19. Bölüm Part-II

22.5K 678 33
                                    

Gaye

Serhan'ın sinirli, saldırgan tavırlarının nedeni nihayet gün yüzüne çıkmıştı. Öğrendiğimde midemi ağzıma getirecek, ağlamaktan ölmeyi isteyeceğim bir sebep olsa da öğrenmek benim için onu anlamak demekti. Anlamsız sorularla karşılaşmamak demekti. Nedenleri sonuçlara bağlayabilmek, dakika başı değişen ruh halini kavrayabilmek demekti. Bir nebze de olsa bunu bilmek içimdeki ona karşı ağzına kadar dolu olan hislerimi yatıştırıyordu. Bana bağırıp vurmaya kalkıştıkça küçük bir kız çocuğu gibi ağlamak isteyen tarafımdı bu.

Saldırgan, her an öfkeden kuduracak kapasiteye sahip bir erkekle aynı odada kalmak bile büyük bir şeydi benim için. O kurşuni renkteki öfkeyle alev almışken ona karşı çıkamazdım. Kalbim kasılırdı, nefes alamaz, gözlerim yaşarırdı ama karşı koyamazdım işte. Ağlayacak gibi olur bağırmaya çalışırdım. İçimde biriken duyguları dışarıya salmaya korkardım, babamdan biliyorum. Öfkelenince gözleri kör olur etrafında ne varsa yıkıp dökerdi çünkü...

Ben sorunluyum. Evet, sorunlu bir kişiliğim var! Bunu kabulleniyorum artık. Zedelenmiş kağıt mendiller gibi paramparça edilmiş bir ruhum ve yerlerde sürünen bir özgüvenim vardı. Güzel değildim. Bedenim güzel değildi. Beni gerçekten seven kişi sayısı iki elimin parmaklarını geçmezdi.

Çalıştığım hastanenin psikiyatri servisine başvurmayı uzun zamandır düşünüyorum aslında. Bu sonsuz umutsuzluk ve karamsarlık halleri için mutlaka birileriyle konuşmam gerekiyordu. Aşksız, mutsuz ve yalnız bir kadın olarak öleceğim düşüncesini beynimden çıkarıp atmak için çok uğraşsam da her seferinde başarısız oluyordum. Sanırım kafayı yemek üzereyim!

Serhan beynimi her zamankinden daha fazla meşgul ediyordu. Haftalardır onu göremeyişimin bana oynadığı acı oyunlardı işte. Gözlerimi kapattığım ilk saniye karşıma geçiyordu. Güçlü bedeninden yayılan alevler bana sıçramışken gece karası saçlarını görmüş kurşun rengi bakışlarını doyasıya içmişken onu unutabilmek nasıl mümkün olabilirdi ki?!

"Yine mi okulda yazıyorsun bu şeyi?" dedi Merih elindeki iki kupa kahveyi masaya koyarak. "Zeynep'in gözleri sende kızım, kaptıracaksın o çok değerli günlüğünü. Demedi deme sonra! Evde yazsan olmaz sanki!" cık cıklayarak onaylamaz gözlerle bana baktı. "Serhan'ı göremiyor tabii kaç gündür ondan bu siniri, ateş basmış bacaklarının arasına!" sonlara doğru sesi kısıldı. "Ö-öyle demek istemedim. Yani..."

Günlüğümün kapağını sakince kapatıp çantama koydum. Kahvelerin yanında getirdiği sütlü çikolatadan iki parça koparıp kahvemin içine attım. "Önemi yok, Serhan'ın sabah akşam onu becerdiğini tahmin etmek zor değil zaten." küçük kaşık yardımıyla çarıştırdığım kahvenin içinde çikolatam erimişti. "Efgan nerelerde?" üfleyerek küçük bir yudum aldım. Enfes... "Serhan gibi ortalardan kayboldu, sizi uzun zamandır yanyana görmedim?"

Neşesi kaçık bir gülüş kopardı. "Seninle benim ne farkım var ki? Görüşmüyoruz beyefendiyle!" tek eliyle yüzünü kapattı. "Zeynep'in boyalı sürtüklerinden biriryle kıkırdaşıp duruyordu en son gördüğümde. Kavga ettik tabii! Zeytin yağı gibi üste çıkmakta 1 numara ya!" sinirle dudaklarını ısırmaya başlamıştı. Birazdan kimseye altırmadan kumral saçlarını çekiştirecekti, evet engel olmalıydım.

"Sakin olur musun?" dedim sandalyemi ona yaklaştırırken. "Küçük sebeplere takma kafanı."

"Arama gereği bile duymadı Gaye!" mavi-yeşil gözleri sulanmıştı. "İki hafta oluyor neredeyse, okulda da görmedim. Ayrıldık ama haberim yok sanırım!" acıyla gülerek kahverengi buklelerini omuzlarından geriye yolladı. "Yoruldum artık, baksana halime?"

Ayrı YataklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin