Kafamı aşağı eğip ayağımdaki siyah botlarıma baktım, kafamı kaldırıp önümdeki su birikintisine odaklandım. Hep annemin dediği gibi 'Bir prenses edası ile yanından geçmelisin Feride' peki annem şuan niye yok yanımda olsa yine beni zorla çekiştirip yanından geçirirdi hatta bu yağmurda bu kılıkla dışarı çıkmama izin bile vermezdi. Altımda siyah kotum, üstümde ise siyah ince bir kazak ve düz koyu mavi bir hırka vardı sırtımda kaçtığım zamanlarda taktığım siyah çantam kafamda ise siyah yüzüm kapatmamı sağlayan şapkam vardı. Halen su birikintisini izlerken yanımdan geçen insanların bana tuhaf bakışlar atığını fark ettim içimdeki çelişkiyi bitirip kararımı verdim. Birikintinin içinden hoplaya, zıplaya geçtim mutlu olduğum için böyle bir harekete bulunmamıştım, sadece belki annem kızmaya gelir bir ihtimal diye yapmıştım ama etrafımda sadece bana tuhaf bakışlar atan insanlar vardı.
Kolumdaki saate baktım gözlerim far görmüş tavşan gibi oldu, okul çıkışına yetişmeliyim ama sadece 30 dakika kalmıştı zilin çalmasına Hakan ağabey okula girmeden yetişmem lazımdı.
"Koş kızım Feride koş".
Diye bağırıp koşmaya başladım kimseyi umursamadan. Okulun önüne geldiğimde büyük giriş kapısına dayanıp nefes almaya başladım öyle bir koşmuştum ki nefes nefese kalmıştım hata belki yolda bir kere kalbim durmuş ola bilir bilemiyorum artık, nefes alırken bir yandan kocaman heybeti ile ben buradayım diyen okulumu inceliyordum dışı ve içi adeta bir sarayı andıran okuluma baktım. Dayandığım yerden kalktım ve yürümeye başladım binaya doğru yürürken ortada duran kocaman kartal heykeline selam verip devam ettim okul müdürümüz Beşiktaşlıydı ondan dolayı da okulun adı Kartal kolejliydi. Binanın kapısını açıp içeri girdim sıcak hava hemen beni kucakladı saatime bakınca sadece 10 dakikamın kaldığın gördüm merdivenleri inerek zemin kattaki soyunma odasına girdim. Dolabıma ulaştım, açıp askıda duran siyah pileli eteği, beyaz gömleği ve şarap rengi okul hırkamı alıp. Lavaboya doğru koştum üstümdekilerden kurtulup okul formamı giydim elimi yüzümü yıkayıp yandaki peçetelik'ten peçete alıp elimi yüzümü kuruttum, saçımda yağmurdan dolayı nemiydi hemen onuda kurutup lavabodan çıkıp dolabımın önüne geldim beremi çıkarıp taktım askıdaki kabanımı üstüme geçirdim en alta köşede duran okul çantamı da aldım, birden zil çalmaya başladı ve yine tam zamanımda hazırdım soyunma odasından çıkıp merdivenleri tırmanmaya başladım. Okulun bahçesine çıktığımda yağmurun durduğunu far kettim. Demin bir sokak köpeği gibi gözükürken şimdi Afnanların küçük kızları gibi görünüyordum arabanın yanına yaklaşınca Hakan ağabey kapıyı açtı.
"Buyurun küçük hanım".
Demesi ile gülümseyip yerime geçtim, Hakan ağabeyde şoför koltuğuna geçince eve doğru yola çıktı.
Sonunda eve gelmiştik araba evin giriş kapasından içeri girip süs havuzunun etrafında dolanıp evin kapısın önünde durdu. Hakan ağabey inmeden kapımı açıp indim.
"İyi akşamlar Hakan ağabey".
Gülümseyerek arkamı dönüp yürümeye başladım.
"Sana da iyi akşamlar küçük hanım".
Bana hep 'küçük hanım' der ne kadar adım ile hitap etmesini söyle semde hiç bir zaman kabul etmedi. Evin önündeki Üç basamağı çıkıp kapıyı çaldım Nermin teyze kapıyı açtı hemen içeri girip ona sarıldım Nermin teyze ben kendimi bildim bileli yanımdaydı. O sevgi dolu kollarından ayrılıp yanağına bir öpücük kondurdum.
"Selam Nermiş sultanım".
"Hoş geldin prensesim benim".
Kenardaki pufa oturdum ayakkabılarımı çıkarıp ev terliklerimi giydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uçurum Balkonu
Teen FictionUçurumun kenarında öylece duruyorduk arkamda olduğunu hissede biliyordum, aramızda çok az bir mesafe olduğunu anlamıştım çünkü koştuğunu beli eden nefes alış verişi vardı dalgaların sessini bile bastırıyordu, sessizce onun dalgalara karışan nefes al...