Bölüm Şarkısı: Meghan Trainor - Like I'm Gonna Lose You ft. John Legend
**
Keyifli okumalar. ❤️
****
İNGİLTERE
Asya, sabah uyandığımda her zaman olduğu gibi ilk iş olarak eski paslı su kabını eline alıp mutfaktaki lavabodan içine yeterince su doldurduktan sonra balkona çıktı. Gökyüzü yeni yeni sarı rengini terk edip pembeye dönerken, o da balkondaki çiçeklerini seyre daldı. Çiçekler, kırmızı saksılarında tüm ihtişamlarıyla ona gülümsüyor gibiydiler. Yanlarına yaklaşıp elindeki kabı balkondaki sandalyenin üzerine bıraktıktan sonra boşta kalan elleriyle onları okşayıp biraz sohbet etmeye başladı. Farklı renklerden sardunyalardı hepsi; anneannesinin ona bıraktığı yadigarlarıydı. Asya, anneannesi öldükten sonra yetiştirme yurduna gönderildiği zaman yanında sadece bir saksıyı götürmesine izin verildi. O da, ona kalan son yadigara canı pahasına sahip çıktı. Birkaç yıl sonra da oradan ayrılıp kendi evine yerleşince onları anneannesi gibi yetiştirip, çoğaltmaya başladı. Tıpkı onun gibi Asya da, bu geleneği devam ettiriyordu. 'En büyük dert ortağımız çiçekler' derdi anneannesi, her sabah kalkar dertlerini anlatır, bazen de ağlardı. Asya farkındaydı hep, anneannesi ona göstermek istemezdi ama Asya erken kalktığı zamanlarda, uzaktan onu izlerdi. Anneannesi saatlerce ağlar ama Asya kalktığı zaman da yüzünde güller açardı. O zamanlar bunun sırrını anlayamamıştı ama şimdi çok iyi anlıyordu. Çiçekler artık onun da dert ortağıydı, o da anneannesi gibi artık her sabah içindeki sıkıntıları onlara anlatıp rahatlıyordu. Ne zaman onları karşısına alsa, sanki karşısında anneannesi varmış gibi hissediyordu.
Bugün de her sabah olduğu gibi çiçeklerle bir süre konuştuktan sonra onlara da ihtiyacı olan suyu verdi. Suyu köklerine dökerken sevindiklerini hissediyordu, o suyu dökerken yeşil yaprakları, sanki ona selam duruyordu.
Suyu dökme işlemini bitirip kabı ayağına takılmasın diye dikkatli bir şekilde balkonun kenarına koyduktan sonra, Asya da bir sandalyeye oturup dirseklerini dizlerine dayayıp çenesini avuçları arasına aldı. Şehrin yavaş yavaş hareketlenmesiyle çıkan hafif sesler kulağını doldururken gözlerini kapadı. Böyle yaptığı zamanlarda mutsuzsa bile mutlu olurdu. Kendini her sabah yeniden doğmuş, içindeki boşluğun da bu zamanlarda dolduğunu hissederdi.
Salondan hafif tıkırtı sesleri gelmeye başlayınca irkilip gözlerini açtı. "Doğa uyandın mı?" diye salona doğru seslendikten kısa bir zaman sonra balkon kapısında iki elinde fincanla Doğa belirdi.
Doğa neşeyle elindeki fincanı Asya'ya uzatıp "Günaydın sabah güzeli" dedi. Asya fincanı elinden aldıktan sonra kendi de onun yanındaki yerini alıp kahvesini yudumlamaya başladı.
"Günaydın, bugün erkencisin uyku güzeli"
Doğa kahvesini yudumlarken sanki kötü bir tat almış gibi yüzünü buruşturdu. "Hiç sorma, bu aralar şirkete büyük patron uğruyor. O yüzden erkenden ortalıkta görünmeliyim, terfi alabilmem için bu şart"
"Umarım alırsın canım, sen bunu hak ettin"
"Umarım. E sen ne yaptın, dün bahsettiğin işe başvurdun mu?"
"Henüz değil, hala bana uygun olup olmadığına karar veremedim"
"İstersen sana bizim şirkette bir iş bulabiliriz. Sen bu kadar uzun süre işsiz kalamazsın"
"Ben biraz daha beklemekten yanayım. Eminim aradığım iş karşıma çıkacaktır". Asya, okuldan mezun olduğundan beri bir şeyler arıyordu, onu heyecanlandıran, yapmaktan zevk alacağı bir iş. Fakat şimdiden onlarca iş denemesine rağmen hala kendini mutlu hissettiği bir yer bulamamıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/104407856-288-k838497.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİMDEKİ YALANCI
RomanceSadece anlaşma olarak başlanan bu nişanlılığın ilk görüşte aşka dönüşeceğini kim tahmin edebilirdi ki? Arkadaşı Pınar'la yer değiştiren Asya da hiç tahmin etmiyordu. Sadece basit bir nişanlılık süreci, onun hayatının en güzel ve yalan dolu günlerine...