İnstagram: pembekalemhikayeleri
Keyifli okumalar :)
**
Bölüm Şarkısı: Model – Yalnızlık Senfonisi
**
Gözlerini yavaş yavaş aralamaya başladığında başındaki ağrı da yine tüm vücuduna yayılmaya başlamıştı. Asya'nın ağzından hafif bir inleme sesi çıkınca yanındaki sandalyede oturan kadın ayaklandı. Asya'nın elini tutarak "İyi misiniz?" diye sordu.
Asya başı ağrısa da, nerede olduğunu ve başında konuşan kadının kim olduğunu merak ederek gözlerini zorla da olsa araladı. Karşısında genç bir kadın vardı. Gözleri de saçları gibi kahverengiydi ve çok güzeldi. Üzerindeki kırmızı elbise de doktor ya da hemşire olmadığını gösteriyordu. Bu kadın kim olabilirdi ki?
Zorlukla nefes aldıktan sonra yutkundu, şimdi konuşmaya gücü vardı. "Siz kimsiniz?"
"Ben sizi parkta öyle baygın görünce hastaneye getirdim. Adım Elif"
Genç kadın, adının Elif olduğunu öğrendiği bu güzel kadına bir süre sessizce baktı. Parkta bayılmıştı ama hatırlamıyordu. En son hatırladığı şey beynine kazınan, kolay kolay unutamayacağı o sahneydi; babası kızının dizlerini öpüyordu. Onu bir kere bile aramamıştı ama şimdi sevgili kızının kanayan yaralarını öpüyordu. Peki Asya'nın açılan yaralarını kim öpecekti. Onları o açmıştı ve hala kanıyordu. Biliyordu, o yaralar kapanmayacaktı.
Karşısında endişeyle bakan kadını daha fazla meraklandırmamak için "Ben iyiyim. Teşekkür ederim" diye fısıldadı. Bedenen gerçekten iyiydi fakat ruhu paramparçaydı. Peki ruhunu umursayan var mıydı?
"Ayye ben şok şıkıydım, gideyim aytık, yütfen"
Asya kadının arkasından gelen çocuk sesini duyunca bakışlarını hızla o tarafa çevirdi. Pencerenin önündeki ikili bordo koltukta biri beş yaşlarında bir erkek çocuğu, diğeri en fazla iki ya da üç yaşında bir kız çocuğu oturuyordu. İkisi de yüzlerindeki meraklı bir ifadeyle onu izliyordu.
"Şey kusura bakmayın. Ben sizi öyle bir anda baygın görünce çocukları da mecburen yanımda getirdim. Allah'tan bir adam sizi arabaya taşımaya yardımcı oldu"
Demek bu çocuklar, onun çocuklarıydı. Kadının mahcup ifadesine gülümseyerek karşılık verdi. "Ben çok teşekkür ederim. Benim yüzünden buralara kadar geldiniz. Siz benim kusuruma bakmayın"
"Aşk olsun ne kusuru yahu. Siz iyi olun da önemli değil. Fakat ailenize haber versem iyi olacak, sizi merak etmişlerdir"
Kadının onu merak edebileceği bir ailesinin varlığını ima etmesi Asya'nın gözlerini acıyla yeniden yummasına neden oldu. Onun ailesi yoktu. Onun annesi ölmüş, babası da ondan ayrı mutlu bir yuva kurmuştu. Kimsesizliği ilk defa bu kadar derinden hissetmişti. Elbette babasının onu kucaklamasını beklemiyordu, zaten o da bunca yıldan sonra onun kollarına atlamazdı ama yine de hayatına devam edip, yeni bir aile kurmasını gözleriyle görmesi onu derinden etkilemişti. Sanki zorla yemek yedirilmiş gibi yutkunamıyordu.
"Ailem yok benim" dedi gözlerini ondan kaçırarak. "Ailemi kaybettim, yalnız yaşıyorum"
Gözlerini yanındaki boş duvara dikmiş, yanındaki kadının bir an önce gitmesini ümit ederken, o seruma bağlı olmayan eline şefkatle dokundu. "Kendinizi iyi hissediyor musunuz?
Kalbi ağrısa da, babasını düşünmek başına dayanılmaz ağrılar soksa da kendini iyi hissediyordu. "İyiyim, sadece o an biraz yorgundum" diye bir beyaz yalan uydurdu. "Evime gidebilir miyim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİMDEKİ YALANCI
RomantikSadece anlaşma olarak başlanan bu nişanlılığın ilk görüşte aşka dönüşeceğini kim tahmin edebilirdi ki? Arkadaşı Pınar'la yer değiştiren Asya da hiç tahmin etmiyordu. Sadece basit bir nişanlılık süreci, onun hayatının en güzel ve yalan dolu günlerine...