remember |♣L5

3.3K 257 70
                                    

Song Ki gözlerini benden bir an ayırmazken benim gözlerim Jungkook'u arıyordu.

Song Ki'nin arkasında elleri bağlı bir haldeydi. Gözleri yorgunluktan çökmüş ve boş bakıyordu.

Song Ki çirkin dişlerini göstererek gülümsedi.

"Elizya. Bu ne güzel sürpriz. Biz de tam ne zaman geleceğini konuşuyorduk."

Kulaklarımı kesmek isteyeceğim bir tonda kahkaha atarak koca cüssesini kırılmadığına şaşırdığım tabureden kaldırdı.

Hayvan herif.

Yüzüme sahte olduğu kilometrelerce öteden anlaşılabilecek bir gülüş yerleştirdim.

İşte şimdi başlıyorduk.

Şerefsiz şişkoya adımladım. O da kalktığı yerde bekliyordu.

Aklınca beni odaya kıstırıp yakalayacaktı. Etrafındaki çoğu kişi benim yanımdaydı. İşte bilmediği şey buydu.

Bu adama saf lafı değil de gerizekalı lafı cuk oturuyor.

İç sesime kocaman bir onay vererek gri kapının önüne kadar geldim.

Ağır kapıyı tek elimle itekleyip kapattım. Madem oyun istiyordu, oynayabilirdik.

"Kaç sene oldu ? 4-5 ?"

"Tam 4 sene oldu Elizya. Tamı tamına 4 sene."

Yamukça gülümseyip karşımdaki herife baktım. Beni kolay lokma sanıyordu. Ben o elinden kaçmaya çalışırkenki zavallı değildim.

Ben güçlerinden korkan, kontrol edemeyen o çocuk değildim.

Artık değildim.

Yüzümdeki sırıtışı aniden silerek üzerine doğru adımladım. Sert adımlarım karşısında gülümsemesi silinmeye başlamıştı.

Şakam yoktu. Farkındaydı.

Sağ elini anında beline atarak silahını çıkardı. Ödlek.

Bana doğrulttuğu silahı ateşlemeye götü yoktu. Elinde süstü sadece ve bu beni korkutmaya yetmezdi.

Yanındaki adamlara bağırırken kimse bir şey yapmıyordu.

İyice yanına yaklaşıp elindeki silahı aldım. Titremeye başlamıştı.

Benden korkuyordu. Ben olsam bende korkardım. Helal sana şişko.

Aldığım silahı odanın en köşesine fırlattım. Song Ki'nin boğazına yapışıp biraz mangal yapmaya karar verdim.

Boğazındaki beş parmağımın olduğu yere anında elini atmıştı. Elime dokunamıyordu. Çünkü alev içindeki ellerim ellerini anında yakardı.

Ama onu öldürmeyecektim. O bu kadar kolay bir ölümü hak etmiyordu. O sürünmeliydi.

"Bu sana benden hatıra olsun. Bir dahakine karşıma çıktığın sebepler bunun kadar boktan olmasın."

"Asıl hamlemi atlıyorsun güzelim. Seni en çok yaralayacak hamlemi sona sakladım. Bunlar daha ısınma turları."

Kaşlarım çatılsa da bunu düşünmeyi erteledim. Song Ki'nin beş parmağımın izi yanık şeklinde çıkan boğazını bıraktım.

Anında yere düşerek boğazını tuttu. Hala nasıl kafa tutuyordu anlamıyordum. Ama o kafasını boynundan ayırmamak için kendimi zor tutuyordum.

Taehyung yalandan Song Ki'ye iyi olup olmadığını sorarken bana gülümseyip göz kırptı.

Sessizce gülerek uzaktan öpücük attım. Gülümsedikten sonra o mükemmel oyunculuğuna devam etti.

Yanımda öksürmeye başlayan Jungkook'a koştum ve bileklerindeki ipi çözdüm.

Ayaklarındaki ipi de çözerek ayağı kalkmasına yardım ettim. Bilinci gidip geliyordu. Kendime iyice yaslayarak neredeyse iki katım cüssesini taşımaya çalıştım.

Her adımımızda hafif de olsa sendeliyorduk ve onu düşürmemek çok zordu.

Yavaş yavaş odadan çıkarken Song Ki'nin sesini tekrar duydum.

"Bunlar daha ısınma turları güzelim. Yanındakinin ne olduğunu anlayınca yanıma tıpış tıpış geleceksin."

•°•°•°•°•

"İyi misin ?"

Jungkook'u eve getirmiş ve kendimden beklemeyeceğim bir biçimde yatağıma yatırmıştım.

Yatağıma başkasının oturmasını bile sevmezken Jungkook'u yatağıma yatırmam garipti.

Banyodan bir kaba ılık su koyup bezle beraber getirdim. Tekrar içeri dönüp minik ilk yardım çantamı aldım.

Jungkook gözleri kapalı yatıyordu. Uyuyor muydu yoksa uyanık mıydı seçemedim. Ama uyuyor olmasını tercih ederdim.

Bezin ucunu ıslatıp sıktıktan sonra yüzündeki kurumuş kanları yavaş yavaş silmeye başladım.

Tam odaklanmıştım ki küçük gözleri önce yüzündeki minik elimi daha sonra da gözlerimi buldu.

Sol elini kaldırıp elimi tuttu. Ortam sanki sıcaklamış mıydı ne ?

Yavaşça gülümsemeye çalıştım. Bakın sadece çalıştım. Eminim karşıdan kabız olmuş bir maymun gibi gözüküyordum.

Yalandan öksürerek elimi çektim.

"Uyanmışsın. Ağrın var mı ?"

Bir yandan yüzündeki morluklara merhem sürüyordum. Ne kadar çabuk biterse o kadar iyiydi. Aksi halde daha fazla burada kalamayacaktım.

Ve kalamazsam yaralarına bakamazdım. Sonra ver elini vicdan azabı dağ tepe dolaşalım.

"İyiyim. Ağrım çok yok ve ayrıca hiç uyumadım ki."

Duyduğum utançla dudaklarımı ısırdım. Gözleri dudaklarıma odaklanırken onları serbest bıraktım ve bu sefer insana benzediğimden emin olarak gülümsedim.

"O zaman ben gidebilirim. Yaralarını da temizledim. Ağrı kesici de içersen sabaha kadar deliksiz uyursun."

Tam ortalığı toparlayıp ayağı kalkmak üzereydim ki sağ bileğimde bir el hissettim.

Bu el bana ait değil !

Evet seni aptal o el tabiki sana ait değil !

Geri arkamı döndüm ve Jungkook'a baktım.

"Hatırlamıyorsun ?" Tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu.

Kaşlarım çatıldı. Neyi hatırlamam gerekiyordu ki ?

"Hatırlamıyorsun." Kendinden emin olarak konuştu.

Hala anlamıyordum. Neyi hatırlamalıydım ?

Bileğimdeki elini elime getirerek beni yanına çekti. Dizim yatağa takılırken yanına düştüm.

Tam kalkacaktım ki izin vermedi.

"Lütfen kal. Hatırlamanı sağlayacağım. Sadece bana inanmana ve kalmana ihtiyacım var."

Hellö yawrmlar. Bu bölümü resmen zorlana zorlana yazdım. Bulduğum her yerde yazmaya çalışıyorum ve İstanbul metroyu bilenler varsa -bilmeyenlere de tavsiye etmem- ıkına ıkına yazdım. Bir yandan yanımdaki teyze kafasını dikmiş okuyor bir yandan köşeye sıkıştırılmış vaziyette gidiyorum.

Teyze okurken bir an kıpkırmızı oldum. Hatta soracaktım teyze eklemek istediğin bir şey var mı diye de yüzüne delici bakışlarımı atınca minik minik yanımdan kaçtı jdmfksöfkdlf

Hadi siz teori üretin bende kaçam bare.

Babaanne öpücükleriyle gidiyorum.

LIMITLESS |jeon jungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin