Lityum 335 gerçekten çok gereksiz bir insandı. Bunu kendisi kabul etmek istemese bile...Bugüne dek doğaya yaptığı tek katkı su içtiği sırada önünde yürüyen kadın yere kapaklanınca gülmeye başlamasıyla ağzından saçılan su damlalarının bir bitkinin üzerine düşmesiydi. Uzun süredir sulanmayan bitki ölmekten kurtulmuş,oksijen üretmeye devam edebilmişti. Hayatı balkondan insanların kafasına tükürmek,sabahtan akşama kadar dizi maratonu yapmak,yediği jelibonların paketlerini odasının zeminine fırlatmakla geçiyordu. Tuvalete gitmeye üşendiği için bez takmaya başlamıştı ve kullandığı bezleri odasındaki çöp kutusuna fırlatıyordu. Bin atışından biri isabetli oluyordu.Bir keresinde hayatı sorgulamaya çalıştı sonra hayatı sorgulamasına neden olan felsefe kitabını camdan dışarı fırlattı. Fırlattığı kitap apartmanın önündeki arabaların birine çarpınca arabanın alarmı ötmeye başladı ve Lit gözyaşlarına boğuldu. Hayatı sorgulamak onu üzmüştü. "Biraz adalet olsaydı yemeğim yatağıma gelir,bilgisayar başında harcadığım süreye kimse karışmazdı."diye düşünmüştü.
Şimdi ise senaristin izlediği dizideki en sevdiği karakteri neden 3.bölümden öldürdüğünü düşünüyordu. Bu da yetmezmiş gibi babası ondan çok kötü bir şey istemek için gelmişti: Evden çıkmak.
Hayat neden bu kadar acımasız?
"Gelmezsen interneti keserim."
Babası odanın kapısında dikiliyordu. İçeri girmeye cesaret edememişti,bu kadar kötü bir kokuya daha önce maruz kaldım mı diye geçmişini iki saniyeliğine yokladı."Öyle bir şey yaparsan seni asla affetmem."
Babası bu işin uzayacağını biliyordu ve hazırlıklıydı. Silahını çıkartıp kızına doğru hedef aldı.
Ama sonra silahın ucunu Lit'in kafasının bir kaç cm üstündeki o hiç sevmediği ergen şarkıcının posterine doğrulttu.Ne olur ne olmaz.
"İtiraz etme.Hemen duş al ve üstüne pijama olmayan bir şey giy.Çabuk. Bu odanın halini sonra konuşacağız."
Beni vurmayacağını umuyorum ama ya interneti gerçekten keserse?
"Bana silah doğrultacak kadar rahatsız oldun demek?"
Konuyu uzatmak,insanların sabrını sınamak... Lit'in hobileri tabiki de fiziksel aktiviteler değildi. Kendisinin değil başkasının enerjisini harcıyordu.
"Evet. Yerdeki çöplerden,sandalyenin üstündeki pis çamaşır yığınından rahatsızım. Ama en çok senin bu kadar işe yaramaz hale gelmenden rahatsızım."
Lit ağlamaya başlayınca babası silahı yandaki masanın üstüne attı ve ellerini yanaklarına koydu. Sabrının tükendiğini söyleyecekti ama sabrı çoktan tükenmişti. O yüzden sadece çığlık attı.
"Aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa"Yaptığı tüm kötülüklerin cezasını bu çocuk ona çektiriyordu. Her gün. Her saat.Belki bu sayede bedelini ödeyerek cennete gidebilirdi. Yine kâr peşindeydi.
Derin bir nefes aldı. "Biliyor musun...""Hayır bilmiyorum ehehheh"
Duymamış gibi devam etti. "Bugün apartmanın bahçesinde beyaz bir kedi gördüm. Dışkısını yaptıktan sonra toprakla üstünü örttü,kendisini sürekli temizliyordu ve mahalledeki diğer kedilerle iletişimi vardı. O kediye bakarak imrendim. Neden benim kızım böyle olamıyor dedim."
Bir kaç saniye süren bir sessizlik oldu.
"Asla o kedi gibi olamayacağımı biliyorsun baba. Bu kadar hayalperest olma."
Lit kedileri hiç sevmezdi. Babasının bu söylediklerine biraz alınmıştı. Tüyleri diken diken oldu.
########################################
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARANOYA
Adventure"Seni tanımıyorum..." "Beni çok iyi tanıyorsun Lit, herkesten iyi tanıyorsun;hatta tanıdığın tek insan benim." İşaret parmağını Lit'in kafasına dokundurdu." Çünkü ben burdayım." Beyninde bir aydınlanma olmasını beklemişti ama şimdi her şey eskisinde...