FİNAL : Birini böyle çılgınca ve çaresizce sevmek.

1K 25 4
                                    

Sehun'un ağzından :

Koridorda ilerlerken gördüklerimi aklımdan çıkaramıyordum.Benim tatlı sevgilim mi? Kimdi o? Arkamdan birinin seslendiğini duydum.

"Sehun! "

Döndüğümde " Oh, Profesör! " dedim.

Yüz ifademden anlamış olacak ki " Sorun ne ? Sersemlemiş görünüyorsun.Bugün ki derslerin bitti mi ? " diye sordu.

"Evet" diye yanıtladım.

"Öyleyse benimle birlikte hemen seoul'e gelmeni istiyorum.Doctor Lee Jong-suk Kore'ye Geliyor ve seninle buluşmayı çok istiyor. " dedi ve ilerlemeye başladı.

"Üzgünüm, bugün yapabiliceğimi sanmıyorum.Saat 7'de önemli bir randevum var " dedim peşinden giderek."

"Yedi mi? Öyleyse iyi, onun uçağı iki de.Doktor özel olarak seni istiyor.O adamı memnun etmenin ne kadar zor oldunu biliyorsun değil mi ?"

...

Havaalanındaydım.

"Afedersiniz?New York'tan gelen saat iki uçağı hala varmadı mı?" diye sordum hava alanında ki bayana.

"Evet.Üzgünüm, hava şartları yüzünden geçikmişti.Yakında varır."

Eğer şimdi gitmezsem zamanında yetişemeyeceğim.Üniversiteyi aramayı denedim ama bana çoktan luhan'ın çıktığını söylediler.

"Profesör, çok üzgünüm.Gerçekten bu akşam önemli bir görüşmem var" dedim ve tam gidiyordum ki profesör kolumdan tuttu ve " Bekle, sonunda geldi." dedi.

...

Luhan'ın ağzından:

Neden bu kadar umut doluyum? Bir saat erkenden burada ne yapıyorum? Saat henüz altı ama ben çoktan restorantın önündeyim.Kararı verdim.Onu göreceğim ve konuşacağım.Eğer hallolmayacağına dair en ufak bir ipucu bile hissedersem bitireceğim

Eğer ona memnun olmadığım herşeyi açıkca söylersem eminim özür dileyecektir ve bende onu affedeceğim ve herşey bitecek.

Saat sekiz olmuştu.Telefonu kapalıydı ve bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu.

Saat dokuz.Yüzümde buruk bir gülümseme belirmişti.Onun cevabı bu.

Yağmura aldırış etmeden yürüyordum.Gururu kırılmış,gülünç ve sefil hissediyorum.Ama hala ona aşığım.

Kendimi profesör min seok'un kapısında bulmuştum.Kapıyı açtığında şaşkınlıktan gözleri büyüyen Min seouk "Luhan.Ne oldu sana? Sırıl sıklam olmussun" dedi ve beni içeri aldı.

Havluyla saçlarımı kurularken aynı zamanda ağzında sigarasıyla söyleniyordu.

"Boğulmuş sıçan dedikleri bu olmalı.Sorun ne? Terk mi edildin?" diye sordu ve sigarasını küllüğe bastırdı.

"Neden bahsediyorsun? Herşeyi şakaya dönüştürmeyi kesin lütfen." Gülmeye çalışsamda beceremiyordum "Ben.." Farkında olmadan ağlıyordum."Üzgünüm.Ben ne yapıyorum böyle."dedim hıçkırarak.

Arkamda hissettiğim sıcaklığı önce idrak edememiştim, sonrasında profesör Min seok'un bana sarıldığını anladım.

"Luhan, biliyor musun? Senin içine sakladığın bu mükemmel zırhın ne kadar çok çatlakla kaplı olduğunun farkında değilsin" dedi ve eli başımdaki havludaydı.

"Şey, profesör lütfen bırakın beni"dedim elini itmeye çalışırken.

"Hayır" dedi ve ben ne olduğunu anlayamadan elimden tuttuğu gibi beni çevirdi.Eli çenemdeydi ve aramızda sadece birkaç santimlik mesafe vardı.Dudaklarıma yönelmişti ve tam dudaklarımız birleşecekken

"Yapmaa!"

Bu Sehun'un sesiydi.Saniyeler içerisinde profesörü yere yığmıştı.Yumruk atmaya hazırlanıyordu ki engel olmaya çalıştım.

"Aptal.Ne yapıyorsun?" dedim.

Duvarla bir olmuş profesöre yöneldim ve " Profesör, üzgünüm.İyi misiniz?" dedim.

Sehun beni tuttuğu gibi dışarı çıkardı.

"Ne yaptığını sanıyorsun?Hey!" diye bağırsam da faydasızdı.

Elimden tutmuş beni çekerken aynı zamanda hesap soruyordu " O adamla çıkıyor musun?"

"Ne? "

"Kabul etmeyeceğim!Kesinlikle kabul etmeyeceğim" sesi bütün koridoru doldurmuştu.

"Elimi bırak.Acıyor!" dedim ve hızlıca elinden kurtuldum.Şaşkın gözlerle bana bakıyordu ve konuşnaya başladı.

"Bugün olanlar tamamen benim suçumdu.Ben Amerikada okurken bana karşı çok iyi olan bir profesör bugün Kore'ye geldi.Bende havaalanına onu karşılamaya gittim.Yeterince zamanım olduğunu sanıyordum ama uçağı gecikti.Ve ben sonunda seni orada ıslanmaya terk ettim.Üzgünüm."

Yüzüne bakmadan konuşmaya başladım."Bak bu beni ilgilendirmez.Ben çoktan senden ayrıldım.İstediğin cehenneme gidebilirsin." dedim.

Yürümeye başlamıştım.Peşimden geldiğini Biliyordum.Yerdeki ıslaklığı farkedememiştim ve ayağım kaydı.

"Luhann!" diye bağırarak üstüme düşen sehun, bana sıkıca sarılmıştı.

"Bırak, dokunma bana!" diye bağırarak etrafımdaki kitapları atmaya başladım.Ağlıyordum,hıçkırarak durdurmak istesemde yapamıyordum.

Yüzümü avuçlarının arasına aldı.Ve ağzından sihirli sözcükler döküldü.

" Bu dünyada seni sevdiğimden daha fazla sevebileceğim tek bir kişi bile yok"
..

O kadar özlemiştim ki.Onun dudaklarının verdiği o hissi.Dudaklarımız birleştiğinde gözyaşlarım yanağımdan süzülüyordu.Dilerimiz birbirine sürttükçe içimin titrediğini hissedebiliyordum.

Gömleğimi aralarken kısık bir sesle " Üzgünüm, ben gerçekten de kendimi tutamayacağım artık." dedi.

Göğsüme minik öpücüklee bırakıyordu.Kendimi tamamiyle ona bırakmıştım.

Birini böyle çılgınca ve çaresizce sevmek.. bir daha asla böyle sevmeyeceğim.

Arkadaşlar hikayeyi burada sonlandırıyorum uzun zaman geçince birazcık tadı kaçtı ve bitirme hevesim artık yok yeni hikayelerde görüşmek üzere...

GOD OF STUDYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin