Ağabeyim söylediği şey ile Koray sevinç dansları yapmaya başladı, bense şaşkınlık içinde ağabeyime bakıyordum. Nasıl bırakırdık Ankarayı şaka yapıyordur kesin biz bu şehirde, bu evde doğup büyüdük. Burası annem ve babamın anıları ile dolu nasıl bırakıp gideriz birden sinirle ayağa kalktım.
"Hayır öyle bir şey yapmıyoruz bu şehirden, bu evden gidemeyiz burası ailemizin anıları ile dolu bu anılara sırt çeviremeyiz".
Koray oynamayı bırakmıştı, ağabeyim de kaşları çatılmıştı. Biraz önce duran göz yaşlarım yeniden canlandı.
"Her şey hazır Feride itiraz kabul etmiyorum yarın akşam uçak hazır olacak. Sadece önemli eşyalarınızı toplasınlar geri kalan her şey yeni evimizde hazır bir şekilde sizi bekliyor"
"Ağabey gitmeyelim lütfen annem ve babamın mezarları da burada nasıl bırakırız onları".
Ağabeyim yavaş hareketler ile yerinden kalktı bahçenin çıkışına doğru gitti kapıyı açtı omuzun üstünden bize bakarak.
"Ben aylardır bunun için uğraşıyorum ve şimdi herşeyi hazır, bu yıl okulunuzun son senesi zaten zorluk çıkarmayın boşuna kafanızıda boşuna yormayın ders çalışın".
Lafı bitince arkasına bile bakmadan çıkıp gitti. Yine yapmıştı istediğini kendi yolunu çizip etrafındaki insanları'da bu yola sürüklemişti, Koray ayağa kalkıp beni de kaldırdı beni kolunu altına aldı bende elimi beline koydum sonra beraber eve doğru yürümeye başladık. Beni odama getirip yatağımı yatardı saçlarıma bir öpücük kondurup odadan çıktı. Yatağa girdiğimden beri uyku tutmamıştı ha bir bu evdeki anılarım geliyordu aklıma doğum günleri, partiler, aile yemekler, özel anlarımız. Artık ağlamaktan gözlerim yanıyordu gök aydınlanmaya başlamıştı çoktan yanmaktan kızardığını tahmin etiğim gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başladı.
Gözlerimi zorla açtım uykusuzluktan ve ağlamaktan dolayı yanıyorlardı başımda duran Nermin teyzeye baktım gülümsüyordu
"Hadi kalk kuzum her şey hazır 1 saate evden çıkacağız ondan önce bir şeyler ye".
Olumlu anlamda kafamı salladım. Nermin teyze arkasını dönüp odadan çıktı, ne kadar gitmek istemesem'de ağabeyim bir karar verdiyse kimse onu kararından döndüremez, ne yapsam'da beni o şehre götürecekti. Yataktan kalkıp odamdaki banyoya girdim yüzümü yıkayıp banyodan çıktım. Pijama takımımı çıkarıp, yatağın üstünde duran dün ayırdığım kıyafetlerimi giyip aynanın karşısına geçtim siyah külotlu çorap, gri pileli eteğim, boğazlı kırmızı kazağım ile uyum içindeydi saçlarımı tarayıp siyah kabanımı giydim yatağa oturup boğazlı düz siyah botlarımı giydim, ayağa kalkıp çalışma masamın üstündeki ekose desenli şapkamı alıp ters bir şekilde taktım gözlüklerim'de takıp sandalyedeki siyah sırt çantamı aldım son kez odama bakıp çıktım. Odamın tam karşısındaki annem ve babamın odasına kaydı gözlerim, yavaş adımlar ile odaya doğru ilerledim elim kapı koluna gitti yavaşça açtım sessizce içeri girip kapıyı kapattım. Geniş mavi rengini hakim olduğu odanın ortasına ilerledim durup etrafa son kez baktım, göz yaşlarım akıyordu bilerek gözlük takmıştım zaten insanların artık ağladığımı görsün istemiyordum. Yatağa doğru ilerleyip yatağın ortasına uzandım, bu mükemmel kokuyu içime çekmeye başladım annenim ve babamın bir birine karışmış kokusunu. Biraz böyle durduktan sonra geri kalktım yatağı düzeltip son kez bakıp odadan çıktım. Bu akşam çocukluğumun geçtiği anılarım ile dolu olan bu evi terk ediyordum. Merdivenlerden inip Koray'ın sesinin geldiği yemek odasına doğru ilerledim kapının önüne gelince göz yaşlarımı silip içeri girdim, ağabeyim ile Koray yemek yiyorlardı masaya ilerleyip yerime oturdum. Ne yemek yedim nede masada dönen konuşmalara katıldım, evden çıkma saatimiz geldiğinde evin girişinde toplandık, son kez bakıyordum bu eve son kez anılarım canlanıyordu, bavullar arabalara yüklenince herkes evden çıktı en son ben kalmıştım içeride kapıyı kapatıp çıktım evden. Beni bekleyen arabaların olduğu tarafa doğru yürümeye başladım, bilerek ağabeyimin olduğu arabaya binmeyip arkadaki arabaya bindim.
