Başlıyoruz!
***
Başlangıç
'G'
***
-Ekin-
***
''Git buradan!''
Yaklaşan acı, beklenmedik his, korku diye tarif edemediğim. Rüyamı esir alan bu şey, karanlık ve tüyler ürpertici bir his veriyordu. Peşimdeydi veya değildi, bilmiyordum. Sadece ayaklarımın adımını hızlandırmalı ve buradan uzaklaşmayı diliyordum. Hareketlendim ve bu uçsuz bucaksız yerden uzağa, çok uzağa koşmaya başladım.
Her şey çok karanlık, uzun bir girdap gibi beni içine çekiyordu. Boşlukta mı hareket ediyordum yoksa var olmamış bir gezegende mi? Emin değildim.
''Ben Ekin Tokgöz ve asla yalan söylemem.''
İçimden geçen tek gerçek buydu. Ben asla yalan söylemezdim. Var olduğum yerin, bulunmamışlığı veya bulunması için bir yol aramışlığım...
Koşma fikrinin doğruluğu veya nereye gittiğimi bilememek...
Ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Düşünmeden hareket etmek, tıpkı konuşmadan duramayan fakat kendini zeki sanıp karşısındaki kişiye açıklamak istediklerini sunmak gibiydi. İşin garibi de açıklayamamasıydı. Düşünemiyordum, çünkü ne olduğu bilinmedik bu yerde tek başıma ne b*k yiyeceğim hakkında ufacık bir planım yoktu. Kurtlar sofrasında aç kurtlara yem olmakta vardı veya bir Aslan tarafından parçalara bölünüp yenilmekte.
Düşüncesizce yaptığım bu hareketin her ne kadar doğru olduğunu bilsemde, bir yanım ise durmamı emrederek beni zor duruma düşünüyordu. Yavaşlamaya başladım. Bu fikir bana her ne kadar saçma ve kararsız gelse de artık durma zamanıydı.
Soluk soluğa koştuğum o amansız deliğin sonunu görememiştim. Hafif bir 'oh' çekerek yere kapaklandım. Bunu ben istememiştim. Yorgun düşmüş, bitkin ve mutsuzluğumla sırt üstü yere çakılmıştım. Hareket edemiyordum. Sadece yorgunluğun verdiği o hazzı, uzanarak tatmin ediyordum. Hiçbir şey beni buradan kaldıramazdı. Aniden hareket kabiliyetimin daha fazla zayıfladığını hissettim. Bu his, tarif edemediğim şeyle bir değildi. Çok farklıydı.
''Korkmalı mıydım?'' diye iç geçirdim.
''Korkmalısın!''
Aniden duyduğum o ses ile irkildim. Elim kolum bağlı ne yapacağım hakkında ufacık bir fikrim kalmamıştı. Beynim son kozunu da oynayamamıştı, bu yerden kaçamamıştım. Var gücümle olduğum yerden yukarıya uzanmaya çalıştım fakat yaptığım her hareket beni bataklık misali derine çekmeye devam ediyordu. Nefes nefese, kurtulmaya çalıştığım bu cehennem azabından çıkamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Göz (The Evil Eyes) *GEZGİN ÖNCÜ ZİNCİRİ*
Fantasia*** -Ekin- *** Gerçeklik algısı olmayan karanlık, tamamen esir düşürmüş; nedensiz bir şekilde etrafımızı bertaraf etmişti. Gri olan her şeyden korkmalı, beyazın tonları arasında hayat bulmalıydık. Siluetlerin esiri olmamalı, hayatın bütün zorlukla...