Gaye
Salondaki ikili kanepede yalnız başıma oturmuştum. Örgü kazağımın kollarını parmak uçlarına kadar çekiştirip üşümekten pembelikleri mora çalan parmaklarımı ısıtmaya çalışıyordum. Dudaklarıma götürüp sıcak nefesimi üflediğide biraz ısınan parmak uçlarım üflemeyi kestiğimde yine eski hallerine dönüyorlardı. İçerisinin sıcaklığı kalabalık salonu terkedince birden soğumuştu. Klima bu büyük boş alanı ısıtmakta yeterli olmuyordu.
Karan ve Gökçe odalarına çekildiklerinde içeriden garip sesler gelmişti ve işin açıkçası terbiyesiz şeyler yaptıklarını düşünüyordum. Çekinerek kıkırdadım. Sonuçta Serhan'a karşı hain düşüncelerim benim de vardı, ama yapar mıydım bilmiyordum. Merih Efgan'ı öptüğünü söylediğinde çok şaşırmıştım. İlk hareketi karşıdan beklerdim ama Serhan beni kendine çekse, kazağımı çıkarsa, bana sıcak ve kaslı bedenini yaslasa... Hayır diyebilir miydim?
Koltukta giderek büzüşüyordum, ayaklarım da üşümeye başlamıştı. İncecik çoraplarımın altına saklanan ayaklarım ısınmıyordu bi türlü! Kalçamın altına ayaklarımı sıkıştırarak sıcaklık sağlamaya çalıştım ama çok da etki ettiği söylenemezdi!
Serhan ellerinde iki kahve kupasıyla geri döndüğünde gülümseyerek ona baktım. Dumanı tüten kupalardan pembe renkli olanı bana uzattı. Kupanın kaynar sıcaklıkla sıcacık olmuş seramik yüzeyine parmaklarım değer değmez rengi normal haline dönmeye başlamıştı. Sıcaklığın bedenime yayılmasıyla gülümseyerek mayıştım. Sıcak, iyiydi.
Kahveden yayılan buram buram kokuyu ciğerlerime doldurduğumda sade olduğunu anlamıştım. Kahve görüp sevinen bakışlarımı Serhan'a çevirdiğimde dudaklarının minicik bir kısmının kıvrılarak bana baktığını görünce kızardım. "Aşık olmuş gibisin?" dedi kupayı işaret ederek.
"Bir kız en fazla bir kişiye aşık olabilir!" dedim dudağımın kenarını hafifçe ısırarak. "Kahveyi seviyorum."
"Çünkü ben yaptım." ikili kanepeye oturduğunda o alan tamamıyla Serhan dolmuştu. Baldırlarının sıcaklığı bana değen her noktayı yakıp geçiyordu sanki. Kaslı pazılarını omzumun gerisinden koltuğa yaslayıp omuz başıma uzun parmaklarını doladığında kalbim gümlemeye başladı. Daracık mesafede beni biraz daha kendine yaslayıp burnunu saçlarıma sürttü. Kolumu ovuşturan parmakları o kadar narindi ki... "Üşümüşsün."
"Biraz," dedim gözlerimi olduğum yerden onun gözlerine dikerek. "Isınırım şimdi." kahve fincanıma dudaklarımı yaklaştırdığımda boş elinin işaret parmağını dudaklarımın üstüne kapattı. Kirpiklerimi kırpıştırdım.
"Bu olmadan, olmaz." dedi. Elindeki Ülker Napoliten çikolataların küçük kırmızı paketini gördüğümde kocaman gülümsedim.
"Nasıl bildin?"
"Gözlerim senin hakkında en ufak bir ayrıntıyı kaçırıyor muydu ki?" çikolatayı paketinden sıyırıp tek atımlık küçük karoyu bardağımın içine bıraktı. Tatlı kaşığıyla kupayı karıştırırken kahvenin sert kokusuna karışan yumuşaklık beni mest etti, olduğum yerde mutluluk bedenimi kuşattı. Bunu hissettim...
Sarmaş dolaş küçücük kanepeye sığmış kahvelerimizi yudumlarken arka fondan gelen Haluk Levent - Anlasana o kadar manidardı ki... Kahvemin güzelliğine Serhan'ın sıcacık bedeni mis gibi teninin kokusu da karışınca, şarkının eşliğinde o kadar keyifli dakikalar geçirdim ki...
Sıcacık sıvı boğazından geçerken o kasılıp gevşeyen kısımları izlemeye doyamıyordum. Dudaklarını hafifçe öne uzatıp kupaya değdirdiği minicik alana odaklanmıştım.
Bardağın en dibinde kalan kahveyi dudaklarımın arasına yolladığımda şarkının değişmesiyle olduğum yerde çakıldım. Bakışlarım buğulandı gözlerimiz kesişti Serhan'la, Barış Akarsu - Gözlerin...
