"Gidiyor musun?" dudaklarımı ısırıp hıçkırıklarımı içime gömdüm.
"Evet! Herşey bitti artık. Daha fazla seninle aynı evi paylaşamam."
"Senin gitmene gerek yoktu..." gözümden kaçan damlaları o görmesin diye hızla sildim yüzümden. "B-ben..." derin bir nefes aldım. Sesim titrememeliydi, hayır. "Ben giderim. Eşyalarımı hazırlarım. Ufak tefek şeyleri de daha sonra almaya gelirim. Önemi yok."
Koşturarak üst kata çıktım ve geçen yaz birlikte aldığımız bavulu yatağın üzerine açtım. Buğulanan gözlerime aldırış etmeden, yanaklarımdan süzülen inci tanelerine aldırmadan giysilerimi bavuluma doldurdum. Çekmecelerdeki iç çamaşırlarımı, kıyıda köşede kalmış tokalarımı, parfüm şişelerimi, tarağımı, diş fırçamı... Her şeyimi almıştım. Geriye sadece kokum kalmıştı bu odada benden ardıma kalan...
Omuzlarım çökmüş bir vazitte merdivenlerden aşağıya inerken duvara tutunup dengemi sağlıyordum. Midem bulanmaya başlamıştı. Elimi hızla henüz belirginleşmemiş karnıma koydum. 'Hayır, bebeğim... Şimdi değil... Şimdi olmaz...'
Salondan geçip kapıya ulaşacakken onun koltuklardan birine oturmuş olduğunu gördüm. Dizlerine yasladığı kollarının üstünden başını tutmuş gece karası saçlarını avuçluyordu. Yutkundum... Sert profili sırtından bakınca bile ne kadar güzeldi... Burnumun direği sızladı acı acı... Ben ne çok sevmiştim meğer seni? Seni nasıl bırakacağım ben böyle?
Sessizce ağlamaya devam ettim. Seni nasıl bırakıp gideceğim? Nasıl ayrılacağım mis kokundan? Canım, erkeğim, kocam... Sol elimin yüzük parmağındaki altın rengi yüzüğüme baktım. 'Boşanmak istemiyorum...' dedim geniş omuzlarına karşı. Beni bırakma!... Ben hiçbir suç işlemedim... Hiç hata yapmadım sana karşı... Senin yüzünü yere eğdirecek hiçbir şey yapmadım... Yapamam ki zaten, sana taparcasına seni severken kıyamam ki ben sana!
'Ne olursun bırakma beni!' diye feryat figan eden iç sesimi duymadı... Gözlerimdeki acı yaşları da görmedi, yanına giderken kurulamıştım çünkü yaşlarımı... Temkinli adımlarla yanına yaklaştım. Gözlerimi sımsıkı yumup doya doya yüzüğümü öptüm. Bir damla üzerine aktı, umursamadım... Benden ayrılmak istemezmiş gibi tenime tutunan yüzüğümü acımasızca çekip aldım 2 senedir kaldığı yerden. Yavaşça onun oturduğu koltuğun önündeki sehpaya bıraktım...
Sesime kavuşabilmek için öksürdüm birkaç kez... "Boşanma davasını sen açarsın." işaret parmaklarımla kirpiklerime asılı kalan inatçı damlaları kuruladım. "Nereye gideceğimi bilmiyorum. Tarihi, telefon edip haber verirsin..." dedim son 1 kez de olsa sesini duyabilmek için bahane uydurarak.
"Ararım."
"Hoşçakal..."
Bavulumu çıkış kapımıza doğru sürüdüm. Kapının ağzında biraz bekledim. Doya doya evimin mis kokusunu içime çektim. 'Evimize iyi bak, bebeğim... Baban ve benim en iyi günlerimizi geçirdiğimiz evimize iyi bak... Odanın yeri hazırdı biliyor musun?' hormonlardan sanırım, göz yaşlarım dinmiyordu bir türlü. 'Sen çok yakışıklı bir erkek olacaksın, hissediyorum. Babanın yokluğunda, sana her bakışımda karşımda onu göreceğim...'
Elim kapı koluna uzanmıyordu bir türlü...
"Gitmeden... Son bir kez bana veda öpücüğü... vermeyecek misin?"
"Son kez mi?" dedim avcumu ağzıma bastırıp hıçkırıklarımı gizleyebilmek için.
"Evet, " sesi pürüzlüydü. O duyduğumda içimi titreten gücü yoktu artık, yıpranmış, incinmiş ve yorulmuştu...
