Git Üstünü Giyin!

1.5K 51 15
                                    

 Multimedyadaki Efe. 

  Annemin giderek yükselen uyarıcı sesiyle gözlerimi araladım. Tekrar gözlerimi kapayıp güzel rüyama dönme çabalarım maalesef işe yaramadı. Oysa rüyamda harika bir plajda güneşleniyordum. Bunun yanı sıra Jensen Ackles* ile içki içiyor, Joseph Morgan* bana iltifatlar ediyor, Logan Lerman* da bana masaj yapıyordu. Tam anlamıyla rüyaydı yani. Bu güzel rüyaya geri dönememenin verdiği üzüntüyle yatağımdan kalktım. Yatağımı düzeltip elimi yüzümü yıkamaya gittim. Saçlarımı tarayıp mutfağa gittim. 

     "Sonunda uyanabildin." dedi annem iğneleyerek.

     "Neden bana taktın?"

    "Bu hafta ekmek alma sırası sende çünkü. Bu arada günaydın huysuz" dedi yanağımı sıkıp öperken.

    "Günaydın. Sabah sabah ekmek almaya gitmekten nefret ediyorum. " dedim suratımı asarak.

   Paramı alıp ayakkabılarımı giyip fırının yolunu tuttum. Ton ton fırıncı amcadan (evet adı bu benim için) üç ekmek alıp evimize doğru yürümeye başladım. Kendi kendime saçma bir şarkı mırıldanmaya başladım. Sabah sabah bu saçma şarkı da nereden dolanmıştı ağzıma? Sevmediğim bir şarkıyı mırıldanmaktan kendimi alamıyordum.

    "Güzel pijamalar." dedi bir ses arkamdan. Şaşırarak arkamı döndüğümde o mükemmel ötesi yüzle karşılaşmıştım. Benim aksime o gayet güzel giyinmişti.

     "Teşekkürler. " dedim önüme dönüp yürümeye başlamadan önce. Sabahın köründe saçma salak pijamalarım ve karman çorman topuzlu saçlarımla onun önünde durmak istemiyordum.

   "Hey bekle. Çok hızlı yürüyorsun." Yanıma gelip benimle birlikte yürümeye başladı. O da marketten dönüyordu. Elinde poşetler vardı.

     "Çok tatlı gözüküyorsun." 

   "Dalga geçme. Alış bu halime. Ben her sabah böyleyim."  dedim gülerek. O benimle dalga geçmeden ben kendimle dalga geçmeliydim. 

    "Dalga geçmiyorum. Ben ciddiyim." 

   " Imm... o zaman teşekkür ederim" İlk defa bu kadar yakışıklı birisi bana iltifat ediyordu.

   Tabi biz bunları türk dizisi uzunluğunda nefes aralıklarıyla konuşmuştuk o yüzden dairemize gelmiştik. Bana gülümseyip anahtarıyla kapıyı açtı ve dairesine girdi. Bense anahtarımı almadığım için zili çaldım. 

    Kahvaltımızı yaptıktan sonra odama girdim. Kendimi odama kapatıp müziği makul yükseklikte açtım. Yan komşumun sinirlenmesini istemezdim değil mi? Bedenim müziğin ritmine kapılmıştı ama fazla seksi bir şey hayal etmeyin. Daha çok maymunlar gibi dans ediyordum ama çok eğlenceli olduğunu söylemeliyim. Haziran ayının ilk haftası olmasına rağmen hava aşırı sıcaktı. Bu kadar danstan sonra terleyince duş almaya karar verdim.

    Duştan çıktığımda kendimi kesinlikle rahatlamış hissediyordum. üstüme şort ve yüzücü atletimi geçirip bilgisayarımı açtım. Facebookta kızlarla sohbet ettikten sonra My Mad Fat Diary'i* izledim. ( Aynı bölümü 3. kez izliyordum.) 

   Dizi bittiğinde odamdaki sessizliği bir gitar sesi bozdu. O kadar kusursuz bir sesti ki etkilenmeden edemedim. Tam olarak odamın yanındaki odadan geliyordu. Bunu Efe mi çalıyordu? Bu çocuk daha ne kadar harika olabilirdi? O an ağzımdan istemsizce "Has..." çıkıverdi. Yani ben onu duyabiliyorsam o da beni duyabilirdi öyle mi? Umarım duymuyordur. Kendi kendime söylediğim şarkıları duyduysa bir daha gülmekten yüzüme bakamazdı. Umarım odası benim odamın yanında değildir. Umarım... 

      Kendimi balkona atıp temiz havayı ciğerlerime çektim. Sandalyeme oturup mahallemizde neler döndüğünü izlemeye koyuldum. Küçük çocuklar top oynuyorlardı. 2-3 kişilik bir oğlan gurubu toplarını alıp onlarla oynamaya başladılar. Oynamaktan çok topu sektiriyorlar, artislik falan yapıyorlardı. Ama taş oldukları için yaptıklarını izlemekten çok kaslarına falan bakıyordum. Ergenlik dönemim geçmedi maalesef.  

