#YedinciBölüm 💀🐦

23 9 3
                                    

Ona mı benzemeliydim,  yoksa onu mu kendime benzetmeliydim? Cevabını bulmam çok geç olmadı. Kim bana benzer ki?

Peki ben ona benzeseydim.. Bu kadar ince düşünmek. Bir dine böylesine hapsolmak.. Ben yaşadığım süre boyunca hiç böyle biriyle karşılaşmadım ki. Kimse bana böyle düşündürmedi. Bu yüzden pek düşünemiyordum. Sadece git gide onun bu ince düşünen zekasına aşık oluyordum. Derin.. Çok derin anlamlar yatıyordu. Bu uzaktan baktığında bile belliydi.

Şimdi ne yapmalıyım. Bir cevap yazsam ne diyebilirim?  Ya da ne denebilir?
Ben zaten ona hiç cevap veremezdim ki. Ne kadar dik kafalı bir kız olsam da. Ona sökmüyordu bu tavırlarım. Beni sakinliğiyle sakinleştiren adam. Ne çok sustun bana..

Cevap vermedim yine. Sustum susuşlarına.

💀🐦💀🐦

Ve bugün prova yapacaktık Hanifeyle. Sabahın ışığı henüz çıkmamışken İstanbul'da yola çıkmanız gerekirdi.
Hanife'nin ayarladığı bir yere gidecektik. İlk defa gidecektim oraya. Mor göz altları ve iğrenç kombinimle yine salladım İstanbul'u. Hanife'nin attığı konumla çok kolay bulmuştum yeri. İçeri girdiğimde Hanife oturmuş bir çocukla konuşuyordu.

Yakınlaşınca çocuğun Yusuf olduğunu anca kestirebildim ama mekanın güzelliğinden ağzım açıktı. Onlar köşede bekleyebilirdiler. Yusuf beni görmüş olmalı ki "Ada!  Buradayız. " diyerek el salladı.  Sanki görmüyorum(!) o kadar çabaya gerek yoktu. Yanlarına gidip "Ya bu mekan süper kanka neden daha önce hiç getirmedin bizi buraya? " dedim açık kalan ağzımı kapatırken. Yusuf atladı hemen "Anca yetiştirdim haftaya açılışı var daha. "

"Ne!  Senin mi burası?  Neden bizim haberimiz yoktu bunca zaman acaba Yusuf Bey?"

"Ada ben de dün öğrendim âni olmuş geçen hafta almışlar dayalı döşeli. Sadece biraz dekorasyonda değişiklik olsun istemiş Yusuf onları ayarlıyorlar işte. "
Savunmaya geçti tabi Hanife.

"Neyse hayırlı olsun o zaman Yusuf Efendi ne diyelim artık her gün buradayız o zaman. "

"Tabii ki burası sizin kafeniz. "

"Sağ ol ya. Adı ne olacak peki? Dışarıdaki döner tabelasındaki eski isim sanırım. "

"Evet eski isim de abi ben hiç düşünmedim onu ya." bir haftada halledebileceklerini söyledikten sonra henüz malzemeler de tam olmadığı için başka bir kafeden kahve ısmarladı Yusuf bize. Ben bir köşede oturmuş çifte kumruların konuşmalarını bitirmelerini bekliyordum.

Saat daha erkendi. Bir saat izin verdim onlara. İstanbul'un güzel manzarasını çok net yansıtan masada oturmuştum. Yusuf'a seslenip "Bak enişte burası benim yerim. Ben gelmeden on dakika önce haber veririm boşaltırsın burayı. Zira boş olmazsa müşterilerini tavuk gibi kovalarım. "

"Emriniz olur Ada hanım kafe sizin dedim ya."
Hanifeyle çıkmadan önce biraz sinirliydim ama artık enişte olduğu için sevmeye başlamıştım. Durumları gayet iyiydi Yusuf'un. Buna rağmen şımarık değildi. Daha utangaçtı. Ama şimdi bizin yanımızda baya açıldı. Haliyle.

Kahvemin ilk yudumundan aldım. Manzarayı seyredeyim derken içinde kaybolmuşum. Tam onbeş dakika hareketsiz bir yere dalmak..

Dalmak ve sizi kendinize getiren kişinin zekasına aşık olduğunuz adamın olması..

Mutluluktan geberecektim. Bu kadar mı özlenirdi bir insan? Ama bu özlem biraz erken değil miydi? 

Elini şıklattığında yüzüme doğru bir anda ürperdim ve ona baktığım anki şokum ise.. O da birkaç saniye sürmüştü. O kadar özlemişim ki ağzımı dahi açmadan sadece ona bakıp kaldım. Acaba hayal miydi? 

KARAMAVİ BİR RÜYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin