Siyah yerler geçmiş bebişlerim kafanız karışmasın :*
"Koş Elizya koş !"
Ayaklarım birbirine çarpıp koşarken sendelemeye devam ettim. Korku tüm hücrelerimi ele geçirmiş,adrenalin tüm vücudumu yakmaya başlamıştı.
Önümden koşan Namjoon'un elini uzatmasıyla yakaladım ve ondan güç alarak koşmaya devam ettim.
"Jungkook ! Jungkook ne olacak ?"
Gözlerim dolarken koşmaya devam ettim. Hiçbiri bir şey dememişti. O an Jungkook'un kendini o adama teslim edip bizi kurtardığını anlamayacak durumdaydım. Ama olan buydu.
Jungkook bizi kurtarmıştı. Kendini feda ederek.
Ayaklarım ağrımaya başlamıştı ve ciğerlerim ateş yutmuş gibi yanıyordu. Daha fazla dayanamayarak Namjoon'un elini bırakıp kendimi yere attım.
Boğazım o kadar çok kurumuştu ki öksürürken canım daha fazla yanıyordu.
En kötüsü ise aklım Jungkook'taydı. Taehyung belimden tutup kaldırırken arkama dönüp bakma fırsatım olmuştu.
Fakat ne o yıkık,boyaları dökülmüş çirkin bina ne de Jungkook gözüküyordu.
Elimi kalbime atıp yerimden sıçrarken hepsi bana dönmüştü. Gözlerim odağını kaybetmişçesine etrafta dolaşıyordu.
Jungkook'u görür görmez tuttuğum nefesimi bıraktım. Bu rüyalar artık beni yormaya başlamıştı.
Her şeyi öğrenmek için yanıp tutuşuyordum. Hızlıca kalkıp lavaboya gittim. Ardından üzerimi değişip çocukların sorularına cevap vermeden evden çıktım.
Gideceğim yeri iyi biliyordum. Kapüşonumu kafama geçirip ellerimi cebime atarak yürümeye başladım. Hava kapalıydı. Kulaklıklarımı takarak etrafı inceledim.
Müziği arama sesi kesince telefonu cebimden çıkarıp arayanın kim olduğuna baktım.
Arayan abimdi. Kaşlarımı çatarak ekrana bakmaya devam ettim. Aramayı açarak konuşmasını bekledim.
"Sahilde bekliyorum."
Bu kadardı. İki kelime. Ama kalbim gümbürdemeye başlamıştı bile. Derin bir nefes alıp sahile doğru adımlamaya başladım.
Yanından geçtiğim ağaçları teker teker sayarken sıkılıp önümdeki taşı tekmeledim. Deniz gözükürken adımlarımı hızlandırıp oraya yaklaştım.
Uzun boyuyla,üzerinde jilet gibi duran takım elbisesiyle her kızın nefesini kesici bir şekilde orada duruyordu.
Gözlerim dolarken kulaklığı çıkartıp öylesine cebime sıkıştırdım. Gözlerimi bir an bile ondan ayırmadan yanına giderken bana baktığını görüyordum.
Uzun adımlar atıp benden önce yanıma ulaştıktan sonra hiç beklemediğim bir şey yaptı.
Bana sarıldı. O an her şeyi unuttum. Ailemi,çocukları,geçmişi,intikamı. Her şeyi. Tüm kırgınlıklarım o sarılmayla kuş olup uçmuş gibiydi.
Abimin kollarının arasına daha çok sokulurken omuzlarının titrediğini hissettim. Ağlıyordu.
"O gün için özür dilerim Elizya. Senin olacağını asla tahmin edemedim. Ben-"
Belini sıkarak susmasını belli ettim. O da derince içini çekerek daha sıkı sarıldı.
Ayrıldıktan sonra arkasını dönerek gözlerini sildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LIMITLESS |jeon jungkook
Fanfiction"Benim sınırım yok,peki senin benim sınırımı çizmeye gücün var mı ?" başlangıç :18.03.2017 ~ bitiş : 18.08.2017 ~