Bu gün hava yağmurluydu, hatta fazlasıyla yağmurluydu ve dışarı çıkamayacağım kesindi veee bu benim için iğrenç bir durumdu çünkü yağmurda yürümeyi çok severim, bana huzur , anneme ise sadece ıslak çamaşırları ifade ederdi. Bu günlerde - eğer annem evdeyse- odam benim en iyi arkadaşım olurdu ama sorun şu ki, bu gün okul var ve odam bile beni kurtaramaz. Hemen üstüme uzun kollu siyah ve üstünde "Harry Potter" yazan tişörtümü giyindim ve aşağı inip yemeğimi çantama koydum ve servisi beklemeye başladım, evet artık servisle gidiyorduk aslında üzüldüm mü yoksa sevindim mi bilemedim açıkçası... neyse, merdivenin gıcırdamasıyla başımı çevirmem bir olmuştu, birde ne göreyim, Thomas'da üstünde "Harry Potter" yazan tişörtünü giyinmişti. İlk başta bana sonra üstüne sonra yine bana baktı tam ağzını açacaktı ki
C: hiç uğraşma
Sert bir şekilde nefes verdi ve çantasını merdiven basamağına bırakıp yukarı çıktı bende arkasından sadece kıs kıs güldüm ama kapının dışından gelen korna sesi gülüşümü olduğu yerde sildi...
............................
Okulun bahçesinde kimse yoktu, açıkçası olmasınıda beklemiyordum, servis durduğu anda herkes kapıya doluşmaya başladı, sanki ilk inene ödül varmış gibi. Servisten en son ben indim ama sırtımda bir hafiflik hissetmem ile panik olmuştum, hemen arkamı döndüm ve servise yöneldim, arkamdaki sese tepki bile vermeden
T: nereye gidiyorsun
C: çantamı serviste unutmuşum, sen git Thomas
T: peki
Thomas'ın ayak seslerinin bir kısmını duymuştum ve servisin motorunun sesinide. Hemen servise gittim ve servis şöförüne durması için elimi salladım ve oda durdu, hemen kapıyı açtı
Servis: ne oldu
C: çantamı unutmuşum
Servis: sürekli böyle bir şeylerini unutur musun?
C: yyyaaannii
Adam kıkırdadı
Servis: birdahaki sefere beklemem
C: peki, sağ olun
Adam başını eğdi ve kapıyı kapatıp yoluna gitti. Servis gözden kaybolduğunda arkamı döndüm, kara bulutlardan dolayı güneş görünmüyordu ve yağmur yağıyordu ama tanıdık sarı saçlar o havanın içinde sanki fosforluymuş gibi parıldıyordu, Sonya jones. Yanına gitsem mi yoksa gitmesem mi diye içim içimi kemiriyor ama onun yaşadıklarını düşününce bence ona destek olan birisi olmalı, yanına doğru yavaşça yürümeye başladım, okulun içine girmiyordu sadece bahçede kapıya bakıyordu. O tereddüt ediyordu
C: merhaba
Sesim her zamankinden daha kısık ve titriyerek çıkmıştı
S: ne yapıyorsun
C: efendim?
S: ne yapıyorsun, neden benimle konuşuyorsu.... ahh sen kesin yenisindir, değil mi ?
C: şey...ben...eve-
S: iyi, o zaman benden uzak dur ve seninle konuştuğumuzu unut
C: neden?
S:eğer daha ilk yılından dışlanmak veya arkadaşsız kalmak istemiyorsan git. Şimdi!
C: hayır
S: bende öyle düşünmüştü...ne?
C: insanların ne düşündüğü umrumda değil veya burda arkadaşım olup olmamasıda öyle, benim zaten Teksas'ta bir arkadaşım var, en iyi arkadaşım ve o bana yeter, o yüzden kimseden korkmuyorum ayrıca seninle görünmek bana rahatsızlık vermez. Hikayeni biliyorum Sonya ama bu senden uzak duracağım anlamına gelmez
Ne kadar Sonya gözyaşlarını yağmur ile kamufle etmeye çalışsada gözyaşları belli oluyordu. Burnunu çekti ve bana baktı
S: hikayemi bildiğini söylemiştin ama bilmiyorsun aynı herkes gibi, beni dinlemeyen herkes gibi
C: bu sefer dinleyecek biri var, gerçekten dinleyecek biri
Sonya'nın gözlerindeki acı benim canımı yakıyordu. Her gün şu anı kurduğu beliydi
C: peki hikayen nasıl başlıyor?
S: aynen bunun gibi bir günde
Biraz duraksadı ve havaya baktı
S: gökyüzü ağlarken
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONSUZ MAVİ
ChickLitCora' nın mutlu bir yaşamı vardı. Abisi Thomas, annesi ve babası ile Teksas' taki evi ve arkadaşları. Her şey mükemmel gidiyordu ki babasının işi yüzünden California' ya taşınana kadar... Peki şimdi Cora tüm hayatını geride bırakıp yeni bir hayata b...