ve gerçekler ateşten bir çekiç gibi parçaladı Doğa'nın kalbini"

951 62 96
                                    

Doğa yatağa yattığında iç çekti.
Havadaki gerginlik resmen somutlaşmıştı.
Eliyle saçını taradı ve kalkıp mutfağa gitti. Biraz su içmek istiyordu. Mutfağa gittiğinde sandalyede oturan beyaz saçlı adam onu ürkütü.

"Merhaba efendim. Bu saatte uyuyor olmanız gerekmez miydi?"

"Asıl senin uyuman gerekirdi."

Doğa tatlılığın Yui yapınca olduğu kadar etki etmediğini fark edince gülümser gibi yaptı. Bakışları buz gibiydi.

"Birini bekliyor gibiydin?"

"Amacına ulaşana kadar soru soracaksın değil mi? Seni bekliyordum. Kontrol altında tutabiliyor musun gücünü diye soracaktım. Her ne kadar beni sevmeseler de onlara böyle birinin zarar vermesini istemem."

Doğa öylece kalmıştı. Dişlerini sıktı.

"Madem o kadar değer veriyordunuz, annemin yüzünden göt korkusuyla burada yaşamama izin vermeseydiniz, Bay Heinz."

Bu sefer şaşırma sırası Heinz'daydı. Doğa arkasını dönüp giderken merdivenlerde gördüğü gözlük camı parıltısını önemsemedi.

Reiji'den

Aptal adam... Bize zarar verebilirmiş... Hah, salak... En büyük zararı kendisi vermedi mi zaten... O değil de Doğa bize nasıl zarar verebilir ki? Yoksa o gerçekten psişik mi? Öyle bir koku almıştım ama...

En iyisi gidip sormak. Bir şeyleri bilmemekten nefret ederim.

Hızla girdiğim odamdan hızla çıktım ve Doğa'nın odasına daldım. Simsiyah pijamalarıyla cam kenarındaki koltukvari oyuğa (hani olur ya cam kenarında içeri göçük bir alan... Minder koyup oturursun?) oturmuş boş gözlerle cama bakıyordu. Ben gelince irkildi ve zıplayıp yere düştü.

"Offf, acıdı baaka!"

"Konuştuklarınızı duydum. Sen nasıl bize zarar verebilirsin ki? Aciz bir insansın..."

Doğa gerildi. Sonra gözlerini yere dikti. Aklına bir şey gelmiş gibiydi.
(doğa'nın aklına gelen Shuu'nun
"Ayrıca vampirlerle dolu bir evde bunun sorun olacağını sanmıyorum." cümlesi...)

"Gerçekten bilmek istediğine emin misin?"

"Bir şeyi bilmemekten nefret ederim. Şimdi neden senden korkmam gerektiğini göster bana..."

Doğa elini havaya kaldırdı.

Etraf buz tutmuştu. Çok saçma ama bu kitaplardan daha güzeldi. Annemin bana zorla ezberlettiği kitaptan bile...

Doğa'nın önündeki buz üzerine düşen tuzlu damlayla çatırdadı.

"Subaru'nun dediği gibi... Ben ucubeyim. Benden bu yüzden korkmalısınız. Dengesiz bir ucube olduğum için..."

"Bu tehlikeli değil, zarif. Baaaka."

"Şimdilik... Yani kendimi kaybetmediğim sürece... Yoksa seni çatıda kalbine girmiş buzdan bir kazıkla bulabilirler..."

"Biz ölümsüzüz."

"Her canlı bir gün ölümü tadacaktır. Ya geç ya da erken..."

"Hm, madem öyle sana bir hoşgeldin hediyesi verelim. Gücünü kontrol altına alabilecek bir kadın tanıyorum. O da psişik ve gerçek gücünü görebilir. O zaman anlarız tehlikeli misin değil misin..."

"Teşekkürler!"

Bu kız nazik olabiliyor muydu ya?
Neyse...

"Bişey değil ama hemen gitmeliyiz çünkü gündüzleri çalışıyor. Ama gidebilmemiz için diğerlerine de söylemelisin. Hazır olduğu-"

"Evet. Hadi..."
Çıktım ve üzerini değiştirmesini bekledim. Üzerini değiştirip geldi ve salona indik. Bu sefer o bağırdı.
Bu bağırma bizde gelenek oldu galiba...

diabolik lovers (Buz Tutmuş Hayaller)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin