Düşünce Bombası.

1.1K 46 6
                                    

   Aklımdaki soruyu kelimelere dökmek için kendimi zorlarken Efe'nin bana baktığını fark edince gözleri kaçırmaktan vazgeçerek direk gözlerine baktım. Tam sorumu soracaktım ki o benden önce davranarak gözlerimin şaşkınlıkla büyümesine sebep olan o soruyu sordu. 

     "Senin burnun biraz sağa doğru yamuk mu?"

    Cevap veremedim ve sadece yutkundum. Burnumun yamukluğundan ona neydi! Ama dur bir dakika... Burnumun yamuk olduğunu anlaması için yüzüme gerçekten dikkatli bakması gerekiyordu. Beni izlemesi... Ah ne diyorum ben! Hadi ama Arya bir cevap ver!

     "Evet. Uzun zaman önce olan bir şey."

     "Nasıl oldu?"

    "2. sınıftaydık. Melis'in damağıyla ilgili bir problemi olduğu için damaklı tel takmak zorundaydı. Tabi bu da konuşmasına yansıyordu.  Peltek konuşuyordu. Sınıfta Aleyna adında kendini beğenmiş bir kız vardı ve Melis ile dalga geçiyor, bu yetmezmiş gibi sınıfın da dalga geçmesi için onları kışkırtıyordu. Bir gün yine Melis'e çok ağır sözler söyledi. Melis dayanamayıp ağlamaya başladı. Tabi ben de dayanamadım." O günleri hatırlayınca gülümsemeden edemedim ve derin bir iç çektim. "Melis'in ağlaması hoşuna gidiyordu psikopatın. Onu ittirip duruyordu. Ben de Aleyna'yı ittirdim. Ama tabi benim çömezliğime karşılık o oldukça yapılıydı. Ben buna vurmaya çalıştım ve o da burnuma yumruğunu indirdi. Yani 8 yaşında ki bir sürtük yüzünden burnum yamuldu!" Yine sinirlenmiştim. Resmen hayatımın yumruğunu yemiştim ve o günden sonra hiç kavga etmedim. Neyse ki bu durumdan ders çıkartmayı başarabilmiştim. Kendimi sakinleştirmeye çalışırken utanarak Efe'ye baktım. "Küfür ettim. Kusura bakma."

     "Sorun değil. Bence yaptığın şey çok kahramancaymış." 

    "Evet tabi. Kahramanlığımın ödülü yamuk bir burun oldu." dedim gülerek.

    O da bana gülerek karşılık verdi. "Çok belli değil ki. Bence gayet de güzel bir burnun var."

   Harika! Zaten pembeleşen yanaklarıma kan daha da hızlı hücum etmeye başladı. Sadece gülümsedim. Zaten konuşsam kesin sesim çatallaşırdı.

    Bir süre sessizce yürümeye devam ettik. Apartmanımıza yaklaştığımızda ben ancak cesaretimi toplamıştım. Sonunda "Melis'e ne zaman gerçekten çıkma teklifi etmeyi düşünüyorsun? Ya da bir randevuya götürmeyi" diyebildim.

    Tek kaşını kaldırıp bana baktı. "Çıkma teklifi mi?"

    "Evet tamam saçma bir söz katılıyorum. Ama aklıma başka bir tabir gelmedi."

    "Hayır onu demiyorum. Neden Melis'e çıkma teklifi edeceğimi düşündüğünü merak ettim?" 

    Gözlerimi devirerek "Hadi ama. Öpüştüğünüzü gördüm ve aramızda kalsın, Melis her gün ve hatta her akşam bu konudan bahsediyor." dedim.

    "Bak o öpüşme öylesine bir şeydi. Yani bilirsin işte biz... Takılıyorduk." 

    Bir süre öylece kalıp ona baktım. Yürümediğimi fark edince o da durdu ve bana baktı. Öylesine? Takılmak? Bilirsin? Ben nereden bileyim takılmayı, daha ilk öpücüğüm bile yok ortada!?! Tamam Melis bir sürtük gibi davranıyordu ama o arkadaşımdı ve kalbinin kırılmasını istemiyordum. "Bilmem." dedim sonunda sessizliğimi bozarak. "Lütfen onun kalbini kırma." 

    Başını hafifçe sağa yatırıp bana baktı ve gülümsedi. Sonra yavaşça yanıma geldi ve tam önümde durdu. Şu an o kadar yakındık ki hızla atan kalbimi duymasından korkuyordum. Ondan kısa olduğum için başını hafifçe eğip bana baktı. "Hala bir kahramansın. Hala arkadaşını koruyorsun. Ama dikkat et. Kırık bir kalp kırık bir burundan çok daha fazla acı verir." dedi ve gülümsemesi yüzüne yayıldı. Sonra sanki hiç bir şey dememiş, hiç bir şey olmamış gibi "Hadi gidelim." dedi. Sersemlemiş bir halde dediğini yaparak yürümeye başladım. 

Sen Gerçek Misin?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin