-Nasıl buldun konferansı?
-Ne yalan söyleyeyim Bayan Melzö bu kadarını beklemiyordum.
-İkinci oturum başlar başlamaz bizde bağlanacağız, heyecanlı mısın?
-Başlarda değildim ama özellikle Profesör Lenin'i dinleyince biraz heyecanlandım.
-Çok etkileyici konuşuyor değil mi?
-Hem de fazlasıyla.
-Kendisine yıllardır başkanlık teklif ediliyor ama hala kabul etmedi.
-Mantıklı bir sebebi olmalı.
-Toplulukla uğraşmaktansa hastalarımla uğraşırım diyor. Tıpkı senin gibi.
-Belki de bizi bu işin içine çeken insanları yönetmek yerine insanların düşünceleridir.
-Güzel yaklaşım ama düşüncelerle uğraşan insanları eğitmek istemez misin?
-Benim için artık çok geç. Sana bir sır vereyim mi?
-Sakın işi bırakıyorum deme.
-Maalesef öyle. Bu son hastam. Bundan sonra bırakıyorum.
-Bu olay seni çok değiştirdi Özlem.
-Bunun bende farkındayım ama ne yalan söyleyeyim Martin'de kendimi gördüm. Onda olan değişimi kendimde hissettim. Sanki benimde bir parçam o hikayenin içinde.
-Kendini şu hikayeye fazla kaptırdın.
-Bazen hastalarım gibi düşünmeye çalışıyorum. Kendimi onların yerine koyuyorum. Beni ve düşüncelerimi ne değiştirebilir diye düşünüyorum. V en sonunda belki de onlar haklıdır diyorum. Belki de hayat gerçektende bir hikayedir. Bizde gerçekten de bu hikayenin kahramanlarıyızdır.
-Bu konuyu daha ayrıntılı konuşacağız Özlem. Mesaj geldi bağlanıyoruz konferansa. Sakın heyecanlanma, normal arkadaşınla ya da hastalarınla muhabbet ediyormuş gibi konuş, tamam mı?
-Tamam, merak etme.
-Merhaba Bayan Lenin, merhaba arkadaşlar.
-Merhaba Melzö, merhaba Özlem.
-Merhaba bayan Lenin, merhaba arkadaşlar.
-Seninle canlı konferans yerine karşılıklı konuşup tartışmak isterdik Özlem.
-Bende bunu çok isterdim Bayan Lenin fakat gerekli şartlar gelişmedi. Konferansa bağlanacağımdan bile haberim yoktu, sürpriz oldu benim için.
-Sevindiysen ne mutlu bizim için. Konferansın ilk kısmını dinlediniz. Gidişatı çok fazla bölmemek için hemen Özlem sana aklımızdaki soruları sormak istiyoruz.
-Dinliyorum efendim.
-İlk ne zaman fark ettin?
-Üç yıl önce fark ettim.
-Bildiğimiz kadarıyla uzun zamandır tanıyorsun Martin'i. Bunca yıl boyunca sakladı mı yoksa gelişmemiş miydi?
-Benim gözlemlediğim kadarıyla gelişmemişti. Martin'in içinde korku var, başarısız olma korkusu. Başarı uğruna her şeyi yapacak birisi. Bu yüzden böyle bir şeyi saklaması imkansız. Yanılsamaları giderek artmaya başlayınca fark ettim bende.
-Sence bu normal bir şey mi? Yıllardır yaptığımız çalışmalar, gözlemlediğimiz insanlar var ve böyle bir sonuçla ilk kez sen karşılaşıyorsun.
-Benim fikrimi sorarsanız Bayan Lenin, aslında normal olan şeye biz hiç bakmıyoruz. Bunca yıldır anormal bir şeyler aradık. Bir insan inançları doğrultusunda kendini kandırabilir. Martin'de kendini kandırıyor hem de bunu kendine yaptığına emin olamadan. Sürekli kendine bunu soruyor aslında. "Yaptığım şey doğru mu?" Yanlışı seçtiğinin farkında bile değil. Tek istediği başarı ve Özlem.
-Hikayesi ne durumda peki?
-Aslında bunu size söylemeyi düşünmüyordum ama sanırsam hikaye ayın on üçünde son bulacak.
-Ne demek yani bu?
-Martin ölecek demek.
-Peki nasıl?
-Sonu hakkında çok fazla bir bilgim yok. Bana söylediği tek şey onu öldüren kişinin ben olduğum. Hikayedeki Azrail benmişim.
-İnanıyor musun?
-Son yaklaşıyor Profesör. İnanmamak bir çözüm değil.
-Teşekkür ederiz Özlem, bizimle birikimlerini paylaştığın için.
-Ne demek efendim asıl ben teşekkür ederim. Beni böylesine bir etkinliğe dahil ettiğiniz için.
-Çalışmalarını daha detaylı inceleyeceğiz Özlem.
-Bayan Melzö ile size göndereceğim efendim.
-Hoşça kalın.
-Görüşürüz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 Parça
Science Fiction7 kişinin göremediği görüp, yapamadığını yapıp, bilemediğini bilseydiniz bundan ne kadar emin olurdunuz?