"Minhyuk saçmalama, lütfen.Burası senin evin."
Bıkkın bir nefes verdi.Günlerdir bana o kağıt parçasını imzalatmaya çalışmasına rağmen bir türlü bana kabul ettiremediği için gergindi.
"Sadece şu sikik kağıdı imzala da bitsin işte!"diye bağırdı birden.Bağırması ile korkmuş ve bir adım gerilemiştim.Beni korkuttuğunu anladığı anda birden gözünde gördüğüm o sinir yok olmuş ve yerini endişe duygusuna bırakmıştı.Ben ona korkuyla bakarken bana bir adım geldi ve bir elini yanağıma koydu.
"Özür dilerim, Kihyun.Bağırmak istememiştim."
"Sana neler oluyor Min?"diye kısık sesle sordum.
"Ben...Sadece yorgunum.Lütfen sadece şu kağıdı imzala."
Kabul edeceğimi düşünmediği için ilk başta elimi kağıda uzattığımda şaşırmıştı.Yemek masasının sandalyesini çektim ve oturdum.
"Bana bir şey için söz vermeni istiyorum sadece."dediğimde devam etmemi istedi.
"Sadece bunu neden yaptığını söyle."
Başıyla onayladığında elindeki kalemi aldım ve kağıda adımın altında yazan yere imzamı attım.
Ona sorarcasına döndüğümde derin bir nefes aldı.
"Yoruldum, Kihyun.Her şeyden."
"Ne demek istiyorsun?"
"Başka bir yere gideceğim.Bilmediğim, kimsenin beni tanımadığı bir yere."
Beni bırakıp gidecek olma düşüncesi...
"Ağlama, Kihyun.Gözyaşlarını benim gibi biri için harcama."dedi yanağımı silerken.