    "Ben daha çok sektirirdim." Yan balkonumuzdan gelen sesle irkildim.

    "Sen ne kadar zamandır oradasın." dedim şaşkınlıkla Efe'ye bakarken.

   "Bir kaç dakikadır. Şu ergenleri izlerken beni fark etmedin." dedi gülerek. Sonunda kendime gelmiş ona doğru dürüst bakabilmiştim. Lan... Lan... T-shirtü yok bunun! Kalp krizi mi geçiriyorum ben? Yok lan iyiyim sanırım. Onlar nasıl kas öyle beh! Giderek hayvanlaştığımı fark edip iç sesime küfür ettim ve susturdum. Hala bal görmüş ayı gibi ona bakıyordum. Lanet olmasın! 

    "Ağzım falan sulanmıyor benim." Cevaba bak. Ne kadar zeka dolu. Tek kelimeyle REZİLLİK! Şu an bir şey olsun öleyim şurada. Hep üstsüz olmasından. Dikkatim dağılıyor. Yoksa... Ohooo... Bu söylediğime bende inanmadım. 

   "Sen öyle diyorsan." dedi teslim olurmuş gibi ellerini kaldırarak. Artık kol kasları, hafif belirginleşmiş baklavaları güneş ışığı altında parlıyordu. Ya da bana öyle geliyordu. Hala vücuduna bakıyordum. Bakma... Rezil oluyorsun! Ayıp ama. Gözünle yedin resmen! Tamam sakinim ben. 

     Karşı apartmandan bir kız balkona çıkınca ikimizin dikkati de ona yöne yöneldi. Kız resmen götünü gösteren bir şortla geçti sandalyesine oturdu. Elindeki telefonu karıştırırken bizden yöne baktı. Efe ile gözleri birleşince gözlerimi devirdim. Kızda birazdan parmaklarını ağzına sokup striptiz yapacak bir ifade vardı. Gerçi onda o göt ve göğüslerde vardı ya neyse. Efe'ye gülümsedi. Şıllığa bak sen. Direk Efe'ye baktım. Şerefsize bak sen dünden razı. O nasıl bakmaktır lan? Neyse ki bana öyle bakmıyor. Ölürdüm ben. 

     Kız önündeki kağıdı düşürdü. Eğilip alırken o kadar yavaştı ki mübarek yavaş çekimde hareket ediyor. Tüm göğüs frikiğini vermişti. Efe dudaklarını ısırıp gülümsedi. Anaaa bunlar resmen balkondan balkona birbirlerini tahrik ediyorlar.

      " T-shirtün yok mu senin? Gidip giysene. Milleti dinden imandan çıkarıyorsun." dedim sertçe. Hesap mı soruyorum ben? Kafama tüküreyim.

       "Ne o kıskandın mı?" dedi çapkınca gülümseyip. Başka kız olsa bunu 'bana kur' yapıyor diye yorumlardı ama ben yorumlamam. Böyle taş gibi çocuğun işi gücü yok da bana mı kur yapacak? Bu bana bile fazla bir hayal.

       "Öyle bacaklar kıskanılmaz mı? Allah var güzel kız." dedim kızı süzerek.

    "Onu demedim ben. Beni mi kıskandın demek istemiştim." dedi şaşırarak. Ne o Efe bey kızarmamı, dudaklarımı ısırmamı mı bekliyordun? Benimle oynayamazsın! Bugün beynim azda olsa çalışıyor. Şükrettim cidden.

       "Seni niye kıskanıyım." dedim kaşlarımı kaldırarak. Aferin sana kız diyerek kendimi tebrik ettim. 

      "Size iyi bakışmalar. Bunun devamını izlemeyeceğim." dedim gülüp yerimden kalkarken. Odama giripte balkonun kapısını kapatınca ellerimi deli gibi çarpan kalbime bastırdım. Hayatımda ilk defa havalı bir konuşma yapmıştım. Bugün o kaslı vücuda rağmen çalışan beynime teşekkür ettim. Bugün mutlu bir şekilde uyuyabilirdim ve öyle de oldu.

Jensen Ackles: Supernatural dizisinde Dean Winchester karakterini canlandıran aktördür.

Logan Lerman: Percy Jackson serisinin baş rol oyuncusudur. 

Joseph Morgan: The Originals dizisinde Klaus Mikaelson karakterine can veren ve harika İngiliz aksanına sahip olan aktördür.

My Mad Fat Diary: Rae adında kilolu bir kızın sorunlarını ele alan ve bir kitaptan uyarlanan İngiliz dizisidir. 1. sezon sadece 6 bölümdür ve 2. sezon bir yıl sonra başlamıştır. Şu an 2. sezon yayınlanmaktadır.  

Sen Gerçek Misin?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin