrım lütfen.Samanthaya olanların olmasını istemiyorum.'' Justin elleriyle direksiyona yumruk attı ve bir arabaya girmek üzereydik.
Korna sesleriyle Justin'in küfürler mırıldandığını duydum ama umrumda olan bu değildi.
''Sessiz tepeler derken nereyi kastetti?'' Justin bir şey aklına gelmiş gibi gülümsedi.
''Sanırım biliyorum.Bu gece kazanan taraf biz olacağız.'' Arabanın camına yaslanıp gözlerimi yumdum.
Her şeyin bir anda hayal olmasını dilerken araba bir kaç dakika sonra ani bir frenle durdu.
''Burdan sonrasını yürüyeceğiz.'' Boş sokakta hiçbir araba yoktu ve yolun üzerinde sadece sağ tarafımızda kalan patika vardı.
Burayı hatırlamıştım.
2 YIL ÖNCE-
''Kes sesini Jack.Şu şişeyi uzat.'' Jack kıkırdayarak benim üstümden arkamdaki biraya uzandı.
''Güzel bir hafta sonu,ha?'' Kamp yapmaya gelmiştik ve patikanın biraz ilerisindeki orman yolundaydık.
Sessiz ve ürkünç olmasına karşın huzurluydu.
Jackle daha huzurlu.
''Hey bakireler.Bana da bi şişe gönderin.'' Ah,unutmuşum.
Justinle daha huzursuz.
Tam ortamıza oturdu ve güneş gözlüklerini kısa bir saniye çıkarıp beni süzdü.
Jack ayağa kalktı ve George'un bulunduğu çadıra ilerledi.Dışarıdaki biralarımız bitmek üzereydi.
''Sen öyle yanmıyor musun?'' Gözlerim üzerimdekilere kaydı.
Bir şort ve askılı.
''Ah,bence oldukça havaya uygun giyinmişim.'' Justin kıkırdadı.
''Bir Candice ve Samantha'ya bir de kendine bak istersen güzelim.''
Yüzüm gerildi ve onun yanında aşağılanmaya alışkın olduğumdan tek kelime etmedim.
''Tanrıya inanır mısın Justin?'' Elimdeki biradan bir yudum aldı.
''Sen bana o güzel kıçını yatağıma da getirebileceğine inandığın sürece.'' Üzerindeki tişörtü bir çırpıda çıkardı.Kasları bütün o mükemmelliğiyle- ah,ne diyorum ben.
''O zaman inanmıyorsun.'' Aayağa kalkıp kızların bulunduğu çadıra ilerledim.
GÜNÜMÜZ-
''Burdalar mı?'' Patikanın kenarındaki küçük kulube dikkatimi çekti.
Eskiden beri oradaydı.
''Şansımızı deneyeceğiz.'' Gözlerim yağmurun şiddetinden kısıldı.
''Justin,korkuyorum.''
''Yanında ben varım.''
''A-ama-'' Sözümü yarıda kesmişti.
''Tanrıya inanır mısın Rain?'' Ellerimi sımsıkı kendi parmaklarına doladı.
''Seni sevdiğime inandığın sürece.'' Gözlerindeki ışık parlarken alnıma yumuşak bir öpücük kondurdu.
''O zaman inanıyorsun.'' Ve yavaşça kulübeye ilerledik.