Sessiz geçen araba ve uçak yolculuğundan sonra sonunda İstanbul'daydık. Hava alanında çıkmış araba ile eve doğru gidiyorduk kafamı cama yaslamış gecenin karanlığını izliyordum, araba hızını yavaş yavaş yavaş düşürdü bir çok ev vardı bur'da. Beyaz büyük duvarları olan bir evin büyük siyah kapısından içeri girdi araba. Eve doğru giden yolda yavaşça ilerledik düz bir yoldu, yolun etrafı ağaçlar ile kaplıydı, ağaçlar bitti ve büyük bir alana çıktık diğer evimizin girişine nazaran daha büyük bir girişi vardı iki arabada arka arkaya durunca vakit kaybetmeden arabandan indim geldiğimiz ağaçlı yolda bu büyük alanda taş ile döşenmişti, ev ise çok güzeldi gerçekten bu kadar güzelini beklemiyordum iki katlıydı ama yana uzanan kolları vardı baya büyük bir evdi duvarları krem rengiydi büyük beyaz pencereleri vardı çatısı gri renkti eve hayran hayran bakarken ağabeyimin konuşmaya başlaması ile arkamı dönüp ağabeyime bakmaya başladım.
''Burası annem ve babamın özel tasarımı, sen liseye geçtiğinden beri burası yapılıyor yani tam 3 yıldır bu yıl okular açılmadan buraya taşınacaktık annem ve babamın sana yeni hediyesi bu evdi ama onlar gidince olmadı evde böyle kaldı..... Onlar ö-ölmeden önce hastane bana seni buraya getirmemi eski anıları arkada bırakmamı söylediler ama ben yapamadım o kadar dağılmıştık ki kendimde buraya gelme gücünü yeni bula bildim uzun sürdüğü için özür dilerim''.
Ağabeyim konuşurken içimde bir şeyler kırıldı yine ağlamaya başladım, ağabeyim bana doğru bir adım atınca arkamı dönüp evin kenarında gözüken yola doğru koşmaya başladım, bu galiba arka bahçeye çıkan bir yoldu . Her zaman beni mutlu etmeye çalışan annemi ve babamı ben kendim öldürmüştüm hepsi benim yüzümdendi, gözümdeki gözlüğü çıkarıp bir kenarı fırlatıp daha hızlı koşmaya başladım hem koşup hem ağlıyordum evin arka bahçesine bakmadan orman gibi ağaçların çok oldu bir yere daldım bu da evin bir parçasıydı galiba, arkama dönüp bakmadan koşmaya devam ettim iyice uzaklaşmıştım evden, birden ayağım burkulunca bir çığlık ile yere düştüm yüz üstü düştüğüm için diz kapaklarım ve elim yanıyordu, kafamı'da önümdeki taşa vurmuştum kafamdan yanağıma doğru akan sıcak bir sıvı hissetmeye başladım başım. Başım dönüyordu zorla yan dönmeyi başardım, birden karanlığın içinden elinde fener ile bana doğru koşan birini gördüm fener geldiği yolu aydınlatıyordu yavaş yavaş gözlerim kapanmaya başladı, koşan kişi yaklaştıkça benim gözlerim kapanmaya başladı ne kadar çaba sarf etsem de gözlerim tamamen kapandı, her yer karardı.
Hello

2. Bölümü beğendiniz mi, korktunuz demi birazcık Sonuçta Feride yere düştü yani yazık kıza.

Acaba ne olacak Feri'deye? Ona doğru koşan kim ? kafanızda deli sorular demi. Neyse artık bakacağız 3.Bölümde neler olacak yani neyse. Okuyan herkese çok teşekkürler beğenmeyi ve yorum atmayı unutmayın. Hikayemizi arkadaşlarınız ile paylaşıp onlara'da önerirseniz çok mutlu olurum sizi seviyorum iyi Ramazanlar kendinize iyi bakın 3. Bölümde görüşelim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uçurum Balkonu
Teen FictionUçurumun kenarında öylece duruyorduk arkamda olduğunu hissede biliyordum, aramızda çok az bir mesafe olduğunu anlamıştım çünkü koştuğunu beli eden nefes alış verişi vardı dalgaların sessini bile bastırıyordu, sessizce onun dalgalara karışan nefes al...