"Beni ağlatmak için özel bir şarkı listesi hazırladın demek," burukça gülümsedim. "Ağlamama dayanamazsın sanmıştım ama - -"
"Özellikle yapmadığımın bal gibi de farkındasın!" güçlü eli sehpanın üzerine koyduğu kumandayı alarak müzik setine doğrulttuğunda atılarak elini kavradım.
"Yapma sakın."
Avucu kucaklarıma düştüğünde sıcaklığı bacaklarımı kor gibi yaksa da umursamadım. Onun bedeninin her bir uzvu karşısında düştüğüm acizlik denizinde boğulmamak imkansızdı işte. O bakışlar, o çelik kadar sert ve mis kokulu ten, o ender düşünceler...
"Evime gitmek istiyorum, yalnızken seninle konuşmak istediklerimi daha kolay anlatabilirim sanırım. Yani evdeyken seninle birlikte olmayı... Birliktelik dediğim için farklı şeyler düşünmemelisin elbette! O tarz bir birliktelik - - "
"Sakin olmaya ve gözlerime bakmaya ne dersin?" kısık bir kahkaha attı. "Kızaran sarışın kadınlar gerçekten de çekici oluyorlarmış anlaşılan." yanaklarımı sevdi. "Sana oldukça yakıştığını düşünüyorum."
"Ben o aptal sarışınlardan değilim." kahverengi gözlerimi onun cıva rengi keskin bakışlarına diktim. "Umarım bu ayırımın farkındasınızdır sayın mimar."
Gülerek yanaklarıma düşen perçemlerimi geriye iterek kulaklarımın arkasına sıkıştırdı. "Küçük Gaye ne kadar çok konuşuyormuş böyle!"
"Çok şakacısın." mutlulukla yüzündeki her bir kası süzdüm. Ne sertlik belirtisi yakaladım ne de içinde köpüren öfkeden minicik bir parça. "Bu halini çok seviyorum." gözlerimin ışıldadığından emindim. Ellerim benden bağımsız Serhan'ın hafif kirli sakallı yanaklarına dokunduğunda kısa bir cızırtı oluştu aramızda.
"Sen..."
"Ben?"
Tatlı, erkeksi dudaklarını ısırdı. Gri gözleri kısılarak gülümsedi Başını sevimlice iki yana salladığında öldüğümü düşündüm. Allah aşkına, nasıl güzel ifadelerdi bunlar böyle? "Sana ilk görüşte aşık olduğumu düşünüyorum..."
Soluğum boğazımda tıkılı kalmıştı. "S-sen ne?" Gözünün kenarındaki damarlar pıt pıt atıyordu. "Nasıl da romantiksin bugün..."
"Kahveden," dedi tekrar gülümseyerek.
Dudaklarımı yalayarak gülümsemesinin yumuşak kıvrımlarında takılı kalan gözlerimi başka yöne çekmeye çalışsam da başarılı olamadım. "Kahveden, evet."
"Evet, kahve." tek dizini koltuğa yaslayarak üzerimde yükseldi. "Buna eminim." dudakları benimkilerin 1 santimetre uzağındaydı. "Kahve." gri gözlerinin kahverengi gözlerime bakışı içimi ısıttı. "Kahve." dişlerini göstererek sırıttı. "Kahve, evet, Gaye..." mırıldamaya dönüşen sözleri dudakları dudaklarıma kapandığında kesildi. "Seni seviyorum." dedi ve beni o eşsiz öpücüğüyle sarmalarken koltuğa yatırıp nazikçe üzerime çıktı.
Dağ gibi vücudu beni hiç ezmeden dudaklarımı öperken gözlerimi kapatmış anın güzelliğinin tadını çıkartıyordum. Bana öylesine nazik davranıyordu ki baldan tatlı bu tadı dudaklarımın arasından çekip almasına izin veremezdim. Ellerim beynimin ani komutlarıyla Serhan'ın kömür karası gece rengi saçlarına girdi. Ensesindeki uzun tutamları kıskıvrak kavrayıp çekişirdiğimde dudakları dilimin etrafında oyunlar oynadı.
"Seni sevmemek mümkün mü?" diyebildim nefes nefese dudaklarımı ondan koparabildiğimde. "Hele de sen bu kadar güzel öpüşüyorken..."
NOT: Bölüm biraz geç geldi, kusuruma bakmayın. Söz veriyorum diğer bölümde GELECEKten güzel sahneler okuyacağız. Şimdilik ağzınıza bal çaldım, devamını bekleyin diye ;) Yorumlarınıza bayıldım, en kısa sürede üşenmeden cevap vereceğim, siz bi'tanesiniz kii :) Hepinizi çok seviyorum :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayrı Yataklar
Genel Kurgu"Uzak dur!" incecik, biçimli kaşlarını çattı. "Yaklaşma! Yoksa kötü olur. Ne yapmaya çalışıyorsun yine ya! Ne istiyorsun?!" kollarını çaprazlayarak omuzlarını tuttu. Göğüslerini gizlemeye çalışıyordu, ama farkında değildi böyle daha çok göze çarpıyo...