Dudaklarıma bulaşan tuzlu göz yaşlarımı birkaç hamlede sildim. Kalbim sanki kulaklarımda atıyormuş gibiydi bu son sözlerden sonra. Yavaşça arkamı döndüm. Onun ayaklanmış güçlü bedeniyle karşı karşıya geldim. Omuzları biraz çökse de hala yakışıklıydı benim için... Hayatımda gördüğüm, gözlerimin artık baktığı tek adamdı o... Erkeğim, aşkım...
Süzülür gibi yanına ulaştım. Gözlerimdeki kederi ona yansıtmamak için ne kadar çaba gösterirsem boşa çıkacağının farkındaydım, çünkü kızarmışlardı. Ağladığımı gizleyemezdim artık. Güçlü durmaya çabalamayacaktım zaten bitik haldeydim.
Göz göze geldiğimizde o bakışların yüreğimi kor gibi yaktığını hissettim. Midem buruldu, içimdeki alev tutuştu sanki. Uzansam, yüzünü sevmeme izin verir mi son bir kez?
Titreyen dudaklarımı hınçla ısırdım. Onun gözlerine bakarken neden ağlamak geçiyordu ki içimden? Neden hiçbir suçum yokken kabulleniyordum ki tüm bu saçmalıkları? Neden her seferinde yaralanan taraf ben oluyordum? Haykırmak, bağırmak istiyordum. Ama yapamadım... O böyle karşımda dururken, tutkunu olduğum kokusu ciğerlerimden süzülürken, yapamadım...
Gözlerimi kapattım... Dudaklarıma sönmüş bir aşkla kapanan dudakların doyumsuz tadına baktım. Yakarcasına belime sarılmış kolları sıktım, onu hiç bırakmayacakmış gibi. Doya doya öptüm onu. Sinirle, hırsla... Neden yaptın?!dercesine... 'Beni bırakma...' diye yalvardım diline belki de... 'Beni bırakma sevgilim... Seni seviyorum...'
Ensesindeki gür saçlarını avuçladım sertçe. 'Beni bırakma...' Onu kendime bastırdım. Dudaklarını ısırdım, tâ ki kanayana dek... Sonra şefkatle öptüm onu... Bütün aşkımı dudaklarımla fısıldadım kalbine, 'Seni seviyorum...'dedim her bir öpücüğümde. 'Seni seviyorum, aşkım! Bırakma beni...' Gözlerimden bir damla asice yanaklarımıza damladı. Oradan da dudaklarımıza... Tuzlu gözyaşım ikimizin arasında harmanlandı. Yüreğimizi yaktı geçti, biliyorum. O kıyamaz aslında bana... 'Ne olursun?' diye sordum son kez. 'Bırakma bizi, aşkım... Hem sen bebeğimize kıyamazsın ki...'
Oysaki o hiçbirine cevap vermedi.
Tadını beynime kazırcasına öptüğüm dudaklara minicik bir öpücük bırakarak ayrıldım. 'Gitme vakti!' diye bağırıyordu beynim bana isyanla. Dudaklarımı ondan çektim, hüzünle gözlerimi açtım ve neler düşündüğünü anlayamadığım gözlerine diktim bakışlarımı. Titreyen, buz gibi olmuş parmaklarımı ürkekçe yanaklarına yaklaştırdım. Usul usul akan yaşlarımın farkında değildim, tükenmemişler miydi hâlâ? Yeni yeni çıkmış sakallı cildini sevdim. Ne güzel gülerdi bu hırçın bakışlı gözlerin oysaki... Eskiden tertemizdi cildin, ben istemedikçe sakal da bırakmazdın... Gözlerimi kapattım, parmak uçlarımı yakıcı teninde dolaştırdım. Öyle ki, artık her gözlerimi kapatışımda onu hissedebilecektim. Beynime, kalbime kazınmıştı görüntüsü...
Son dokunuş, sevgilim... Gür kirpiklerle çevrili gözlerini sevdim. Bu, sana son dokunuşum...
Ellerimi yanmışçasına yüzünden çektim. Ve hızla bavulumu olduğu yerden alıp koşarak kapıdan çıkıp gittim.
Yanaklarımda acı gözyaşları ve karnımda bebeğimizle, evimi terk ettim...
Sevdiğim adamı ardımda bırakarak...
![](https://img.wattpad.com/cover/13331328-288-k261332.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayrı Yataklar
General Fiction"Uzak dur!" incecik, biçimli kaşlarını çattı. "Yaklaşma! Yoksa kötü olur. Ne yapmaya çalışıyorsun yine ya! Ne istiyorsun?!" kollarını çaprazlayarak omuzlarını tuttu. Göğüslerini gizlemeye çalışıyordu, ama farkında değildi böyle daha çok göze çarpıyo...